Translation of "Drückte" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Drückte" in a sentence and their turkish translations:

Tom drückte den Abzug.

Tom tetiği çekti.

Er drückte sie kurz.

O ona kısaca sarıldı.

Tom drückte Maria kurz.

Tom Mary'ye kısaca sarıldı.

Tom drückte seine Zigarette aus.

Tom sigarasını söndürdü.

Maria drückte auf die Schlummertaste.

- Meryem snooze tuşuna vurdu.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.

Tom drückte auf den Knopf.

Tom butona bastı.

Ich drückte vorsichtig aufs Gaspedal.

Gaz pedalına dikkatlice bastım.

Tom drückte sich klar aus.

Tom kendini açıkça ifade etti.

Tom drückte einen Knopf, aber nichts geschah. Darum drückte er einen weiteren Knopf.

Tom bir düğmeye bastı, ancak hiçbir şey olmadı, bu yüzden başka bir düğmeye bastı.

Drückte er komplizierte, tiefsinnige Dinge aus.

çok basit bir dil kullanırdı.

Ein Vater drückte es so aus:

Bir ebeveyn, birinci sınıfa giden çocuğun

Er drückte den Knopf und wartete.

Butona bastı ve bekledi.

- Tom drückte ab.
- Tom zog ab.

Tom tetiği çekti.

Maria drückte ihre Puppe an sich.

Mary oyuncak bebeğine sarıldı.

Ich drückte meine Stirn an seine.

Alnımı onunkine bastırdım.

- Ich drückte sie.
- Ich umarmte sie.

Ona sarıldım.

Tom drückte Maria gegen die Wand.

Tom Mary'yi duvara doğru itti.

- Tom drückte seine Nase gegen das Fenster.
- Tom drückte sich die Nase am Fenster platt.

Tom burnunu pencereye dayadı.

Er drückte sich in gutem Englisch aus.

İyi İngilizce ile kendini ifade etti.

Er drückte sein Ohr gegen die Wand.

Kulağını duvara dayadı.

Tom drückte sein Ohr gegen die Wand.

Tom kulağını duvara dayadı.

Er drückte seine Nase gegen das Fenster.

burnunu pencereye yasladı.

- Tom hupte.
- Tom drückte auf die Hupe.

Tom kornaya bastı.

- Tom drückte mich.
- Tom hat mich umarmt.

Tom bana sarıldı.

Tom drückte sich in gutem Englisch aus.

Tom iyi İngilizceyle kendini ifade etti.

Die regierende Partei drückte ihr Steuergesetz durch.

İktidar partisi vergi yasa tasarısını kabul ettirdi.

Frankl drückte mit dem Zitat von Nietzsche aus,

Frankl Nietzsche'den yaptığı bu alıntıyı

Und er drückte es in jedem Film aus

ve bunu da her filminde dile getirdi

Die Frau drückte den Säugling an ihr Herz.

Kadın bebeğe sarıldı.

Tom drückte einen der Knöpfe auf der Fernbedienung.

Tom uzaktan kumandadaki butonlardan birine bastı.

Tom drückte auf den Knopf, doch nichts passierte.

Tom tuşa bastı ama hiçbir şey olmadı.

Ich drückte ihn fest an mich und weinte.

Ben ona sıkıca sarılıp ağladım.

Maria drückte Tom ganz doll und gab ihm einen Kuss.

Mary Tom'u kucakladı ve ona bir öpücük verdi.

Tom hielt sich die Waffe an den Kopf und drückte ab.

Tom silahı kendi kafasına dayadı ve tetiği çekti.

Tom schloss Maria in die Arme und drückte sie ganz fest.

Tom kollarını Mary'nin etrafına koydu ve ona sıkıca sarıldı.

Der Mann richtete die Waffe auf seine Stirn und drückte den Abzug.

Adam silahı alnına dayadı ve tetiği çekti.

Tom betrat den Fahrstuhl und drückte den Knopf für den zweiten Stock.

Tom asansöre bindi ve üçüncü kat için düğmeye bastı.

Tom drückte auf den grünen Knopf und wartete darauf, dass etwas passiere.

Tom yeşil butona bastı ve bir şey olmasını bekledi.

Tom lehnte sich aus dem Autofenster und drückte auf den Knopf der Sprechanlage am Tor.

Tom arabasının penceresinden dışarıya eğildi ve kapıdaki interkom tuşuna bastı.

- Er drückte seinen Meinung mit ein paar Worten aus.
- Er legte in wenigen Worten seine Meinung dar.

Birkaç kelime ile görüşünü ifade etti.

Tom drückte sein Ohr gegen die Wand, um zu hören, ob er verstehen könne, was seine Eltern nebenan beredeten.

Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.

- Sie trat auf die Bremse und das Auto stand still.
- Sie drückte auf die Bremse und das Auto stand still.

Frene bastı ve araba durdu.