Examples of using "فرص" in a sentence and their turkish translations:
ve eğitime erişim
yeni fırsatlar boy gösterdi:
Onların kısıtlı olanakları vardı.
Ama krizlerin sunduğu fırsatların da farkındalar.
Burada olma şansı sonsuz küçüktür.
bilimsel kaynakları sınırlı bir lisede okumuştum.
Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek,
Bunlar kendi geçimlerini sağlamaları için bir imkân.
Bu hedefler bize hayatımızın önemli anlarını ve fırsatlarını sunar.
Ortada bunca av olması başka jaguarları da buraya çekiyor.
Hayatın bana sunduklarına kendimi açtım
o zaman ikramiye alma ihtimali düşer,
uzun dönem sağ kalma şansımın yüzde 35 olduğunu söylediler.
eşit bir hak olması gerektiğine
Bu da ''küçük çiftlik sahibi'' anlamına geliyor.