Examples of using "جون" in a sentence and their turkish translations:
John nerede yaşıyor?
O John'un elması.
John sıkı çalışır.
John dün Fransa'ya gitti.
- Merhaba, John! Nasılsın?
- Merhaba, John! Nasılsınız?
- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.
John kardeşimle yaşıt.
John'un evi kilisenin karşısındadır.
John'un geleceğini umuyorum.
Onların erkek çocuğunun adı John.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
Onun kız kardeşinden John sorumluydu.
John dün camı kırdı.
John büyük bir serveti miras olarak aldı.
John ve Mary birbirini seviyordu.
John'un gerekçesi şuydu:
Nasılsınız, Bayan Jones?
O, John'un onu sevdiğini biliyor.
Buraya gel, John.
John soruya yanıt vermez.
Gördüğünüz gibi onun mükemmeliyetçiliği ve katı çalışma etiği
Joe ve ben dün bir aslan gördük.
Lütfen John'a aradığımı söyleyin.
John erkek kardeşim değil fakat benim kuzenim.
Tom Mary'yi seviyor ama Mary John'ı seviyor.
John Titor adında bir adam karşımıza çıkıyor bu sefer
Tom erkek kardeşi John gibi olmak istiyordu.
Çocukluğundan beri, John pullar toplamaktadır.
tehlikeli
Franco-Burgundy komutanı John Nevers ayağa kalktı ve desteğini ifade etti.
Fransız ordusunun komutanı John Nevers ele geçirildi.
oğlu John Nevers'e Fransız-Burgundy'nin bir parçası olması emredildi.
John ve Mary, her zaman el ele yürürler.
Tom Mary'yi John'la konuşmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
Tom Mary'nin John'a özür dilemesi gerektiğini düşünüyor.
John'un bayrağının yere düştüğünü gören Sigismund,
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Fransa'da Pazar günü bir bisiklet kazasında sağ uyluğunu kırdı.
John için çalışmayı sevsem de politikada başarılı olamadım.
Evde bir kahraman olarak karşılandı, ancak Başkan John F Kennedy, Birleşik Devletler'in