Translation of "기회를" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "기회를" in a sentence and their turkish translations:

기회를 줍니다.

tüm cevapların her zaman

부와 기회를 창출함으로써

ve bu şekilde zenginlik ve fırsat yaratarak

‎늑대가 기회를 잡습니다

...kurt fırsatı değerlendiriyor.

투자할 기회를 주는 겁니다.

yatırım yapmaları için onlara fırsat veriyorum.

누군가 기회를 주기만 기다리고 있어요.

onlara bir şans daha verecek kişileri bekliyorlar,

그러나 제가 기회를 잃어버렸음을 알았죠.

Ama fırsatımı kaybettiğimin farkındaydım.

미래는 모두를 위한 희망과 기회를 제공합니다

Gelecek herkese umut ve fırsat sunuyor.

아마도 제게 기회를 줄 거라고 생각했었습니다.

Belki de bana bir şans vereceklerdi.

현대 농업을 배울 기회를 찾고 싶어합니다.

Modern tarımı öğrenme şansına sahip olmak istiyorlar.

아이들은 직업 체험의 기회를 갖게 됩니다.

Staj yapma imkanı yakalıyorlar.

‎그리고 도시의 포식자들이 ‎기회를 노리고 있죠

Şehirli avcılar da hazırda bekliyor.

어떤 점에서 보면 금융위기 후에 기회를 놓쳤습니다.

Krizden sonra bazı açılardan gerçek bir fırsat kaçtı.

성장하고 번영할 수 있도록 싸울 기회를 줍니다.

büyümeleri ve gelişmeleri için bir mücadele şansı verelim.

‎이제 의심의 여지가 없군요 ‎어둠은 기회를 불러옵니다

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

‎지금 같은 재충전의 기회를 ‎놓칠 수는 없습니다

...midesini doldurma fırsatına karşı koyamıyor.

다른 사람들에게도 공정한 기회를 제공할 수 있게요.

Başkaları için de eşit fırsatlar yaratarak büyürler.

그리고 이것들을 새 방송국에 보냈고 기회를 잡기를 바랬습니다.

Ve bana bir şans vermeleri umuduyla haber kanalına gönderdim.

야생에서 식량을 구할 수 있다면 기회를 잡아야 합니다!

Vahşi yaşam size bir besin fırsatı sunarsa onu değerlendirirsiniz!

이런 극 소수의 사람들만이 기회를 가질 수 있다면

Bu olanağa sahip insan sayısı çok ama çok az.

때로 그런 최상의 프로세스가 기회를 잡는 것과 관련되어

Bazen en iyi işlemler şansınızı denemeyi içerir,

밀렵을 제안받게 되고 가능한 모든 기회를 잡는 거죠

böyle bir şey yapmaları için para teklif ediliyor, onlar da bu fırsatı değerlendiriyorlar.

청년들이 미래를 위해 도전할 기회를 갖게 할 방안 말입니다.

Gençlere gelecekleri için savaşma şansı tanıyacak fikirler.

경제 위기로 군 장성들과 정치적 동맹국들에게 수익성있는 기회를 제공했으며

Yani generaller ve siyasi müttefikleri için; kriz, kazançlı bir fırsat ortaya çıkardı

제가 일찍이 배우기로 생존하려면 단백질을 섭취할 기회를 놓쳐선 안 되죠

Hayatta kalmak için protein kaynaklarını hiç pas geçmemeyi erkenden öğrendim.

이 아이들 인생에서 가장 소중한 기회를 갖게 하려는 것을 보았습니다.

imkan sağlamak için zorlu engellerin üstesinden geliyorlar.

모두에게 깨끗한 물과 음식을 제공할 수 있는 기회를 줄 것입니다.

herkesin yiyeceğe ve temiz suya ulaşabileceğini temin edecek fırsatlar...

야생에서 식량을 구할 수 있다면 기회를 잡아야 합니다! 자, 무엇을 먹을까요?

Vahşi yaşam size bir yiyecek fırsatı sunarsa, onu değerlendirirsiniz! Ne yemeliyiz?

에르도안은 터키를 빈곤에서 벗어나게 하기 위해 기업가들에게 더 많은 기회를 제공하고

Erdoğan, Türkiye'ye daha fazla fırsat sunarak ülkeyi yoksulluktan çekmeye devam etti