Translation of "Cultural" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Cultural" in a sentence and their turkish translations:

Tolerancia cultural, seguridad cultural,

kültürel hoşgörü, kültürel güvenlik,

Es algo cultural.

Bu kültürel bir şey.

Es un tabú cultural

Özellikle bekârete değer veren bir kültürde,

Estos son patrimonio cultural

Bunlar kültür mirasıdır

De esta manera, la identidad cultural

Bu yolla, kültürel kimlik

¿es algo cultural o es natural?

Yetişme şekli midir, fıtrat mı?

Otro complejo cultural es el segmento.

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

¿Qué quieres decir con relativismo cultural?

Kültürel görecelikle ne demek istiyorsun?

- Un patrimonio cultural es transmitido a la posteridad.
- Un patrimonio cultural es legado a la posteridad.

Kültürel miras gelecek nesillere aktarılır.

Vemos toda la chatarra cultural posible, ¿sí?

Popüler olan her saçmalığı izliyoruz tamam mı?

Ay, yo creo que la batalla cultural

Bana kalırsa bizim yapmadığımız mücadele

La cuestión cultural es tan o más importante

kültür meselesi, maddi konular kadar,

Y donde haya más apoyo cultural y financiero

bir toplumda yaşamak istiyorum,

Esta es la manera de crear un lugar cultural.

Kültürel bir bina yapmanın yolu budur.

La curiosidad es el comienzo de una actitud cultural.

Kültürel düşüncenin temeli merak duygusudur.

Además, el patrimonio cultural no se mide con dinero.

Üstelik kültür mirasları parayla da ölçülmez

La confusión cultural se ha convertido en nuestro enemigo.

Kültür karmaşası bizim düşmanımız olmuştur

Aki Yerushalayim es una revista cultural escrita en judeoespañol.

Aki Yerushalayim, Ladino dilinde yazılmış bir kültür dergisidir.

Y mi amada estaba viendo un poco de chatarra cultural.

ve sevgilim bazı popüler saçmalıkları izliyordu.

Sino el rito cultural de conferir vida a las piedras.

bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

Y no habrá humanidad mejor si no hay una transformación cultural.

Kültürel dönüşüm olmadan insanlık gelişmez.

Sin embargo, no se incluye en nuestra percepción cultural de ella,

Fakat yine de bu fiziğe ilişkin kültürel algımızda yer almamakta

Pero la sociedad aún muestra división debido a la complejidad cultural.

Fakat toplum hala daha kültür karmaşasından kaynaklı bölünme gösteriyor

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

La matemática no conoce razas o fronteras geográficas; para las matemáticas, el mundo cultural es un solo país.

Matematik hiçbir ırk veya coğrafi sınır tanımaz; matematik için, kültürel dünya tek ülkedir.

El síndrome de París es una clase de choque cultural. Es un término psiquiátrico usado para describir a los extranjeros que empiezan a vivir en París seducidos por la imagen de la ciudad como centro de la moda, no se adaptan bien a las costumbres locales ni culturales, pierden su equilibrio mental y muestran síntomas parecidos a los de la depresión.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.