Translation of "Halben" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Halben" in a sentence and their turkish translations:

Wir machen keine halben Sachen.

Biz işleri yarım bırakmayız.

- Tom ist in einer halben Stunde hier.
- Tom wird in einer halben Stunde hier sein.

Tom yarım saat içinde burada olacak.

- Kannst du in einer halben Stunde hier sein?
- Könnt ihr in einer halben Stunde hier sein?
- Können Sie in einer halben Stunde hier sein?

Yarım saat içinde burada olabilir misin?

Ich warte seit fast einer halben Stunde.

Neredeyse yarım saattir bekliyorum.

Ich bin vor einer halben Stunde aufgewacht.

Otuz dakika önce uyandım.

Ich möchte gerne einen halben Kuchen kaufen.

Yarım kek almak istiyorum.

Wir sind in einer halben Stunde da.

Otuz dakika içerisinde orada olacağız.

Tom aß alleine den halben Kuchen auf.

Tom tek başına pastanın yarısını yedi.

Tom ist seit einem halben Jahr arbeitslos.

Tom altı aydır çalışmıyor.

Wir sehen uns in einer halben Stunde!

Yarım saat içinde görüşürüz.

Mach einen halben Liter klare Suppe heiß.

Yarım litre et suyunu ısıt.

- Er lief zwei Meilen in einer halben Stunde.
- Er ist in einer halben Stunde drei Kilometer gegangen.

Yarım saatte iki mil yürüdü.

Du hättest vor einer halben Stunde beginnen müssen.

Yarım saat önce başlamalıydın.

Er wird in einer halben Stunde hier sein.

O yarım saat içinde burada olacak.

Tom sitzt da schon seit einer halben Ewigkeit.

Tom gerçekten uzun bir süredir orada oturuyor.

Ich bin in einer halben Stunde wieder da.

30 dakika içinde döneceğim.

Tom ist in etwa einer halben Stunde hier.

Tom yaklaşık otuz dakika içinde burada olacak.

Tom ist vor etwa einer halben Stunde weggegangen.

Tom yaklaşık otuz dakika önce buradan ayrıldı.

Der Film fängt in einer halben Stunde an.

Film otuz dakika içinde başlıyor.

Er begann sein Essen mit einem halben Glas Bier.

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.

Das hast du schon vor einer halben Stunde gesagt.

Onu otuz dakika önce söyledin.

Wir treffen uns in einer halben Stunde mit Tom.

Biz otuz dakika içinde Tom'la buluşacağız.

Diese Arbeit kann in einer halben Stunde erledigt werden.

Bu iş yarım saat içinde bitirilebilir.

Ich habe vor einem halben Jahr mit Rauchen aufgehört.

Yarım yıl önce sigarayı bıraktım.

Vor einem halben Jahrhundert hätte man sie hier niemals angetroffen.

Son 50 yıla yakın bir süredir onları burada görmemiz imkânsızdı.

Es erforderte die Koordinierung der Bewegung von einer halben Million

Avrupa’da şimdiye kadar görülen en büyük ordu olan yarım milyon

Ich habe im letzten halben Jahr nichts von Tanaka gehört.

Son altı aydır Tanaka'dan haber almadım.

Wir sollen uns in einer halben Stunde mit Tom treffen.

Otuz dakika içinde Tom'u karşılamamız gerekiyor.

Sie haben bis zu einer halben Million Junge. Eine Handvoll überleben.

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

Maria und die anderen Frauen sind vor einer halben Stunde gegangen.

Mary ve diğer kadınlar otuz dakika önce çıktı.

Vor einem halben Jahr fühlte er sich frei wie ein Vogel.

Yarım yıl evvel o, kendini bir kuş gibi özgür hissediyordu.

Tom ist schon seit mindestens einem halben Jahr mit Maria zusammen.

Tom en az yarım yıldır Mary ile gidiyor.

Wir haben sie vor über einer halben Stunde aus den Augen verloren.

Yarım saatten daha fazla bir süredir onları gözden kaybettik.

Als er am Bahnhof ankam, war der Zug bereits seit fast einer halben Stunde weg.

O, istasyona vardığında tren neredeyse yarım saat önce kalkmıştı.

- Ich bin in etwa einer halben Stunde da.
- Ich bin in etwa dreißig Minuten da.

Yaklaşık otuz dakika içinde orada olacağım.

Tom hat mich vor etwa einer halben Stunde angerufen und gesagt, dass er unterwegs sei.

Tom yaklaşık otuz dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.

- Die Fläche des Raums misst zweieinhalb Quadratmeter.
- Die Fläche des Raums misst zwei und einen halben Quadratmeter.

Odanın alanı iki buçuk metre karedir.

- Ich rufe dich in etwa dreißig Minuten zurück.
- Ich rufe dich in etwa einer halben Stunde zurück.

Yaklaşık otuz dakika içinde seni geri arayacağım.

Tom und Maria haben seit der Geburt ihres Babys vor einem halben Jahr noch keine Nacht ordentlich durchgeschlafen.

Tom ve Mary'nin, altı ay önce bebeklerinin doğumundan bu yana iyi bir gece uykusu olmadı.

Als Tom sich den Apfel, den er gerade aß, besah, merkte er, dass er einen halben Wurm verschlungen hatte.

Tom yediği elmaya baktığında yarım solucan yediğini fark etti.

Ich bin bereits vor einer halben Stunde aufgestanden und in der Zwischenzeit habe ich mir die Zähne geputzt, mich rasiert, mich gewaschen und Morgengymnastik gemacht.

Bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçalayıp tıraş oldum ve sabah sporumu yaptım.