Translation of "Rudeness" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Rudeness" in a sentence and their turkish translations:

It's disrespect or rudeness.

Saygısızlık ve nezaketsizliktir.

I can't stand rudeness.

Nezaketsizliğe katlanamam.

He apologized for his rudeness.

O, kabalığı için özür diledi.

I can't abide his rudeness.

Onun kabalığına dayanamam.

I apologize for my rudeness.

Kabalığım için özür dilerim.

I can't tolerate his rudeness.

Onun kabalığına katlanamıyorum.

His rudeness made me angry.

Kabalığı beni sinirlendirdi.

Tom apologized for his rudeness.

Tom kabalığı için özür diledi.

We apologize for his rudeness.

Onun kabalığı için özür dileriz.

We apologize for Tom's rudeness.

Tom'un kabalığı için özür dileriz.

His rudeness was conscious, not accidental.

Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.

You should apologize for your rudeness.

Kabalığın için özür dilemelisin.

I couldn't put up with his rudeness.

Onun kabalığına dayanamadım.

He apologized to me for his rudeness.

Kabalığı için benden özür diledi.

She forgave the boy for his rudeness.

Çocuğu kabalığı için bağışladı.

I was rendered speechless by his rudeness.

Onun kabalığından nutkum kurudu.

Tom apologized to Mary for his rudeness.

Tom kabalığı için Mary'ye özür diledi.

My father reproached me for my rudeness.

Babam bana kabalığım için sitem etti.

I was taken aback by his rudeness.

Onun edepsizliği tarafından şaşırdım.

Tom apologized to Mary for his son's rudeness.

Tom, Mary'ye oğlunun kabalığı için özür diledi.

She couldn't put up with his rudeness any more.

Onun kabalığına daha fazla katlanamadı.

I can't put up with his rudeness any more.

Onun kabalığına daha fazla dayanamam.

I can't put up with Tom's rudeness any longer.

Tom'un kabalığına artık dayanamıyorum.

He apologized for his rudeness, but she wouldn't forgive him.

O, kabalığı için özür diledi fakat o onu affetmedi.

Despite their truth, sayings like "carpe diem", "live for yourself" and "know your worth" have degenerated into cliches for justifying rudeness, oddness, and apathy, at the hands of TV personalities and columnists. That is what is called "educated ignorance".

"Geçmişi ve geleceği bırak, gününü yaşa", "nasıl hissediyorsan öyle davran", "başkaları için değil kendin için yaşa", "sen de herkes kadar değerlisin, düşüncelerin ve duyguların da onlar kadar değerlidir" gibi aslında hiç de yanlış olmayan felsefi yargılar, köşe yazarlarının ve sunucuların elinde ve dilinde, toplumsal geleneklere, göreneklere, kültüre ve dile aykırı bireysel davranışların, nezaketsizliklerin, terbiyesizliklerin ve kültürsüzlüklerin yani "öğrenilmiş cehaletin" gerekçeleri olmaktadır.