Translation of "Lieh" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Lieh" in a sentence and their turkish translations:

- Sie lieh sich meine.
- Sie lieh sich meinen.

Benimkini ödünç aldı.

- Ich lieh meinem Freund etwas Geld.
- Ich lieh meinem Freund Geld.

Arkadaşıma biraz para ödünç verdim.

Sie lieh sich seinen Kapuzenpulli.

O onun kapüşonlu svetşörtünü ödünç aldı.

Er lieh mir dreißig Pesos.

Bana 30 peso ödünç verdi.

Tom lieh Maria ein Buch.

Tom Mary'ye bir kitap ödünç verdi.

Tom lieh mir sein Französischbuch.

Tom bana Fransızca kitabını ödünç verdi.

- Tom lieh sich ein Buch von Mary.
- Tom lieh sich von Maria ein Buch.

- Tom Mary'den bir kitap ödünç aldı.
- Tom, Mary'den bir kitap ödünç aldı.

Die Bank lieh ihm 500 Dollar.

Banka ona 500 dolar kredi verdi.

Ich lieh ihr zinsfrei 500 Dollar.

Ona faizsiz 500 dolar borç verdim.

Die Bank lieh ihr 500 Dollar.

Banka ona 500 dolar kredi verdi.

- Die Bank lieh der Firma 1 Million Dollar.
- Die Bank lieh dem Unternehmen eine Million Dollar.

- Banka şirkete bir milyon dolar kredi verdi.
- Banka şirkete bir milyon dolar borç verdi.

Tom lieh sich ein paar Schlittschuhe aus.

Tom bir çift buz pateni kiraladı.

Ich lieh Tom ein Buch über Deutschland.

Tom'a Almanya hakkında bir kitap ödünç verdim.

Dan lieh sich ein Buch von Linda.

Dan, Linda'dan bir kitap ödünç aldı.

Tom lieh sich Geld bei seiner Familie.

Tom ailesinden borç para aldı.

Die Bank lieh der Firma 1 Million Dollar.

Banka şirkete bir milyon dolar kredi verdi.

Tom lieh sich ein Auto von einem Freund.

Tom bir arkadaştan bir araba ödünç aldı.

Tom lieh sich oftmals Geld von seinen Freunden.

Tom sık sık arkadaşlarından borç para aldı.

Tom lieh sich ein bisschen Geld von Mary.

Tom Mary'den biraz para ödünç aldı.

Tom lieh sich Geld, um studieren zu können.

- Tom koleje gitmek için para ödünç aldı.
- Tom üniversiteye gitmek için para ödünç aldı.

Ich lieh ihm das wenige Geld, das ich hatte.

Sahip olduğum az miktarda parayı ona ödünç verdim.

Jane lieh mir dieses Buch von ihr letzte Woche.

Jane geçen hafta bu kitabını bana ödünç verdi.

Tom lieh sich eine große Summe Geld von Mary.

Tom Mary'den büyük bir miktarda para ödünç aldı.

Sie tat mir leid; also lieh ich ihr das Geld.

Ben ona acıdım ve parayı ona ödünç verdim.

- Ich habe Tom meinen Baseballhandschuh geliehen.
- Ich lieh Tom meinen Baseballhandschuh.

Tom'un beyzbol eldivenimi ödünç almasına izin verdim.

- Tom lieh Maria sein Fahrrad.
- Tom hat Maria sein Fahrrad geliehen.

Tom bisikletini Mary'ye ödünç verdi.

- Tom lieh Maria ein Buch.
- Tom hat Maria ein Buch geliehen.

Tom, Mary'ye bir kitap ödünç verdi.

- Er lieh mir zwei Bücher.
- Er hat mir zwei Bücher geliehen.

O bana iki kitap ödünç verdi.

Er lieh sich das Auto seines Freundes für ein paar Tage aus.

- Arkadaşının arabasını birkaç günlüğüne ödünç aldı.
- Birkaç günlüğüne arkadaşının arabasını ödünç aldı.

Ich lieh mir den Hammer meines Vaters zum Bau einer Hundehütte aus.

Bir köpek kulübesini tamir etmek için babamın çekicini ödünç aldım.

Er war so freundlich und lieh mir sein Auto, als meins kaputt war.

Arabam bozulduğunda, kendi arabasını ödünç verme nezaketini gösterdi.

Tom lieh sich zum Transport seiner Möbel zu seinem neuen Haus einen Lastwagen.

Tom mobilyasını yeni evine taşımak için bir kamyon kiraladı.

Tom lieh sich von Maria dreißig Dollar, um Johannes ein Geburtstagsgeschenk zu kaufen.

Tom John'a bir doğum günü hediyesi almak için Mary'den otuz dolar ödünç aldı.

Tom wollte sich Marias Sorgenkatalog zwar nicht anhören, aber er saß trotzdem still da und lieh sein Ohr.

Tom Mary'nin problemlerinin tamamını duymak istemiyordu fakat sessizce oturdu ve dinledi.

- Ich lieh mir diesen Cartoon von seiner älteren Schwester.
- Ich habe mir diesen Zeichentrickfilm von seiner älteren Schwester ausgeliehen.

Bu karikatürü onun ablasından ödünç aldım.

- Tom war so freundlich, mir das Geld zu leihen, das ich brauchte.
- Tom war so freundlich, dass er mir das Geld lieh, das ich brauchte.

Tom ihtiyacım olan parayı bana ödünç vermek için yeterince nazikti.

- Ich habe mir dieses Comic von seiner Schwester ausgeborgt.
- Ich habe mir diesen Comic von seiner Schwester geliehen.
- Ich lieh mir diesen Comic von seiner Schwester aus.

Bu çizgi romanı onun kız kardeşinden ödünç aldım.

Jocelyn Bell wurde 1943 in Nordirland geboren. Ihr Vater war ein Architekt, der sehr gerne las. Jocelyn lieh sich oft die Bücher ihres Vaters, und diese Lektüre bewirkte es, dass sie anfing, sich für Astronomie zu interessieren.

Jocelyn Bell 1943 yılında Kuzey İrlanda'da doğdu. Babası okumayı seven bir mimardı. Jocelyn sık sık babasının kitaplarını ödünç alırdı. Onun okuması sayesinde, Jocelyn astronomi ilgilenmeye başladı.