Translation of "Ettei" in Turkish

0.036 sec.

Examples of using "Ettei" in a sentence and their turkish translations:

No mikä ettei!

Evet neden olmasın !

- Tom sanoo ettei voita.
- Tom sanoo ettei hän voita.

- Tom kazanmayacağını söyledi.
- Tom kazanmayacağını söylüyor.

- Näyttää siltä, ettei ilmastointi toimi.
- Näyttää siltä, ettei ilmastointilaite toimi.

Klima çalışıyor gibi görünmüyor.

Niin, ettei polta itseään.

yanmamak için,

Sanoit, ettei se sattunut.

Onun incitmediğini söyledin.

Toivon, ettei Tom häviä.

Tom'un kaybetmeyeceğini umuyorum.

Vannon, ettei tapahdu toiste.

Bir daha olmayacak, yemin ederim.

Huomaan, ettei Tom liioitellut.

Tom'un abartmadığını anlayabiliyorum.

Sano ettei niin ole!

Öyle olmadığını söyle.

Luulen ettei Tom mene.

Sanırım Tom gitmeyecek.

- Näen ettei minulla ole vaihtoehtoa.
- Huomaan, ettei minulla ole muuta vaihtoehtoa.

Seçeneğim olmadığını görüyorum.

Epäilen ettei kukaan seuraa minua.

Beni takip eden biri olduğundan şüphe ediyorum.

Pelkäänpä, ettei suunnitelmasi tule toimimaan.

Korkarım planın işe yaramayacak.

Oletko varma ettei hän valehtele?

Onun yalan söylemediğinden emin misin?

Varmistin, ettei kukaan seurannut minua.

Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.

Tom teeskenteli, ettei hän ymmärrä.

Tom anlamamış gibi görünüyordu.

Hän päätti, ettei mene juhliin.

Partiye gitmemeye karar verdi.

Hän teeskenteli, ettei nähnyt minua.

- O beni görmemiş gibi yaptı.
- O beni görmemiş gibi davrandı.

Luulenpa ettei se ole mahdollista.

- Maalesef bu mümkün olmayacak.
- Ne yazık ki bu mümkün olmayacak.

Tunnustan ettei käännökseni ole täydellinen.

Çevirimin mükemmel olmadığını itiraf ediyorum.

Mary sanoi, ettei tarvinnut aviomiestä.

Mary, bir kocaya ihtiyacı olmadığını söyledi.

Olen varma, ettei Tom yllättynyt.

Tom'un şaşırmadığına eminim.

Unohdin, ettei Tom puhunut ranskaa.

Tom'un Fransızca konuşmadığını unuttum.

Kerroinhan, ettei Tomiin ole luottaminen.

Tom'a güvenilmemesi gerektiğini sana söyledim.

Luulen, ettei Tom tule juhliimme.

Sanırım Tom partimize gelmeyecek.

Tiedän, ettei Tom ymmärrä ranskaa.

Tom'un Fransızca anlayamadığını biliyorum.

- On outoa ettei hän ole vielä tullut.
- Omituista ettei hän ole vielä tullut.

- Onun henüz gelmemiş olması tuhaf.
- Onun hala gelmemiş olması garip.

Pitää varoa, ettei laskeudu käärmeen päälle.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Mutta ymmärtää, ettei rajaa voi ylittää.

Ama aşılmaz bir çizginin varlığını fark ediyorsun.

Hän teki selväksi ettei pitänyt hänestä.

Ondan hoşlanmadığını açıkladı.

Hän käveli hitaasti ettei hän liukastuisi.

Kaymamak için yavaşça yürüdü.

Hän myönsi, ettei osaa puhua ranskaa.

O, Fransızca konuşamadığını kabul etti.

Tom tunsi ettei ollut tarvetta kiirehtiä.

Tom acele etmeye gerek olmadığını hissetti.

Tom teeskenteli, ettei hän ymmärtäisi ranskaa.

Tom Fransızca anlayamıyormuş gibi yapıyordu.

Tom teeskenteli, ettei hän ymmärrä ranskaa.

Tom Fransızca anlamıyor gibi davrandı.

Oletko varma, ettei Tom muista mitään?

Tom'un bir şey hatırlamayacağından emin misin?

Luulin ettei Tom koskaan lakkaisi puhumasta.

Tom'un konuşmayı asla bırakmayacağını düşündüm.

Ajattelin ettei sinun kuulu puhua Tomille.

Tom'la konuşmanın gerekli olmadığını düşünüyordum.

Tom teki selväksi ettei halunnut leikkausta.

Tom ameliyat istemediğine açıklık getirdi.

Luulin, ettei meidän pitänyt puhua Tomista.

Tom'un hakkında konuşmamızın gerekmediğini düşünüyordum.

Tom tietää, ettei niin voi tapahtua.

Tom onun olamayacağını biliyor.

Voi olla, ettei sinulla ole aikaa.

Zamanın olmayabilir.

Sinä tiedät, ettei se ole hyvä.

Bunun iyi olmadığını biliyorsun.

Sinä tiedät, ettei tämä ole reilua.

Bunu adil olmadığını biliyorsun.

Oletko varma, ettei Tom ole täällä?

Tom'un burada olmayacağından emin misin?

Voi olla, ettei se edes toimi.

İşe yaramayabilir bile.

Tom sanoi, ettei hän halua voileipää.

Tom bir sandviç istemediğini söyledi.

Toivon ettei Tom sää väärää mielikuvaa.

Tom'un yanlış fikre kapılmayacağını umuyorum.

Tom teeskentelee, ettei hän ymmärrä ranskaa.

Tom Fransızca anlamıyormuş gibi davranıyor.

Tom sanoi ettei hän puhunut ranskaa.

Tom Fransızca konuşmadığını söyledi.

Tom sanoi, ettei hän pitänyt oluesta.

Tom birayı sevmediğini söyledi.

Tom sanoi, ettei hän juonut kahvia.

Tom kahve içmediğini söyledi.

Tom sanoi, ettei hän saanut henkeä.

Tom nefes alamadığını söyledi.

Mistä tiedät, ettei se ole ansa?

- Tuzak olmadığını nasıl bilirsin?
- Tuzak olmadığını nasıl biliyorsun?

Tom sanoi ettei voisi odottaa enää.

Tom artık bekleyemeyeceğini söyledi.

Tom sanoo, ettei Mari pidä Bostonista.

Tom Mary'nin Boston'u sevmediğini söylüyor.

Tom sanoi, ettei se ollut tarpeen.

Tom bunun gerekli olmadığını söyledi.

Tom tietää, ettei Mari tykkää hänestä.

Tom, Mary'nin ondan hoşlanmadığını biliyor.

Saattaa olla, ettei Tom osaa ranskaa.

- Tom Fransızca bilmeyebilir.
- Tom Fransızca bilmiyor olabilir.

Lincoln oli surullinen, ettei hän voittanut.

Lincoln kazanmadığı için üzgündü.

Sano tytölle ettei mene lähelle koiraa.

Ona köpeğe yaklaşmamasını söyle.

Tom sanoi, ettei hän nähnyt Maria.

Tom Mary'yi görmediğini söyledi.

Tomi sanoo ettei hän ole väsynyt.

Tom yorgun olmadığını söylüyor.

Tom sanoi, ettei hän pidä suklaajäätelöstä.

Tom çikolatalı dondurmayı sevmediğini söylüyor.

- Luulin, ettei tämä olisi juttu eikä mikään.
- Luulin, ettei tämä olisi mikään suuren numeron aihe.

- Bunun büyük bir şey olmadığını düşündüm.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.

- Luulin, ettei se olisi juttu eikä mikään.
- Luulin, ettei se olisi mikään suuren numeron aihe.

Bunun büyük bir anlaşma olmadığını düşündüm.

Bingo! Se syttyy. Varmista, ettei tuli tukahdu.

İşte! Bakın, işte oldu! Alevi boğmamaya çalışın.

On suureksi hyödyksi, ettei sille aseta rajoja.

o ortamla aranda hiçbir engel bulunmaması çok yardımcı oluyor.

Hän oli niin peloissaan, ettei pystynyt puhumaan.

O kadar korkmuştu ki konuşamadı.

Hän tuli sisään hiljaa, ettei herättäisi perhettä.

O, aileyi uyandırmamak için sessizce geldi.

Hän pyysi häneltä ettei häntä jätettäisi yksin.

Ona onu yalnız bırakmamasını rica etti.

Hän oli niin vihainen, ettei pystynyt puhumaan.

O konuşamadı, çok kızgındı.

Hän varmisti, ettei kukaan voinut nähdä häntä.

O hiç kimsenin onu göremediğini garantiye aldı.

He varmistivat, ettei kukaan voinut nähdä heitä.

Hiç kimsenin onları görmediğinden emin oldular.

Hän sanoo, ettei hän aio lopettaa tupakointia.

O, sigarayı bırakmayacağını söylüyor.

Tom sanoi minulle, ettei hän tarvitse apuani.

Tom bana yardımıma ihtiyacı olmadığını söyledi.

Voi olla, ettei Tom pidä meksikolaisesta ruoasta.

Tom Meksika yiyeceğini sevmeyebilir.

Tom ajatteli, ettei Mari pitäisi malesialaisesta ruoasta.

Tom Mary'nin Malezya yiyeceğini seveceğini düşündü.

Toivon ettei siitä ollut liian paljon vaivaa.

Bunun çok fazla sorun olmadığını umuyorum.

Olen varma ettei Tom halua olla täällä.

Tom'un burada olmak istemediğinden eminim.

Olen aika varma ettei Tom vahingoita Marya.

Tom'un Mary'yi incitmeyeceğinden oldukça eminim.

Tom vaikutti siltä, ettei hän pystynyt keskittymään.

Tom konsantre olamıyor gibi görünüyordu.

He sanoivat, ettei se tulisi ikinä toimimaan.

Bunun işe yaramayacağını söylediler.

On outoa ettei hän ole vielä tullut.

Onun henüz gelmemiş olması tuhaf.

Tom sanoo, ettei hän osaa yhtään ranskaa.

Tom hiç Fransızca bilmediğini söylüyor.

Tom sanoi, ettei hän pitänyt oluen mausta.

Tom biranın tadını sevmediğini söyledi.

Tom sanoi, ettei hän käynyt usein Bostonissa.

Tom, Boston'a sık sık gitmediğini söyledi.

Tom sanoo, ettei hän tiedä paljoakaan Bostonista.

Tom, Boston hakkında fazla bilgisi olmadığını söylüyor.

Toivon ettei Tom tee mitään tuollaista uudestaan.

Tom'un tekrar öyle bir şey yapmayacağını umuyorum.

Arvelen, ettei Tom tule haluamaan tehdä sitä.

Benim tahminim onun onu yapmak istemeyeceğidir.

Tom pyysi Marilta, ettei tämä irtisanoutuisi työstään.

Tom Mary'den işini bırakmamasını istedi.

Tom sanoo, ettei häntä ole koskaan pidätetty.

Tom hiç tutuklanmadığını söylüyor.

Tom tietää, ettei Mari rakasta häntä enää.

Tom artık Mary'nin kendisini sevmediğini biliyor.

Näyttää siltä, ettei minulla ole onnea tänään.

Ben bugün şanslı değilim gibi görünüyor.

Toivon ettei selkääni aina koskisi niin paljon.

Keşke sırtım her zaman öyle çok ağrımasa.

Tom toivoo, ettei hänen tarvitsisi auttaa taloustöissä.

Keşke Tom ev işine yardım etmek zorunda olmasa.