Translation of "Propios" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Propios" in a sentence and their turkish translations:

- Tienen sus propios problemas.
- Ellos tienen sus propios problemas.

Onların kendi sorunları var.

Tengo mis propios problemas.

Benim kendi sorunlarım var.

Para poder crear negocios propios.

kendi işlerini kurmak istiyorlar.

Mary tiene sus propios problemas.

Mary'nin kendi sorunları var.

Tomás tiene sus propios problemas.

Tom'un kendi sorunları var.

Sus propios sirvientes lo despreciaban.

Onun hizmetkarları onu küçümsedi.

Observa con tus propios ojos, Viena,

Bu görüntüyü gözlerinizle izleyin, Viyana

Uno aprende de sus propios errores.

Biri kendi hatalarından öğrenir.

Terminamos y seguimos nuestros propios caminos.

Biz ayrıldık ve kendi yolumuza gittik.

Es importante conocer tus propios límites.

Kendi sınırlarını bilmen önemlidir.

Lo vi con mis propios ojos.

Onu kendi gözlerimle gördüm.

Cada época tiene sus propios mitos.

Her çağın kendi efsaneleri vardır.

Se perdió en sus propios pensamientos.

O dalıp gitti.

Hannibal mientras tanto tiene sus propios problemas.

Hannibal bu esnada kendi problemleri ile uğraşıyor.

Mi abuelo se hacía sus propios muebles.

Büyükbabam kendi mobilyasını yapardı.

Esto significa tomar conciencia de mis propios prejuicios.

Bu ön yargılarımın farkına varmak demek.

Todos ellos eran intelectuales por sus propios méritos.

Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler,

Mi hermana lo vio con sus propios ojos.

Kız kardeşim onu kendi gözleriyle gördü.

Eso lo deseo ver con mis propios ojos.

Onu kendi gözlerimle görmek istiyorum.

Él hizo el trabajo por sus propios medios.

O, işi kendi başına yaptı.

La gente tiene que reconocer sus propios errores.

İnsanlar kendi hatalarını fark etmek zorunda.

Vi todo el accidente con mis propios ojos.

Tüm kazayı gözlerimle gördüm.

- Alguien egoísta no piensa en nada más que sus propios sentimientos.
- Un hombre egoísta sólo piensa en sus propios sentimientos.

Bencil bir adam kendi duygularından başka hiçbir şey düşünmez.

- Ya estás lo suficientemente grande para enfrentar tus propios problemas.
- Eres lo suficientemente mayorcito para enfrentarte a tus propios problemas.

Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.

Ellos ni siquiera sabían como escribir sus propios nombres.

Kendi adlarını yazmayı bile bilmiyorlardı.

Solo podía esperar a verlo con sus propios ojos.

Sadece kendi gözleriyle görmek için sabırsızlanıyordu.

Muelo mis propios granos de café todas las mañanas.

Her sabah kendi kahve çekirdeklerimi ben öğütürüm.

Debemos dejar de enfocarnos tanto en nuestros propios intereses

ilgilerimize bu kadar çok odaklanmayı bırakmalıyız.

Y que las soluciones a veces creen sus propios problemas,

ve çözümlerin bazen kendi sorunlarını yaratması gerçeği

Sin embargo, el protagonista es consciente de sus propios errores.

Ancak baş oyuncu kendi hatalarının farkında.

Es definir el placer y la satisfacción bajo sus propios términos.

Kendi ifadelerinizle haz ve tatmini tanımlamakla ilgili.

Esto les da la posibilidad de valerse por sus propios medios.

Bunlar kendi geçimlerini sağlamaları için bir imkân.

Para poner sus propios huevos. Con menos depredadores a la vista,

Bu defa o yumurta bırakacak. Etrafta daha az avcı var.

En solo tres meses, estarán listas para tener sus propios bebés.

Sadece üç ay içerisinde... ...kendileri de çocuk yapacak hâle gelecek.

Para que puedan luchar para ser padres de sus propios hijos.

bu yüzden sonrasında kendileri ebeveyn olmada zorlanıyorlar.

Es el momento de que te sostengas por tus propios pies.

Kendi iki ayağının üstünde durmanın zamanıdır.

Como no tenían hijos propios, decidieron adoptar a una niña pequeña.

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler.

¿Por qué le gusta a la gente oler sus propios pedos?

Neden insanlar kendi osuruklarını koklamayı sever?

Mediante la ingeniería genética, el maíz puede producir sus propios pesticidas.

Genetik mühendisliği sayesinde, mısır kendi böcek ilaçlarını üretir.

- Cada uno tiene su propio gusto.
- Cada uno tiene sus propios gustos.

Her birinin kendi tadı var.

Eso me ayudó a tener más seguridad en cómo educar a mis propios hijos,

Çocuğumu nasıl yetiştirmem gerektiği konusunda kendime güvenimi artırdı.

Lo único de lo que uno nunca se arrepiente es de sus propios errores.

Bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey onun hatalarıdır.

- Este banco siempre vela por sus intereses.
- Este banco siempre vela por sus propios intereses.

Bu banka her zaman kendi çıkarlarını gözetir.

Gracias a sus propios esfuerzos y algo de suerte, ganó el primer premio en el concurso.

Kendi çabaları ve biraz şans sayesinde, o, yarışmada birincilik ödülünü kazandı.

Tom no es la clase de persona que culpa a los otros por sus propios errores.

Tom kendi hataları için diğerlerini suçlayan kişi türü değildir.

La mejor forma de saber cómo es un país es ir y verlo con tus propios ojos.

Bir ülkenin nasıl olduğunu bilmenin en iyi yolu gitmek ve onu kendi gözlerinizle görmektir.

Hizo su primera prioridad asegurarse de que sus propios hombres recibieran el pago y la alimentación adecuados, algo

. Kendi adamlarına düzgün bir şekilde ödeme yapılmasını ve beslenmesini sağlamak için ilk önceliği yaptı

Obviamente yo estoy de acuerdo en que uno debe avanzar en la vida a través de sus propios esfuerzos.

Açıkçası senin kendi çabalarınla hayatta ilerlemen gerektiğini kabul ediyorum.