Translation of "Boda" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Boda" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Cuándo será la boda?
- ¿Cuándo es la boda?

Düğün ne zaman?

Su boda es mañana.

- Onların düğünü yarın.
- Onların düğünleri yarın.

He anulado mi boda.

Düğünümü iptal ettim.

Boda instantánea, largo arrepentimiento.

İyice düşünmeden evlenirsen düşünmeye vakit bulunca pişman olursun.

Ella aprobó la boda.

O, düğünü onayladı.

- ¿Te han invitado a su boda?
- ¿Te invitaron a su boda?

Onların düğününe davet edildin mi?

¿Cuándo se celebró la boda?

Düğün ne zaman gerçekleşti?

Le felicitaron por su boda.

Evliliği için onu tebrik ettiler.

Su boda se celebrará mañana.

Onların düğünleri yarın olacak.

Me invitaron a su boda.

Onların düğününe davet edildim.

Tom asistió a la boda.

Tom düğüne katıldı.

La boda ha sido cancelada.

Düğün iptal edildi.

Puede que sea una boda.

O bir düğün olabilir.

- Su matrimonio se realizará mañana.
- Su boda se celebrará mañana.
- Su boda será mañana.

Düğünleri yarın olacak.

- Mi prima me invitó a su boda.
- Mi primo me invitó a su boda.

Kuzenim beni düğününe davet etti.

Recortó su barba para la boda.

O, düğün için sakalını kesti.

Todos estuvimos presentes en su boda.

Hepimiz onun düğününde mevcuttuk.

La boda tendrá lugar el sábado.

Düğün cumartesi günü gerçekleşecek.

¿Irás a la boda de Tom?

Tom'un düğününe gidecek misin?

Quiero que vengas a mi boda.

Düğünüme gelmeni istiyorum.

¿Cuándo va a ser la boda?

Düğün ne zaman olacak?

Alí canta en salones de boda.

Ali düğün salonlarında şarkı söyler.

La boda se celebró a las diez.

Düğün saat onda kutlandı.

Ella no pudo ir a la boda.

O düğüne gidemedi.

Tom quiere que yo planee la boda.

Tom düğünü planlamamı istiyor.

Di un discurso ayer en la boda.

Dün düğünde bir konuşma yaptım.

Tuvieron una boda de cuento de hadas.

Onlar bir masal düğünü yaşadılar.

Tom recortó su barba para la boda.

Tom düğün için sakalını düzeltti.

Mary se imagina a menudo su boda.

Mary sık sık düğününü hayal eder.

No me perdería tu boda por nada.

- Düğününe her ne pahasına olursa olsun gelirim.
- Düğününü hiçbir surette kaçırmam.

Mary cosió su propio vestido de boda.

Mary kendi gelinliğini dikti.

La boda real fue un evento magnífico.

Kraliyet düğünü muhteşem bir olaydı.

¿A cuánta gente invitaste a tu boda?

Düğününüze kaç kişi davet ettiniz?

- Tom y María no me invitaron a su boda.
- Tom y María no me convidaron a su boda.

Tom ve Mary beni düğünlerine davet etmediler.

Ella fue dama de honor en la boda.

O, düğünde bir nedimeydi.

Tom y Mary están ocupados planeando su boda.

Tom ve Mary düğünlerini planlamakla meşgul.

- ¿Cómo estuvo el casamiento?
- ¿Cómo estuvo la boda?

Düğün nasıldı?

Se celebró la boda en el hotel Ritz.

Düğün Ritz Oteli'nde gerçekleşti.

Ayer celebramos el décimo aniversario de nuestra boda.

Dün onuncu evlilik yıl dönümümüzü kutladık.

La iglesia está decorada con flores para la boda.

Nikah için kilise çiçeklerle süslendi.

Di por sentado que ella acudiría a nuestra boda.

Onun bizim düğünümüze geleceğine olmuş gözüyle bakıyorum.

Quiero preguntarles cuándo es el día de su boda.

Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.

¿Por qué no llevas puesto tu anillo de boda?

- Alyansını neden takmıyorsun?
- Alyansınızı neden takmıyorsunuz?

Anunciaron la fecha de su boda en los periódicos.

Onlar gazetede düğünlerinin tarihini ilan ettiler.

Sería mejor que reservaras algo de dinero para tu boda.

Düğünün için biraz para biriktirsen iyi olur.

No quería ir a la boda de Tom y Mary.

Tom ve Mary'nin nikahına gitmek istemedim.

La boda se llevará a cabo a finales de octubre.

Düğün ekim ayının sonunda gerçekleşecek.

La boda tendrá lugar en una iglesia del siglo XVII.

Düğün bir 17.yüzyıl kilisesinde düzenlenecek.

Cantaré una canción en la boda de Tom y Mary.

Tom ve Mary'nin düğününde bir şarkı söylüyor olacağım.

El profesor les dijo a todos: "Nuestra boda empieza ahora."

Öğretmen herkese söyledi: " Düğünümüz şimdi başlıyor."

Tom fue a una boda el fin de semana pasado.

Tom geçen hafta sonu bir düğüne gitti.

¿No te has enterado de la boda de tu hija?

Kızının düğünü hakkında öğrenmedin mi?

Al no haber sido invitado a la boda de mi amigo,

bir arkadaşın düğününe davet edilmeyince

Una boda o una conferencia o un picnic de antiguos estudiantes,

bir düğüne, konferansa ya da okula dönüş pikniğine giderdim

Pero los miembros del club y los invitados de la boda

Fakat burada kulüp üyeleri ve düğün partisine katılanlar

Tom pospuso su boda por causa de un accidente de tráfico.

Tom bir trafik kazasından dolayı düğününü erteledi.

Es sorprendente que no hayas oído nada acerca de su boda.

Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.

"Fuimos invitados a su boda." "¿Sí? ¿Y qué le van a regalar?"

"Biz onların düğününe davet edildik." "Öyle mi? Pekala, onlara ne alacaksınız?"

Aparentemente, Tom no quería ir a la boda de Mary y John.

Görünüşe bakılırsa, Tom, Mary ve John'un düğününe gitmek istemiyordu.

Pero luego empecé a encontrarme con gente que iba a esa misma boda

Ama sonra aynı düğüne gidecek olan insanlarla karşılaşıp durdum.

Aquí tienes una lista de las personas que quiero invitar a nuestra boda.

İşte düğünümüze davet etmek istediklerimin listesi.

Figaro nos invitó a su boda, pero cuando llegamos, todos ya se habían ido.

Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.

Algo que un hombre casado jamás debe olvidar es el aniversario de su boda.

Evli bir adamın asla unutmaması gereken bir şey onun evlilik yıl dönümüdür.

Nos íbamos a casar en mayo, pero tuvimos que posponer la boda hasta junio.

Mayıs ayında evlenecektik ancak evliliği Haziran ayına kadar ertelemek zorunda kaldık.

Si recuerdo bien, esa es la canción que Tom cantó en la boda de Mary.

Eğer doğru hatırlıyorsam, o, Tom'un Mary'nin düğününde söylediği şarkı.

Tom no llevaba anillo de boda pero Mary se percató de una marca blanca alrededor de su dedo anular.

Tom bir alyans takmıyordu ama Mary onun yüzük parmağında beyaz bir halka fark etti.

Nuestra profesora también dijo que su boda no sería igual a la del resto de la gente; le preguntamos en qué se diferenciaría, pero no nos lo dijo.

Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.