Translation of "Cobra" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Cobra" in a sentence and their turkish translations:

- Olhem, uma cobra!
- Olhe, uma cobra!

Bak, bir yılan!

A cobra?

Yılanı?

Quanto você cobra?

Ne kadar istiyorsun?

- Você quer ver minha cobra?
- Você quer ver a minha cobra?
- Tu queres ver a minha cobra?

Yılanımı görmek istiyor musun?

Advogado cobra honorários advocatícios

Vekalet ücreti alıyor avukatı

Você é uma cobra!

Sen bir yılansın!

Eu vi uma cobra.

Ben bir yılan gördüm.

É uma grande cobra, veja.

Büyük bir yılan, baksanıza.

Vamos mandar a cobra embora.

Yılanı uzaklaştıralım.

A cobra engoliu um sapo.

Yılan bir kurbağayı yuttu.

Estou serpeando como uma cobra.

Yılan gibi kıvrılıyorum.

Quanto você cobra por hora?

Saat başına ne kadar ücret alıyorsunuz?

A cobra comeu o crocodilo.

Yılan timsahı yedi.

Quanto você cobra por lições?

Dersler için ne kadar ücret istiyorsun?

Eu tenho medo de cobra.

Ben yılanlardan korkarım.

- Acabei de tocar em uma cobra.
- Eu acabei de tocar em uma cobra.

Ben sadece bir yılana dokundum.

A taipan, uma cobra encontrada na Austrália, é a cobra mais venenosa do mundo.

Avustralya'da bulunan bir yılan olan "içbölge taypanı" dünyanın en zehirli yılanıdır.

A cobra está viva ou morta?

- Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Yılan yaşıyor mu yoksa öldü mü?

Ela não tem medo de cobra.

O, yılanlardan korkmuyor.

Ela gritou quando viu a cobra.

O, yılanı gördüğünde çığlık attı.

É uma cobra, os medicamentos foram saqueados.

Burada bir yılan var ve tüm ilaçlar... Mahvolmuş.

Buracos de cobra subterrâneos e cidades abandonadas,

yerin altındaki yılan çukurlarına ve saklanacak bir sürü yer olan

Está ver o buraco? É de cobra.

Oradaki deliği gördünüz mü? Yılan deliği.

E tentar apanhar a cobra. Muito bem.

ve yılanı yakalamayı deneyeceğim. Tamam.

E deita lá veneno, como uma cobra,

Kabuğu delip aynı bir yılan gibi içeri zehir bırakıyor

Ela foi atacada por uma cobra grande.

O, büyük bir yılan tarafından saldırıya uğradı.

Todo mundo cobra mais do que você.

- Herkes senden daha pahalı satıyor.
- Diğer herkes sizden daha yüksek fiyat istiyor.

- A cobra está viva?
- A serpente está viva?

Yılan yaşıyor mu?

Do céu o rio parecia uma cobra gigantesca.

Gökyüzünden bakıldığında, nehir kocaman bir yılan gibi görünüyordu.

Qual é cobra a mais rápida do mundo?

- Dünyadaki en hızlı yılan hangisidir?
- Hangi yılan dünyanın en hızlısıdır?

Não se mexe com cobra que está dormindo.

Uyuyan yılanı uyandırmak iyi değildir.

Não existe antídoto para o veneno desta cobra.

Bu yılanın zehirinin bir panzehiri yok.

Tom acha que Maria tem medo de cobra.

Tom Mary'nin yılanlardan korktuğunu düşünüyor.

Assim terei alguma luz. Vamos tentar encontrar a cobra.

Bu biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

Mas o veneno de cobra não aguenta este calor.

Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

Qual é a cobra que tem as maiores presas?

Hangi yılan en uzun zehirli dişe sahiptir?

Tenho de ter cuidado para não cair sobre a cobra.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Tenho de ter cuidado, para não cair sobre a cobra.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Tenho de ter cuidado para não cair sobre a cobra.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Acho que atravessou o couro. Vamos mandar a cobra embora.

Sanırım deriden içeri girdi. Yılanı uzaklaştıralım.

Não posso tirar os olhos da cobra, já está a recuar.

Gözümü ayırmak istemiyorum, sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

Bom trabalho! Mas o veneno de cobra não aguenta este calor.

İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.

As únicas partes perigosas da cobra são o veneno e as presas.

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri.

Todos estes fatores combinados fazem disto, facilmente, a cobra mais perigosa do mundo.

birleşimi sonucunda ona dünyanın en tehlikeli yılanı diyebiliriz.

Parece que há outra entrada. Deve ter sido assim que a cobra entrou.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

A coisa mais perigosa que Tom quis fazer foi segurar uma cobra venenosa.

Tom'un şu ana kadar yapmayı denemek istediği en tehlikeli şey zehirli bir yılanı tutmaktı.

Mas não foi a cobra que escavou os medicamentos, deve ter sido um macaco.

Ama ilaçlara zarar veren o değil. Bu muhtemelen bir maymunun işi.

As únicas partes perigosas da cobra são o veneno e as presas. Pronto, vamos.

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri. Tamam, hadi gidelim.

Na Índia, onde se estima que mordidas de cobra matem 46 000 pessoas por ano,

Yılanların yılda tahmini olarak 46.000 kişiyi öldürdüğü Hindistan'da,

Rom Whitaker é herpetologista, mas tem um título mais intrigante: O Homem Cobra da Índia.

Rom Whitaker bir herpetolojist, ama çok daha ilginç bir unvanı daha var. Hindistan'ın Yılan Adamı.

Está a tornar-se apertado. Tenho de ter cuidado, para não cair sobre a cobra.

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.

Ainda há muito deserto por explorar, mas o veneno de cobra não aguenta este calor.

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

É uma escolha inteligente. Não posso tirar os olhos da cobra, já está a recuar.

Bu muhtemelen akıllıca. Gözümü ayırmak istemiyorum. Sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

Com mandíbulas poderosas e uma mordida mais dolorosa do que duma cobra é um predador a temer.

Çenesi çok güçlüdür ve ısırığı yılandan çok acı verir, korkulacak bir avcıdır.

Na verdade, você pode usar palavras vulgares como Ragnar no poço da cobra ... você pode pregar peças sujas

Yılan çukurunda aslında Ragnar gibi kaba sözcükler kullanabilirsin… bağlılık sözü ile Vöggr gibi

Ele diz que ela é responsável por mais mortes humanas do que qualquer outra espécie de cobra no mundo,

En çok insan ölümünden sorumlu yılan türü olduğunu söylüyor.

Infelizmente, as pessoas não reagem apropriadamente por ser uma cobra pequena, "oh, vai correr tudo bem" e não vão ao hospital.

Küçük bir yılan olduğu için insanlar "Bir şey olmaz ya" deyip hemen hastaneye gitmiyorlar.