Examples of using "لدرجة" in a sentence and their turkish translations:
Doğaya hayranlığım o kadar büyük ki
ve inanılmaz derecede hoşuma gitti.
gorili tamamen gözden kaçırıyorlar.
O kadar soluktur ki, biz neredeyse kör oluruz.
Donmuş olduğu için
Heyecanım o kadar yüksek seviyedeydi ki
Dört tane alıştırma o kadar etkili oldu ki
Çinli turistler neden çok kaba?
Hatta, bu hisse o kadar çok alışmıştım ki,
Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.
Çenesi o kadar kuvvetlidir ki kemiği ezip geçebilir.
Biz bu karanlıkta göremeyiz.
Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu
erkek olduğunu bilmeyene kadın olduğunu inandırabilirdiniz.
öyle ki Güney Afrika veya Çin gibi ülkelerde
ki, bir gözlemci onları İmparatorluk Muhafızlarının kendisiyle karşılaştırdı.
Birçok insan artık kimseye inanmıyor.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
Onlar çok benzer gözüküyor. Kimin kim olduğunu bilmiyorum.
geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,
O, o kadar kızgındı ki akşam yemeği yemeyi unuttu.
Bu herhangi bir öğrencinin çözebileceği böylesine kolay bir problem.
Bu yavrular o kadar hızlı büyüyor ki, daha şimdiden timsahtan koşarak kaçabiliyorlar.
Bu benim en çok üzüldüğüm beni yaralayan yorumlardan bir tanesiydi
öyle bir şüpheyle tedavi edildi ki, karısının Bavyera'daki aile mülküne gitti.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
Yüzeydeki sıcaklık 62 dereceye ulaşabiliyor.
öyle sağlam bir yol yaptım ki küçük araçlar bile güvenle geçebilir.
fakat öyle bir durum vardı ki hapishanede çürümüş olan bir adam
Ama Kral Harold Godwinson onunla buluşmak için kuzeye yürüdü, o kadar hızlı hareket etti ki
Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.
Kraliyet tarzında yaşadı ve ünlü bir şekilde İspanyol kiliselerini o kadar büyük bir ölçekte yağmaladı ki
O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.