Examples of using "빛을" in a sentence and their turkish translations:
Işıklardan faydalanıyorlar.
Bu kıyafet yansıtıcı
Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin
Karanlıkta ışıyorlar.
Ay ışığında ışıyorlar.
Çoğu ateş böceği ışığını açıp kapatır.
ışık yaymıyor veya soğurmuyor.
hayal edip inanabilirsiniz
Dikenlerle süslenmiş ve göz alıcı bir ışık yayan kalp
Kendi ışıklarını üretir, denizleri aydınlatırlar.
Baloncuklar, ışıkların altında yol gösterici oluyor.
kapatarak yarım saat geçirdiniz."
Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor
Araba alabilmek için mi, borçlarınızı ödeyebilmek için mi
Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.
kafanın üzerindeki o ölü ışını.
ve beyindeki bir nöron veya kısmı uyarabiliriz.
Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.
Ateş böceği mürekkep balığı, fotofor adı verilen özel hücreleriyle kendi ışığını üretir.
ve ışık kullanarak nöronların ateşlemelerini kontrol ediyoruz.
kaçınılmaz sona yaklaşmasını izlerken
Huzurları bozulunca kimyasal reaksiyon aracılığıyla ışık üretiyorlar.
Işıklarını kapatıyorlar. Rakiplerden biraz mahremiyet sağlıyor bu.
Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.
ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.
Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp
Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.
Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.
Hatta bu ışığı avlanmakta da kullanıyor olabilirler. Belki de sadece gösterinin tadını çıkarıyorlardır.
Bazıları büyüleyici bir yardım çağrısında bulunur. Biyolüminans özelliği olan mantarlar kendi ışıklarını saçar.
Diğer türler sadece yanıp söner. Bunlar ise bir dakikaya kadar hiç durmadan parlayabilirler.
Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.