Translation of "Belül" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Belül" in a sentence and their turkish translations:

- Üregesek.
- Üregesek belül.

Onlar çukur.

Járótávolságon belül van.

O yürüme mesafesi içinde.

Kérlek, maradj hallótávolságon belül!

Lütfen duyma uzaklığında kal.

Egy órán belül visszajövök.

Bir saat içinde geri döneceğim.

Pár percen belül felszállunk.

Birkaç dakika içinde ayrılacağız.

Három napon belül válaszolok.

Üç gün içinde cevap vereceğim.

Egy órán belül megérkezünk.

Bir saat içinde oraya varacağız.

Pár percen belül visszajövök.

Birkaç dakika içinde döneceğim.

Három órán belül visszatér.

O, üç saat içinde dönecek.

Egy percen belül megyek.

Bir dakika içinde gideceğim.

Két órán belül visszajövök.

Ben iki saat içinde döneceğim.

Az EU jogi keretein belül,

kendi şirketlerini yöneten girişimciler.

Három éven belül, 1987-re

1987'ye kadar üç yıl içinde,

Egy órán belül nálad vagyok.

- Bir saat içinde sana geleceğim.
- Bir saate sana geleceğim.

Gyere vissza egy hónapon belül!

Bir ay içinde geri gel.

Mintegy harminc percen belül visszaért.

Yaklaşık otuz dakikada geri döndü.

Napokon belül beszélni fogunk róla.

- Birkaç gün içinde onun hakkında konuşacağız.
- Birkaç güne onun hakkında konuşacağız.

Néhány napon belül kapitulált Tokió.

Tokyo günler içinde teslim oldu.

Tom néhány hónapon belül távozott.

- Tom birkaç ay içinde ayrıldı.
- Tom birkaç ay içinde bıraktı.

Tom három órán belül visszatér.

Tom üç saat içinde geri dönecek.

Tom egy órán belül megérkezik.

Tom bir saat içinde gelir.

Tudtam, hogy ha egy órán belül

Eğer çocuğumuz

Mégpedig a lehető legrövidebb időn belül.

bir iklim devriminden bahsediyoruz.

Néhány hónapon belül feledésbe fog merülni.

Bu birkaç aylık zaman içerisinde unutulacak.

Egy percen belül újra itt lesz.

O bir dakika içinde dönecek.

Egy órán belül meg fog érkezni.

O bir saat içinde varacak.

A kávé egy percen belül kész.

Kahve bir dakika içinde hazır olacak.

Néhány éven belül ismét ellátogatok Japánba.

Birkaç yıl içerisinde Japonyayı tekrar ziyaret edeceğim.

Kérlek, légy kész negyed órán belül!

Lütfen on beş dakika içinde hazır ol.

A bomba 10 másodpercen belül robban.

Bomba 10 saniye içinde patlayacak.

Az épületet egy éven belül befejezik.

Bina bir yıl içinde tamamlanacak.

Tomi egy órán belül itt lesz.

Tom bir saatten az bir süre içinde burada olacak.

Két órán belül lebukik a nap.

Güneş iki saat içinde batacak.

Tom pillanatokon belül meg fog érkezni.

Tom her an gelecek.

Azok is, akik belül voltak a körön,

hem de en önemlisi dışlananlar için

Ezen belül viszont másik történet is van:

İşte hikâyenin içinde hikâye:

Egy-két napon belül vissza fog jönni.

O, bir ya da iki gün içinde dönecek.

Lehetetlen, hogy végezzen vele egy órán belül.

Onu bir saat içinde bitirmesi onun için imkansız.

50 éven belül valószínűleg mind halottak leszünk.

Biz muhtemelen 50 yıl içinde ölmüş olacağız.

Akkor hívjuk egymást egy-két napon belül.

Bir ya da iki gün içinde birbirimizi arayalım.

Az étel fél órán belül kész van.

Yemek yarım saat içinde hazır olacak.

Tomnak tizenöt percen belül itt kell lennie.

Tom on beş dakika içerisinde burada olmalı.

és a tünet általában pár héten belül elmúlik.

ve bu sendrom genellikle birkaç hafta içinde düzeliyor.

Ezer négyzetkilométeren belül talán tíz példány fordul elő.

1.000 kilometrekarede belki sadece on tane vardır.

A bocsok egy héten belül különválnak az anyjuktól.

Bu yavrular bir haftaya kalmadan annelerinden ayrılacak.

Hat napon belül az első erjedés biztosan befejeződik.

Yaklaşık on günde ilk fermantasyon kesinlikle bitmiş olacak.

A klinikánkon végzett műtét fél órán belül befejeződik.

Kliniğimizde yapılan ameliyat yarım saat içinde bitti.

Pillanatokon belül meg fogod szokni az itteni életet.

Hiçbir zaman burada yaşamaya alışamayacaksın.

Két-három héten belül vissza kell, hogy érkezzek.

Üç hafta da iki kez geri gelmeliyim.

Ez az üzenet öt másodpercen belül megsemmisíti önmagát.

Bu mesaj beş saniye içinde kendini yok edecektir.

A járatom kevesebb, mint egy órán belül indul.

Benim uçak bir saatten daha az bir sürede kalkar.

A Bostonba visszatérő járatom három órán belül indul.

Boston'a geri giden uçağım üç saat içinde kalkar.

A levelek pirossá válnak két vagy három héten belül.

Yapraklar iki veya üç hafta içinde kızaracak.

Ugye Masaru nem tudja befejezni a munkát egy órán belül?

Masaru bir saat içinde işi bitiremez, değil mi?

Két éven belül másodszor változott meg az életem egy pillanat alatt.

ve bir anda hayatım iki yıl içinde ikinci kez değişti.

A vonat öt percen belül indul, úgyhogy jobban tennéd ha sietnél.

Tren beş dakika içinde gidiyor olacak bu yüzden acele etsen iyi olur.

Ha nem sikerül Bostonban munkát találnom hat hónapon belül, visszatérek Chicagóba.

Altı ay içinde Boston'da yeni bir iş bulmayı başaramazsam Şikago'ya döneceğim.

- Az állomástól 200 méteren belül lakom.
- Az állomástól 200 méterre lakom.

Ben istasyona 200 metre mesafede yaşıyorum.

- Fél órán belül itt tud lenni?
- Itt tudnak lenni fél óra alatt?

Yarım saat içinde burada olabilir misin?

- A járatom három órán belül indul.
- A gépem három óra múlva indul.

Benim uçak üç saat içinde kalkar.

- Úgy harminc perc múlva ott vagyok.
- Körülbelül harminc percen belül megérkezem.
- Mintegy harminc perc alatt érek oda.

Yaklaşık otuz dakika içinde orada olacağım.

- A kutyán kívül a könyv az ember legjobb barátja. A kutyán belül ugyanis olyan sötét van, hogy szinte lehetetlen olvasni.
- A kutyán kívül a könyv az ember legjobb barátja. A kutyán belül túl sötét van az olvasáshoz.

Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.