Translation of "وجود" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "وجود" in a sentence and their turkish translations:

أسطورة وجود الأتراك

Türklerin var oluş destanı

لا وجود لما يتعلق بالرياضيات.

Hesap yapmak yok.

وجود هاته الصفائح عامل خطير،

Plakların oluşumu bir risk etkeni,

يتضمن ضرورة وجود خطة طوارىء.

bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

على الرغم من وجود مفارقات

Paradokslar olmasına rağmen

لا وجود لساحة لينين سكوير.

Orada Lenin Meydanı yok.

ما سبب وجود فاضل هنا؟

Fadıl neden burada?

تعني أن الدراسة أثبتت وجود علاقه

bu çalışmanın beyin sarsıntısı ile titreme arasında

تأكدت من وجود النساء في المجالس

Çalıştığım birçok şirketin yönetim kurulunda

كانت ستموت لولا وجود هذه الإبرة.

Bunlar olmasa, annem ölebilirdi.

احتمال وجود حضارة أكثر تقدمًا وعدائية.

karşılaşma riskini göze alamıyorlar.

عزز وجود قائدهم عزم القوات المغولية

Kumandanlarıda savaşa girince Moğolların düşüşü zorlandı

يصف عدم وجود طبيب في القرية

köyde doktor eksikliğini anlatan

لا بد من وجود طريقة ما.

Bir yol olmalı.

هل تستطيع إثبات وجود رجال النظافة؟

Çöpçülerin varlığını kanıtlayabilir misin?

من حظنا وجود توم هنا ليساعدنا.

Tom'un bize yardım etmek için burada olmasından şanslıyız.

أظن من الممكن وجود بعض المساحات المحدودة

Bence, daha yavaş teknolojik gelişmeler isteyebileceğin

‫انظروا، هذه علامة أكيدة على وجود سناجب.‬

Bakın, bunlar sincap izleri.

‫هذا يعني وجود طعام.‬ ‫هذا يعني طاقة.‬

Yiyecek anlamına geliyor. Bu da enerji demek.

أن الكمالية تساهم في وجود مشاكل نفسية

mükemmeliyetçilik birçok psikolojik soruna ev sahipliği yapar

عرف كلا القائدين مكان وجود بعضهما البعض

Artık iki general de birbirlerinin nerde olduğunu biliyordu.

على الرغم من عدم وجود دليل كامل

Tam bir kanıt olmasada

بينما نخشى الآن من وجود هذا الفيروس

Bizler şimdi de bu virüs var diye korkarken

الذي لا وجود له على أية حال.

zaten böyle bir şey de yok.

لحسن الحظ وجود مظلة إضافية مع توم.

Neyse ki, Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.

لقد توصلوا إلى حتمية وجود كوكب بعيد وعملاق

Farkına vardılar ki uzak, devasa bir gezegen olmalıydı;

فقد صدرت دراسة السنة الماضية تؤكد وجود علاقة

Daha geçen yıl yapılan bir araştırma,

‫لأن النباتات الخضراء ‬ ‫عادة ما تعني وجود موارد.‬

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

ولا يزال أثناء وجود هؤلاء المشرعين في البرلمان

ve aynı zamanda hala o milletvekilleri meclisteyken

‫فعدم وجود عائق أمام هذه البيئة‬ ‫يساعدك كثيرًا.‬

o ortamla aranda hiçbir engel bulunmaması çok yardımcı oluyor.

هلّا أخبرتني عن سبب وجود توم في بوسطن؟

Tom'un neden Boston'da olduğunu bana söyleyebilir misin?

تأكد من عدم وجود أجزاء سرية أو أشياء مخبئة،

gizli bölmesi ya da parçası olmadığından emin olun,

‫إنه فرصتك المثلى في وجود موارد،‬ ‫وغذاء والبقاء رطباً،‬

Kaynak, yiyecek bulmak ve susuz kalmamak için en iyi şansınız,

‫يوجد مياه بالأسفل،‬ ‫ربما يعني هذا وجود حيوانات هناك.‬

Aşağıda su varsa bu orada hayvanların da olacağı anlamına gelir.

يتعمل المتدربون بشكل أفضل مما فعلوه قبل وجود الروبوتات.

Eğitim alanlar, robotlardan önce daha iyi öğreniyordu.

‫مع عدم وجود مكان للهرب،‬ ‫انطلق الفهد الرشيق مجدداً.‬

Kaçamayan çevik istilacı tekrar atağa geçiyor.

بعيدًا عن العمل كاالعادة بأنه لا وجود ليوم الغد.

rahatlık alanınızdan çıkmanızı istiyorum.

إلا أني لم أتأكد من وجود امرأة في المركز الأول.

Ancak bir kadının en tepede yer aldığından asla emin olmadım.

‫المشكلة هي أننا لا نضمن ‬ ‫وجود مياه في ذلك الاتجاه.‬

Sorun şu ki bu tarafta da su bulunduğunun garantisi yok.

‫وجود مرساة آمنة ‬ ‫هو أمر حيوي في أي هبوط بالحبل.‬

Güvenli bir demirleme noktası bulmak her halatlı iniş için hayatidir.

في الواقع ، يمكننا أن نقول وجود سند الملكية والملكية التركية.

aslında Türklüğün varoluş ve tapusu da diyebiliriz

كل شيء واضح للغاية ، حتى مع وجود اتصال بسيط بالإنترنت

basit bir internet bağlantısında bile her şey çok net

وجود الفرسان الصرب ذوي الخبرة وسلاح فرسانهم الثقيل إلى جانبه.

ve yanında tecrübeli Sırp şövalyeleri ve güçlü bir süvari olduğunu fark etti.

تنفي وجود الفيروس على اراضيها سريعاً. لكن العالم بقي متخوفاً

ermemiş olmasına rağmen, gezegeni tamamen kapanmaya döndürebilecek yeni bir davetsiz misafir

بانتخابات مادورور الأخيرة لم يكن للفنزوليين رأي بشأن وجود المجلس

Maduro'nun bu oylamasında, Venezüellalılar meclisin var olup olmaması hakkında bir söz sahibi değildi

انهم عالقون تحت احتلال متزايد مع عدم وجود مستقبل كشعب.

sürekli büyüyen bir uğraşın altında sıkışıp kalıyorlar Bir insan olarak geleceği olmayan.

على الرغم من وجود الكثير من القنوات الخاصة الجديدة في تركيا

yani çok yeni Türkiye'de özel televizyonlar

به العائلة الحاكمة لكنه تم ووصلت بنت الاخرس للقصر مع وجود

kararla kabul edilmedi . ailesi, ama geldi Akhras sarayında

وجود زوجة حافظ في القصر مرت السنوات سريعاً حتى ثار الشعب

eşiyle birlikte sarayda tutulan yıllar hızla hatta isyanlarla geçti insanlar

مع عدم وجود أي علامة على الدعم من الفيلق الأول للمارشال برنادوت ،

Mareşal Bernadotte'nin Birinci Kolordusu'ndan hiçbir destek belirtisi olmayan

الموز فريسةً لمرضٍ يسمى اربعة. ما يهدد وجود اي موزةٍ على سطح

Dünya yüzeyindeki herhangi bir muzun varlığını kesin olarak tehdit eden

حتى اليوم لا يمكن حل تلك الحادثة، على الرغم من وجود خبير تواصل إجتماعي،

Bugün olsa sosyal medya uzmanı, halkla ilişkiler uzmanı,

في ذلك الوقت، كان هذا المكان نقطة اجتماع، نظراً إلى عدم وجود هواتف نقّالة.

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

نظرًا لعدم وجود مسجد في عام 1453 وتحويله أيضًا إلى مسجد لعرض القوة ، آيا صوفيا

1453 yılınca cami olmadığından ve aynı zamanda da güç gösterisi için camiye çevrilen Ayasofya

‫سيكون الهبوط بالحبل جيداً، ‬ ‫لأنه سيوصلنا مباشرة إلى هناك.‬ ‫العيب هو عدم وجود شيء جيد ‬ ‫يمكن أن نربطه به.‬

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.