Examples of using "Musiał" in a sentence and their turkish translations:
Tom çevre yolundan gitmek zorundaydı.
O, köyü terk etmek zorunda kaldı.
Tom beklemek zorunda kaldı.
Sen sürmek zorunda olacaksın.
Ödemek zorunda kalacaksın.
Tom terk etmek zorunda kaldı.
Gitmek zorunda kalacaksın.
Beklemeniz gerekecek.
Hükümet, kaybı telafi etmek zorunda kaldı.
Yarın gelmek zorunda kalacaksın.
Tom gerçeği bilmiş olmalıydı.
Tom'un yiyecek satın alması gerekti.
Biri hata yapmış olmalı.
Bu Tom olmalı.
İki kat ödemeniz gerekecek.
Tom ölmek zorunda değildi.
Tom'un bir nedeni olmalı.
Yolunu bulmak zorunda,
Hemen çıkıp yardım çağırmanız gerekir.
Suçlu kimliğini gizlemek zorunda kaldı.
Birisi pencereyi açık bırakmış olmalı.
Sadece beklemek zorunda kalacaksın.
Tom'un onu yapmasına gerek yoktu.
Çok ders çalışmak zorunda kalacaksın.
Zorunda olursam Tom'a vururum.
Tom'un nedenleri olmalıydı.
Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
Bunu ödemek zorunda kalacağım.
Tom yerde uyumak zorunda kaldı.
Bunu kendi başına yapmak zorunda kalacaksın.
O, kendi borçlarını ödemek zorunda kaldı.
Ne kadar süre beklemek zorundayım?
Biri suyu açık bırakmış olmalı.
Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom'un bana yardım etmesi gerekecek.
O, telefona cevap vermediği için uyuyor olmalı.
Gece gündüz çok çalışmak zorundaydı.
onu ortadan kesip açmanız gerekir.
Tom'un yiyecek bir şey alması gerekiyordu.
Ne yazık ki Tom gitmek zorunda kaldı.
Sonunda Tom'a söylemek zorunda kalacaksın.
Tom'un yapmak zorunda olduğunun hepsi bu kadar.
Tom burada çalışmak zorunda olmayacak.
Ben açıklaman için herhangi bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum.
Ne kadar süre burada kalmalıyım?
Tom'un bu kadar erken gelmesine gerek yoktu.
Tom'un gelmesine hiç gerek yoktu.
Tom'un o kadar çok yiyecek almasına gerek yoktu.
O büyük bir akşam yemeği yedi. O aç olmalı.
Tom işini bırakmak zorunda kalabilir.
Tom bunun olacağını bilmiş olmalı.
Bugün fazla mesai yapmak zorunda olmayacaksın.
Tom'la onun hakkında konuşmak zorunda kalacağım.
Birisi sonunda Tom'a anlatmak zorunda kalacak.
Başka biri ne olduğunu görmüş olmalı.
Ya sen ya da ben bunu yapmak zorundayız.
Bu saat Tom'un babasına ait olmalı.
Onun hakkında Tom'la konuşmak zorunda kalacaksın.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
Odasını kız kardeşi ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı.
Teslimat için ne kadar beklemeliyim.
Tom, Mary'ye bunu söylemeyi unutmuş olmalı.
Tom istemese bile onu yapmak zorundaydı.
Tom olmak zorunda olmasa burada olmaz.
Ben bir karar vermeden önce Tom'la konuşmam gerekecek.
O borç batağına saplanmıştı ve evini elden çıkarmak zorunda kaldı.
Tom er ya da geç onu yapmak zorunda olacak.
Tom onu er ya da geç yapması gerekecek.
Buraya gelmekten vazgeçmeni istemek zorunda kalacağım.
- Tom'un bir taksi tutmasına gerek yoktu. O yürüyebilirdi.
- Tom'un bir taksiye binmesine gerek yoktu. Yürüyebilirdi.
Tom'un acele etmesine gerek yoktu. Onun bol zamanı vardı.
Tom'un o işi bugüne kadar bitirmesine gerek yoktu.
Buradan kurtulmak için yardım çağırmam gerekecek.
Öyle kötü bir baş ağrısı vardı ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldı.
Ne kadar ödemek zorunda olacağımı bilmek istiyorum.
- Ne yazık ki gitmeni istemek zorunda olacağım.
- Korkarım gitmenizi rica etmek zorunda kalacağım.
- Korkarım gitmenizi istemem gerekecek.
Myers-Briggs gibi bir kişilik değerlendirme testi veya daha önemli olan
Ben bir süre için tekrar dişçiye gitmek zorunda kalmamalıyım.
Tom çalışmak zorunda olduğu için konsere gidemedi.
Tom bu öğleden sonra Mary'yi görmüş olmalı.
Tom'u incitmek istemiyorum ama incitmek zorunda kalırsam inciteceğim.
Tom, Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini biliyor olmalıydı.
Kirasını ödemek için Tom'un ödünç para almak zorunda olduğundan eminim.
Tom'un Mary'ye istediğini vermekten başka seçeneği yoktu.
Tom muhtemelen gelecek hafta Boston'a gitmek zorunda kalacak.
Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı.
Tom faturalarını ödemek için üç vardiya çalışmak zorunda kaldı.
Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
Kartal, elle beslenmeliydi.
Tom'u kovmam gerekebilir.
Tom son treni kaçırdı ve eve gitmek için taksiye binmek zorunda kaldı.
Maalesef seni reddetmek zorundayım.
Tom Mary'ye otobüsle eve gidebilsin diye biraz para ödünç vermek zorunda kaldı.
Tom Mary'nin onu partisinde istemeyeceğini bilmiş olmalı.
Tom'un çiti boyamasına gerek yoktu. Onu boyadıktan bir hafta sonra onu yıktılar.
Tom bisikletinin patlak tekeri olduğundan bugün okula yürümek zorundaydı.
Her zaman diğerlerinden daha hızlı araba kullanırdı. Şimdi ise ortalama hızı oldukça azaldı çünkü arabası iki haftadır kaporta tamiri için bekliyor.