Translation of "لدرجة" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "لدرجة" in a sentence and their turkish translations:

إعجابي بالطبيعة كبير لدرجة،

Doğaya hayranlığım o kadar büyük ki

وأعجبني لدرجة لا تصدق.

ve inanılmaz derecede hoşuma gitti.

لدرجة عدم رؤية الغوريلا نهائيًا.

gorili tamamen gözden kaçırıyorlar.

‫خافت لدرجة أننا شبه عميان.‬

O kadar soluktur ki, biz neredeyse kör oluruz.

وهو جامد لدرجة أنّه أحياناً

Donmuş olduğu için

كان توتري بالغًا لدرجة أن...

Heyecanım o kadar yüksek seviyedeydi ki

أربع تمارين كانت فعالة لدرجة...

Dört tane alıştırma o kadar etkili oldu ki

لماذا السياح الصينيون فظين لدرجة ؟

Çinli turistler neden çok kaba?

في الحقيقة، لقد تعودت عليه لدرجة

Hatta, bu hisse o kadar çok alışmıştım ki,

لدرجة أنه اضطر إلى التوقُّف عنه.

Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.

‫فكّاها شديدا القوة لدرجة كسر العظام.‬

Çenesi o kadar kuvvetlidir ki kemiği ezip geçebilir.

‫الأجواء مظلمة لدرجة أننا لا نرى.‬

Biz bu karanlıkta göremeyiz.

لقد ضُربَت بشدة لدرجة أن أذنيها كانتا تنزفان،

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

لدرجة أنّ من لا يعرفهم قد يخالهم نساءً.

erkek olduğunu bilmeyene kadın olduğunu inandırabilirdiniz.

لدرجة أنّه في بلاد مثل جنوب أفريقيا والصين،

öyle ki Güney Afrika veya Çin gibi ülkelerde

لدرجة أن أحد المراقبين قارنها بالحرس الإمبراطوري نفسه.

ki, bir gözlemci onları İmparatorluk Muhafızlarının kendisiyle karşılaştırdı.

لدرجة توقف الكثيرين عن تصديق أي أحد تمامًا

Birçok insan artık kimseye inanmıyor.

هو شخص سيئ للغاية لدرجة أن الجميع يكرهونه.

O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.

يبدوان متشابهان جدا لدرجة أني لا أميّز بينهما.

Onlar çok benzer gözüküyor. Kimin kim olduğunu bilmiyorum.

لدرجة أنها كانت متفائلة جدًا وأعدّت خططًا كاملة للمستقبل،

geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,

كان غاضباً لدرجة أنّه نسي أن يتناول طعام العشاء.

O, o kadar kızgındı ki akşam yemeği yemeyi unuttu.

هذه المسألة سهلة لدرجة أن أيّ طالب يمكنه حلّها.

Bu herhangi bir öğrencinin çözebileceği böylesine kolay bir problem.

‫هذه الأفراخ تنمو بسرعة شديدة‬ ‫لدرجة أنها تستطيع سبق التمساح.‬

Bu yavrular o kadar hızlı büyüyor ki, daha şimdiden timsahtan koşarak kaçabiliyorlar.

كان هذا أحد التعليقات التي آذيتني لدرجة أنني آسف للغاية

Bu benim en çok üzüldüğüm beni yaralayan yorumlardan bir tanesiydi

الشكوك ، لدرجة أنه غادر إلى منزل عائلة زوجته في بافاريا.

öyle bir şüpheyle tedavi edildi ki, karısının Bavyera'daki aile mülküne gitti.

كان ضجيج السيارات شديدا لدرجة أن الشرطة لم يسمعوا أنفسهم.

Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.

‫يمكن لدرجة الحرارة على السطح ‬ ‫أن تصل إلى 63 درجة مئوية‬

Yüzeydeki sıcaklık 62 dereceye ulaşabiliyor.

بنيت طريقًا قويًا جدًا لدرجة أن المركبات الصغيرة يمكنها عبوره بأمان.

öyle sağlam bir yol yaptım ki küçük araçlar bile güvenle geçebilir.

ولكن كان هناك مثل هذا الوضع لدرجة أن الرجل فاسد في السجن

fakat öyle bir durum vardı ki hapishanede çürümüş olan bir adam

لكن الملك هارولد جودوينسون سار شمالًا لمقابلته ، وتحرك بسرعة كبيرة لدرجة أنه

Ama Kral Harold Godwinson onunla buluşmak için kuzeye yürüdü, o kadar hızlı hareket etti ki

‫حساسة لدرجة اشتمام جيفة‬ ‫في عمق مترين من الثلج.‬ ‫رؤية اللقام أمر نادر.‬

Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.

عاش على الطراز الملكي ، ومن المعروف أنه نهب الكنائس الإسبانية على نطاق واسع لدرجة

Kraliyet tarzında yaşadı ve ünlü bir şekilde İspanyol kiliselerini o kadar büyük bir ölçekte yağmaladı ki

‫إنها ضعيفة جدًا لدرجة أنها لا تستطيع‬ ‫صنع تلك الألوان المنعشة كأي أخطبوط سليم‬

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.