Translation of "‫إن" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "‫إن" in a sentence and their turkish translations:

والآن، إن...

Şimdi...

- إن أحببت، فتعال!
- بإمكانك المجيء إن أحببت.

İsterseniz gelebilirsiniz.

‫إن كان "فربيون" يمكن أن يقتلك إن شربته.‬

Eğer bu bir sütleğense onu içmek sizi öldürebilir.

- أعلمني إن سمعتَ شيئًا.
- أعلميني إن سمعتِ شيئًا.

Bir şey duyarsan bana bildir.

إن التزمت بهذا،

Eğer bunu yaparsanız

إن تسنّى لي...

Eğer...

إن الحدود مَساميّة.

Bu sınır, geçirgen.

إن العالم يتغير.

Dünya değişiyor.

إن أمسكت بيدي،

Elimi tut,

‫إن هذه منارة.‬

...bu bir fener sayılır.

‫إن المنافسة حامية.‬

...yoğun bir rekabet var.

إن وضعنا 2...

İki tane koyuyoruz...

سأساعدك إن أمكن.

Mümkün olursa sana yardım edeceğim.

إن شاء الله.

Umarım!

إن اسمك جميل.

İsminiz çok güzelmiş.

إن توم شديد.

Tom sıkı.

إن الكلب أبيض.

Köpek beyaz.

إن شاء الله ...

- İnşallah.
- Kısmetse.
- Allah'ın izniyle.

إن ذلك تقليد.

Bu bir taklit.

إن ذلك صحيح.

- Evet.
- Bu doğru.

إن شاء الله!

İnşallah!

إن الجميع يحترمك.

Herkes tarafından saygı duyuluyorsun.

إن مصيره محسوم.

Onun kaderine zaten karar verildi.

إن فاضل يطبخ.

Fadıl yemek pişiriyor.

إن هذه الانتماءات المبكّرة،

Bu erken bağlantılar,

لقلبنا المجازي، إن شئتم.

mecazi kalbe yani.

إن عالمنا يتغيّر بسرعة،

Dünyamız çok hızlı değişiyor

إن طريقة تجمعنا مهمة

Nasıl toplandığımızın önemi de çok büyük

إن الأمر بتلك الأهمية.

Bu kadar önemli.

إن التصرفات تغلب المشاعر.

Bunlar, duyguların hakim olduğu eylemler.

إن الأمر بهذه البساطة.

Bu kadar basit.

إن ذهبتم إلى المطبخ،

Bir mutfağa girip

‫إن عثر على جرائها،‬

Erkek, yavruları bulursa...

‫إن التزاوج مسعى خطير.‬

Kur yapmak tehlikeli bir uğraştır.

إن حلّلنا الأمر كثيراً،

Akıl süzgecinden fazlaca geçirirsek

إن الأرقام صاعقة حقًا،

Rakamlar gerçekten şaşırtıcı

لذا إن هذا واجبنا،

Doğruyu savunmak

إن ميزانية الكربون العالمية

Küresel karbon bütçesi

إن ذلك مؤلم ، توقف.

Çok eziyetli. Onu durdurun!

إن أمطرت فلن أذهب.

Yağmur yağması halinde, gitmem.

إن القائمة كما يلي.

Liste aşağıdaki gibidir.

سأعيرك واحدا إن شئتَ.

Eğer istersen sana bir tane ödünç veririm.

سنساعده إن طلب منا.

Eğer isterse ona yardım edeceğiz.

إن ذلك يغيظني حقاً.

O, gerçekten sinirlerimi bozuyor.

لا تستسلم إن فشلت.

Başaramazsan vazgeçme.

صحح الأخطاء ، إن وُجدت.

Eğer varsa hataları düzelt.

سأذهب إن ذهب توم.

- Tom giderse giderim.
- Tom giderse ben de giderim.

لن نذهب إن أمطرت.

Yağmur yağmış olsa gitmeyiz.

ألا تبالي إن دخنت؟

- Sigara içmem seni rahatsız eder mi?
- Sigara içmem sizi rahatsız eder mi?

إن جيم يتعلم القيادة.

Jim araba sürmeyi öğreniyor.

إن القطار قد غادر.

Son tren çoktan gitti.

إن ذلك بالطبع صحيح.

O, kesinlikle doğru.

إن كان ثمةُ طريقٍ،

Yol varsa budur,

إن لم تذكّرني، فسأنسى.

Bana hatırlatmazsan unuturum.

بالواقع إن الإجابة بسيطة.

Cevap aslında oldukça basit.

أتساءل إن كان يحبني.

Onun beni sevip sevmediğini merak ediyorum.

إن الأرضية الخشبية جميلة.

Ahşap bir zemin güzeldir.

إن هذا للطفٌ منك.

Bunu söylemek sizin güzelliğinizdi.

إن النساء يغيرن العالم.

Kadınlar dünyayı değiştirirler.

إن الحاسوب في المكتبة.

Bilgisayar kütüphanededir.

سأخبرها إن لم أنس.

Unutmazsam ona söylerim.

إن هذا لوقت طويل،

bu uzun bir zaman,

سألته إن كان سعيدا.

O, ona mutlu olup olmadığını sordu.

إن توم مستمع جيد

Tom iyi bir dinleyicidir.

- لا أدري إن كانت ستأتي.
- لا أعلم إن كانت قادمة أم لا.

Gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

لا أعلم إن كنتم تعلمون

Biliyor musunuz bilmiyorum,

إن لانس أرمسترونغ مثال مثالي.

Lance Armstrong harika bir örnek.

إن مدننا ومجتمعاتنا غير مستعدة.

Şehirlerimiz ve topluluklarımız hazır değil.

قال: "نعم، إن الإطار ضعيف."

"Senin bisikletin yapısı aşınmış o zaman."

‫لا تمانع إن قمت بذلك.‬

"Bulmuşken yiyeyim bari."

إن كنتم على قيد الحياة،

Eğer hayattaysanız

إن مصير فاوستو لا يهم.

Fausto'nun kaderi de onlar için önemli değildir.

ولكن إن سألتم طالبًا اليوم

Ancak bir öğrenciye sorarsanız

إن أردنا بناء بشرية أفضل،

insanlığın gelişmesi için

‫إن استخدمت الطين، سيحجب رائحتي.‬

Çamuru kullanacaksam bu kokumu kapatacaktır.

‫إن علقت بإحداها،‬ ‫ستكون نهايتك!‬

Bunlardan birine yakalanırsanız işiniz biter!

‫إن انهار،‬ ‫فسيسحقني بكل تأكيد.‬

Eğer çökerse beni ezip geçecektir.

‫ولكن انظر، إن نظرنا حولنا...‬

Ama bakın, şuradaki ağaca bile

‫إن لم تجازف لن تربح.‬

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.

‫إن حالفنا الحظ سنقتنص عقرباً.‬

Şansımız varsa bir akrep yakalarız.

إن جداول البيانات غير متقنة.

Hesap tabloları tembeldir.

إن كنتم متفقين مع قومكم،

İnsanlarınıza hak ettiğini,

إن المستقبل يستحق هذا العناء.

Gelecek buna değer.

إن أسواق المزارعين في الأمريكيتين

Mesela Amerika'daki çiftçi pazarı,

إن مستقبلنا المشترك في أيديهم

Bizim geleceğimiz onların elinde.

إن الفتيات يتعرضن للظلم والتمييز.

Kızlar ön yargı ve ayrımcılıkla karşılaşıyorlar.

إن السماء بأكملها مليئة بالضوء.

Bütün gökyüzünü ışık kapladı.

إن لم نغلق الصنبور أولًا.

hiçbir anlamı olmaz.

‫وكبيرة كفاية لتُرى إن أخطأت.‬

Beceremediklerinde de fark edilecek kadar büyükler.

‫إن لم تتخذ قرارات حكيمة.‬

ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlatıyor.

إن الفريق متمكن و منظم.

Takım yetenekli ve koordineydi.

يعني، إن العالم يبدو غريباً.

Dünya çok garip görünüyor.

يقول إن هذا زلزال تكتوني.

bu bir tektonik depremdir diyor ya

إن ارتفعت حرارتها، فاطلب الطبيب.

Ateşi yükselirse doktoru çağır.