Examples of using "Supuesto" in a sentence and their turkish translations:
Tabii ki.
Tabii ki hallettik.
“Evet, elbette,” demenin başlangıcıdır.
Elbette devam et.
- Öyle mi?
- Hem de nasıl?
Elbette yapardım.
tabi biraz abartarak
Elbette ben bekleyeceğim.
Evet, evet, şüphesiz.
- Kesinlikle!
- Mutlaka!
Tabii ki evet!
"Gerçekten mi?" "Tabii ki."
Elbette o testi geçti.
Tabii ki hayır.
Tabii ki, bu saçmalık.
O zamanlar tabi elektirik yoktu
Ve tabii ki yaptılar.
ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.
Sana yardım edeceğim, elbette.
Tabii ki orada vardır.
- Tabii ki!
- Besbelli ki!
Tabii ki o haklı.
Tabii ki yalan söylüyordum.
Elbette o masum.
O bir yalandı, elbette.
Tabii ki onu seviyorum!
Tabii ki, bu yasa dışıdır.
"Seninle gidebilir miyim?" "Tabii ki."
Elbette seni hatırlıyorum.
O, İngilizce konuşabilir, elbette.
Tom haklı, elbette.
Bedensel bilgi, tabii ki seks anlamında.
otizmliler ve otizmsizler, tabii ki de.
Elbette bilebiliriz.
tabi ki de yakalanmamak
tabi onları avlamamak ve yememek de
Bu da tabi işin espirisi
Erkek olacak tabii ki
Tabi bunun yanı sıra ücretli üyelikleri de var.
Tabii ki, elimizden geleni yapmalıyız.
Elbette. Derhal.
Telefonunuzu kullanabilir miyim? - Elbette
Onun geleceğine kesin gözüyle bakıyordum.
Elbette Tom hatalı.
Elbette bu doğru değil.
Elbette o testi geçti.
Tabii ki hayal kırıklığıydı.
Hastam üzgündü tabii ama kabullendi de.
ve tabii ki daha kısa ömür beklentisi var.
ve tabii ki Brexit'in travmalarına rağmen 13 üye ülke edindi.
yeni bir acil durum yarattı.
Kağıt üzerinde daha iyiydim tabii ki:
Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,
Elbette pek çok çözüm denendi --
Tabii ki güç tatlıydı.
Tabii ki asıl soru, neden böyle olduğu.
tabi bunlar tesadüf değilse
Eğer istiyorsan elbette onu alabilirsin.
Tabii ki, kasabada konserler vardı.
Elbette gideceğim.
Elbette o İngilizce konuşabilir.
- Ne yapmak istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne yapmak isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.
- Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, elbette.
Öğretmen: "Tabii, bu mümkün." dedi.
Elbette partiye gidiyorum.
Tabii ki bunu yapacağım.
NB: Evet ve diyelim ki bir öğleden sonra
Eski ekonomik model tabii ki doğru;
Dr. King'in babası tabii ki
Tabii Yeni Dünya'daki domatesler henüz bulunmamışken
tabi biz bide bu durumda hayatta isek
Hastalığımız varsa tabii ki de tedavi olalım
Tabi bunların hepsi bir rastlantı da olabilir
yetti mi? Tabi ki de yetmedi
Elbette yerel hastaneler olmalı.
Tabii, haberleri oldukça iyi hatırlıyorum.
- Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.
"Biletinizi bana gösterir misiniz?" "Evet, tabii."
" Sakıncası yoksa sigara içebilir miyim?" "Kesinlikle olmaz."
O, tahmin ettiğimden daha çok sadıktı.
Elbette ona söylemek zorundayım.
Bize katılacağına kesin gözüyle bakıyordum.
- Toplantıya katılacağınızı tabii buldum.
- Toplantıya katılacağınızı tartışmasız kabul ettim.
Tabii ki bu, verisel olarak ele alındığında,
Tabii bu sadece bir ilk adım.
Boksun tehlikeli bir spor olduğunu tabii ki biliyoruz.
ve tabii ilişkilendirmeler nedene kanıt teşkil etmiyor.
Tabii ki siyasi muhalifler bana güldüler.
şaka bir yana tabi ki de gerçek yöntem
tabi pramit'in yapımında bizimde yürüttüğümüz tahminler var
tabi kide üstteki kısım sallanacak
Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum
Tabi bu durumda tutuklanmak kaçınılmaz oluyor