Translation of "Hebt" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Hebt" in a sentence and their turkish translations:

Tom hebt Gewichte.

Tom ağırlık kaldırır.

Musik hebt die Stimmung.

- Müzik ruh hâlini iyileştirir.
- Müzik insanın enerjisini yükseltir.

- Schau mal! Das Flugzeug hebt ab.
- Schaut! Das Flugzeug hebt ab.

Bak! Uçak kalkıyor.

Ihr Flugzeug hebt bald ab.

Onların uçakları yakında kalkacak.

Ein Kran hebt schwere Baumaterialien.

Bir vinç ağır inşaat malzemelerini kaldırır.

Wann hebt dein Flugzeug ab?

Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?

Tom hebt den Telefonhörer ab.

Tom telefonu yanıtlıyor.

Hebt die Hände in die Luft!

Ellerinizi havaya kaldırın.

Jeder hebt diesen Zoom ok? Absolut schädlich

herkes kaldırsın bu Zoom u tamam mı? Kesinlikle çok zararlı

Flug 226 hebt um 10.30 Uhr ab.

226 nolu uçak saat 10:30 da kalkacak.

Sie hebt sich von der Menge ab.

- Diğerlerinden sıyrılıyor.
- Diğerlerinin arasında sivriliyor.
- Diğerleri arasında göze çarpıyor.

Das Flugzeug hebt morgens um 8 Uhr ab.

Uçak sabah saat 8:00'de kalkar.

Wenn ich bei ihnen anrufe, hebt niemand ab.

Sizi aradığım zaman kimse telefonu açmadı.

Tom hebt seine Werkzeuge in einem Werkzeugkasten auf.

Tom aletlerini bir alet kutusunda tutuyor.

Wenn er die Nasenspitze nicht ständig nach oben hebt

Burnunun ucunu sürekli yukarıya doğru kaldırmazsa

- Tom gräbt ein Loch.
- Tom hebt ein Loch aus.

Tom bir çukur kazıyor.

- Hebe deine Hände!
- Heben Sie Ihre Hände!
- Hebt eure Hände!

Ellerini kaldır.

Bitte hebt die Verknüpfung dieses Satzes mit dem englischen auf.

- Bu cümleyi İngilizceden bağlantısızlaştırın lütfen.
- Bu cümleyi İngilizceden ayırın lütfen.

- Heb das auf!
- Hebt das auf!
- Heben Sie das auf!

Onu al.

- Hebt die Hände in die Luft!
- Hebe die Hände in die Luft!

Ellerini havaya kaldır.

- Sie fällt vor dem Rest auf.
- Sie hebt sich von der Menge ab.

- Diğerlerinden sıyrılıyor.
- Diğerlerinin arasında sivriliyor.
- Diğerleri arasında göze çarpıyor.

Sehen Sie, er hebt die Hände hoch, als ob er ein Stück Nahrung zu sich nimmt,

Ellerini, sanki bir parça yemek yiyormuş gibi kaldırıyor

Die Schwere des Lebens hebt sich eigentlich nur in Augenblicken von uns. Für diese Augenblicke muss man leben.

Yaşamın güçlükleri üzerimizden sadece kısacık anlar için kalkar. Bu anlarda hayatı yaşamaya bakmalıyız.