Translation of "‫الشاطئ" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "‫الشاطئ" in a sentence and their turkish translations:

‫وبلوغ الشاطئ.‬

Böylece sahile çıkabilirler.

لنذهب إلى الشاطئ.

Haydi plaja gidelim.

سأذهب إلی الشاطئ.

Sahile gideceğim.

ساذهب إلى الشاطئ.

Plâja gideceğim.

وعندما أذهب إلى الشاطئ،

Deniz kenarına gittiğimde

- هل تسمع ضجيج الأمواج على الشاطئ؟
- أتسمع صوت الأمواج على الشاطئ؟

Plajdaki dalgaların sesini duyabiliyor musun?

الحيتان تطلق النار على الشاطئ

balinalar karaya vuruyor

أيّ طريق يؤدّي إلى الشاطئ؟

- Plaj ne tarafta?
- Hangi yol plaja gider?

هذا الشاطئ مكان سياحي مشهور .

Bu plaj popüler bir turistik noktadır.

ذهب توم وماري إلى الشاطئ.

Tom ve Mary sahile gitti.

وصل أسطول القرطاجيين أخيرًا إلى الشاطئ

Kartaca filosu nihayet karaya ulaşıyor.

هل الشاطئ قريب من هذه المنطقة؟

Bu alana yakın plaj var mı?

رأيت الكثير من السياح على الشاطئ.

Plajda birçok turist gördüm.

نرى هذا من الشاطئ الذي سيضرب التسونامي

biz bunu tsunami vuracak olan sahilden şöyle görüyoruz

أراد توم أن يذهب إلى الشاطئ معنا.

Tom bizimle sahile gitmek istedi.

‫لكن المد المرتفع‬ ‫قد جلب مخاطر أعظم إلى الشاطئ.‬

Fakat yüksek gelgit, kıyıya daha büyük tehlikeler çekmiş durumda.

قفز من الجسر وخوض في الشاطئ تحت نيران العدو.

, köprüden atladı ve düşman ateşi altında kıyıya doğru ilerledi

بالنسبة للمراقب العادي، يبدو أنه من الجنون الاقتراب من الشاطئ

Ortalama bir izleyiciye göre kıyıya bu derece yaklaşmak çılgınlık olarak gözükmüş olmalı.

بعد تجهيز التشكيل على طول الشاطئ، تم تعيين الكمين الروماني.

Sahil boyunca uzanan gözetleme kuleleri ile birlikte, Romalı tuzağı kurulmuştu.

‫لم يسجل أحد ماذا يحدث‬ ‫على هذا الشاطئ بعد الغروب...‬

Güneş battıktan sonra bu kumsalda olanları kimse kaydetmemişti.

ستة منا سيذهبون في رحلة إلى الشاطئ نهاية هذا الأسبوع.

Bizden altı kişi bu hafta sonu sahile bir geziye gidiyoruz.

‫ذكريات طفولتي يطغو عليها تمامًا‬ ‫الشاطئ الصخري وغابة عشب البحر‬ ‫الواقعة بين المد والجزر.‬

Çocukluk anılarım, buranın kayalıklı kıyıları, gelgitleri ve yosun ormanlarıyla dolu.

كيف سندفع الفواتير؟ نعم ، الأشخاص الذين يملكون المال في الزاوية على الشاطئ ، أكثر راحة لبعض الوقت.

Faturaları nasıl ödeyeceğiz? Kıyıda köşede parası olan insanlar evet bir süre daha rahat.

‫كنت قد استسلمت نوعًا ما‬ ‫وكنت سأعود إلى الشاطئ.‬ ‫شيء ما جعلني أنحرف قليلًا إلى اليسار.‬

Vazgeçmiştim, kıyıya dönüyordum. Bir şey, biraz sola dönmeme sebep oldu.