Translation of "Europe" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Europe" in a sentence and their turkish translations:

- Vous êtes en Europe !
- Il est en Europe !

O, Avrupa'da!

Mais prétendument en Europe

ama neredeyse Avrupa'ya kadar bağlantı olduğu iddia ediliyor

Je vis en Europe.

Avrupa'da yaşıyorum.

- Quand est-il allé en Europe ?
- Quand s'est-il rendu en Europe ?

O, Avrupaya ne zaman gitti?

- La France est en Europe de l'Ouest.
- La France est en Europe occidentale.
- La France est située en Europe Occidentale.

Fransa, Batı Avrupa'dadır.

Les gens en Europe disent

Avrupa'da ki insanlar şunu söylüyor

J'ai visité Paris en Europe.

Avrupa'da Paris'i ziyaret ettim.

Ils sont allés en Europe.

Onlar Avrupa'ya gittiler.

Quand allez-vous en Europe ?

Avrupa'ya ne zaman gideceksin?

Je croyais Tom en Europe.

- Tom'un Avrupa'da olduğunu sanıyordum.
- Tom'un Avrupa'da olduğunu düşünüyordum.

- L'école commence en septembre en Europe.
- Les cours commencent en septembre en Europe.

Avrupa'da okul Eylül ayında başlar.

- La France est en Europe de l'Ouest.
- La France est en Europe occidentale.

Fransa, Batı Avrupa'dadır.

- Je n'ai jamais été en Europe.
- Je ne suis jamais allé en Europe.

Avrupa'da hiç bulunmadım.

La consommation d'alcool est plus élevée en Europe de l'Est qu'en Europe de l'Ouest.

Alkol tüketimi Doğu Avrupa'da, Batı Avrupa'dan daha yüksektir.

Mais il joue en Europe maintenant.

Şu an Avrupa'da oynuyor.

Nous n'avons pas cela en Europe.

Biz ona Avrupa'da sahip değiliz.

La France est en Europe occidentale.

Fransa Batı Avrupa'dadır.

Netflix est désormais disponible en Europe.

Netflix artık Avrupa'da kullanılabilir.

Europe est une lune de Jupiter.

Europa, Jüpiter'in bir uydusudur.

L'Allemagne est située en Europe centrale.

Almanya Orta Avrupa'dadır.

L'Afrique exporte du bœuf en Europe.

Afrika Avrupa'ya sığır eti ihraç ediyor.

Je n'ai jamais été en Europe.

Avrupa'da hiç bulunmadım.

- Je suis allé en Europe avant guerre.
- Je suis allé en Europe avant la guerre.

Ben savaştan önce Avrupa'ya gittim.

- Avez-vous déjà été en Europe ?
- Est-ce que tu as déjà été en Europe ?

Hiç Avrupa'da bulundun mu?

- Nous ne disposons pas de cela en Europe.
- Nous ne connaissons pas cela en Europe.

Biz Avrupa'da buna sahibiz.

Une ère de révolution scientifique en Europe.

Avrupa'da bilimsel devrim zamanı.

Je vais en Europe la semaine prochaine.

Ben önümüzdeki hafta Avrupa'ya gidiyorum.

Je suis allé en Europe via Anchorage.

Anchorage yoluyla Avrupa'ya gittim.

Les voitures diesel sont populaires en Europe.

Dizel arabalar Avrupa'da popülerdir.

Je veux aller quelque part en Europe.

Avrupa'da bir yere gitmek istiyorum.

J'appris le français avant d'aller en Europe.

Ben Avrupa'ya gitmeden önce Fransızca öğrendim.

La guerre en Europe a pris fin.

Avrupa'da savaş sona erdi

La Suisse est située en Europe centrale.

İsviçre Orta Avrupa'dadır.

- L'Elbrouz est la plus haute montagne en Europe.
- En Europe, le Mont Elbrouz est le point culminant.

Elbruz Dağı Avrupa'nın en yüksek dağıdır.

Pourquoi certains de nos jeunes musulmans, en Europe,

Müslüman gençlerin neden aşırılık ve şiddete yöneldiğini

Lorsqu'elle était en Europe, elle a visité Rome.

Avrupada iken Roma'yı ziyaret etti.

Il a été en Europe via la Sibérie.

Sibirya yoluyla Avrupa'ya gitti.

Combien de fois as-tu été en Europe ?

- Kaç kez Avrupa'ya gittin?
- Kaç kere Avrupa'ya gittin?
- Kaç defa Avrupa'ya gittin?

L'Elbrouz est la plus haute montagne en Europe.

Elbruz Dağı Avrupa'nın en yüksek dağıdır.

Je suis déjà allé en Europe une fois.

- Bir kez Avrupa'ya gittim.
- Bir zamanlar Avrupa'ya gittim.

Ils cherchaient désespérément à se rendre en Europe.

Onlar Avrupa'ya ulaşmak için umutsuzdu.

Le café fut introduit en Europe depuis l'Arabie.

Kahve, Avrupa'ya Arabistan'dan tanıtıldı.

- Tu es en Europe !
- Vous êtes en Europe !

Sen Avrupa'dasın!

Combien de langues parle-t-on en Europe ?

Avrupa'da kaç dil konuşuluyor?

Pendant quelques années, la paix régna en Europe centrale:

Orta Avrupa'da birkaç yıl barış vardı:

Aucune ville en Europe n'est aussi peuplée que Tokyo.

- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
- Avrupa'da Tokyo kadar çok nüfuslu hiçbir şehir yoktur.

Il y a beaucoup de personnes différentes en Europe.

Avrupa'da bir sürü farklı insan var.

J'espère que tu passeras un bon moment en Europe.

Avrupa'da eğleneceğini umuyorum.

Combien de langues y a-t-il en Europe ?

Avrupa'da kaç tane dil var?

Combien de personnes y a-t-il en Europe ?

Avrupa'da kaç kişi vardır?

La Hongrie est un état situé en Europe centrale.

- Macaristan Orta Avrupa'da bulunan bir devlettir.
- Macaristan, Avrupa'nın ortasında bulunan bir ülkedir.

J'ai décidé de ne pas me rendre en Europe.

Avrupa'ya gitmemeye karar verdik.

J'ai l'intention de partir en Europe la semaine prochaine.

Gelecek hafta Avrupa'ya hareket etmeyi planlıyorum.

L'abolition de l'esclavage en Europe finit par atteindre l'Amérique.

Avrupa'da köleliğin kaldırılması, sonunda Amerika'ya ulaştı.

Beaucoup d'étudiants vont en Europe pour étudier la musique.

Çok sayıda öğrenci müzik eğitimi yapmak amacıyla Avrupa'ya gider.

Que fait Tom ici ? Je le croyais en Europe.

Tom burada ne yapıyor? Onun Avrupa'da olduğunu sanıyordum.

Il a rencontré cette situation comme la première en Europe.

Avrupa'da ilk bizim gibi karşıladı bu durumu.

Mon plan pour l'été est de me rendre en Europe.

Yaz için planım Avrupa'ya gitmektir.

Je prévois de me rendre en Europe la semaine prochaine.

Önümüzdeki hafta Avrupa'ya gitmeyi planlıyorum.

Les quatre lunes galiléennes s'appellent Io, Europe, Ganymède et Callisto.

Dört Galile uyduları Io, Europa, Ganymede ve Callisto olarak adlandırılmıştır.

Gonzales offre un vélo à tous ses employés en Europe.

Gonzales Avrupa'da tüm çalışanlarına bir bisiklet sunuyor.

Vous savez, en Europe, il existe une telle mesure de sécurité

Avrupada biliyosunuz öyle bir güvenlik önlemi varki

Au lieu d'aller en Europe, j'ai décidé d'aller aux États-Unis.

Avrupa'ya gitmek yerine Amerika'ya gitmeye karar verdim.

Certains pays en Europe ne font pas partie de l'Union Européenne.

Avrupa'daki bazı ülkeler, Avrupa Birliği'nin bir parçası değildirler.

Il y a beaucoup de pays en Europe que j'aimerais visiter.

Avrupa'da, ziyaret etmek istediğim birçok ülke var.

Nous nous sommes rencontrés en Europe il y a quelques années.

Birkaç yıl önce Avrupa'da karşılaştık.

En Europe, il est difficile mais possible de trouver un emploi.

Avrupa'da bir iş bulmak, zor, ama mümkündür.

Alors qu'il y a tellement de virus en Europe et en Amérique

Avrupa da Amerika da o kadar virüs belası varken

Comme en Europe de l'Est, la pollution en Chine ne cesse d'empirer.

Çin'deki kirlilik Doğu Avrupa'da olduğu gibi gittikçe kötüleşiyor.

Y a-t-il un endroit en Europe que tu veuilles visiter ?

Avrupada ziyaret etmek istediğin bir yer var mı?

C'est qu'il y en a tant d'entre nous qui avons grandi en Europe,

ve kendisi olmasına izin verilmeyen bizlerin sayısının

Elle a fait un voyage de dix jours en Europe avec son ami.

Arkadaşlarıyla on günlük bir Avrupa gezisine çıktı.

Candidats à disparaître peu de temps avant tout autre pays. En Europe, il semble

iki adaydır. Avrupa'da, su seviyesi yükselir yükselmez kaybolacak olan Hollanda

Pendant que je voyageais en Europe, on m'a fait les poches dans un train.

Avrupa'da seyahat ederken, bir trende soyuldum.

Y a-t-il beaucoup de gens en Europe qui croient encore aux fantômes ?

Şimdi bile Avrupa'da hayaletlere inanan birçok kişi var mı?

- Une vague de froid attaqua l'Europe.
- Une vague de froid s'est répandue en Europe.

Bir soğuk hava dalgası Avrupa'ya yayıldı.

Hambourg est le plus grand port en Allemagne et le troisième port en Europe.

Hamburg Almanya'nın en büyük limanı ve aynı zamanda Avrupa'nın en büyük üçüncü limanıdır.

Soldats - la plus grande armée jamais vue en Europe - sur un front de 400 milles.

askerin 400 millik bir cephede hareketini koordine etmeyi gerektiriyordu .

Où ils achetaient des épices et de la soie pour les vendre en Europe occidentale.

oradan aldıkları baharat ve ipekleri de Batı Avrupa'ya sattılar.

Tant que l'Islam reste non-réformé, nous ne pouvons ni ne voulons l'accepter en Europe.

Reform yapılmadığı sürece İslam'ı Avrupa'da istesek de benimsetemeyiz.

Brésil et en Europe la situation sera plus tragique, car la ville de brouillard de Londres

boğulacağı için Venedik şehri haritadan kaybolacağı için durum daha trajik

- Combien de fois êtes-vous allé en Europe ?
- Combien de fois as-tu été en Europe ?

Ne sıklıkta Avrupa'da bulundun?

Pendant la Seconde Guerre mondiale, de nombreux monuments célèbres en Europe ont été réduits en miettes.

2. Dünya Savaşı sırasında, Avrupa'daki birçok ünlü yer moloza dönüştü.

A rapidement amassé l'une des grandes collections d'art en Europe, d'une valeur estimée à 1,5 million de

kısa süre sonra Avrupa'nın en büyük sanat koleksiyonlarından biri olan tahmini 1.5 milyon frank

En Europe ou en Amérique; et rentrent désormais dans leur pays d'origine avec un nouvel esprit plus critique

Amerika'dan geliyor. Ve şimdi kendi köken ülkelerine yeni ve daha eleştirel

En Europe, vous pouvez appeler le numéro de téléphone d'urgence 112 sur un téléphone portable sans carte SIM ou crédit.

Avrupa'da 112 numaralı acil telefon numarasını bir SIM kart veya kontör olmaksızın bir cep telefonundan arayabilirsiniz.