Translation of "الغابة‬" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "الغابة‬" in a sentence and their turkish translations:

‫ولكن رطوبة الغابة‬ ‫تجعل هذه الصخور زلقة للغاية.‬

Ama ormandaki nem, bu kayalıkları çok kayganlaştırıyor.

‫انظر، تتحوّل الغابة‬ ‫إلى منطقة واسعة وخالية تماماً.‬

Bakın, orman bizi bu büyük açıklığa getirdi.

‫إن كانت صالحة لإنسان الغابة‬ ‫فهي صالحة لي.‬

Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.

‫يمكنني قطع جزء من اللحم المتعفن‬ ‫لأصنع فخاً في الغابة‬

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

‫ليست الحيوان الوحيد في الغابة‬ ‫الذي يرى الأمور بشكل مختلف.‬

Yağmur ormanında olayları farklı gören tek hayvan da o değil.

‫تعلمت في الغابة‬ ‫أنه عادة ما تكون الأشياء الصغيرة‬ ‫هي الأكثر فتكاً.‬

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

‫بدون موئل طبيعي،‬ ‫فإنه ليس هناك مكان ليعيش فيه إنسان الغابة‬ ‫ويزدهر على ذلك الكوكب.‬

Habitatları olmadan, orangutan nüfusu başka bir yerde hayatta kalıp büyüyemez.

‫كان ذلك حين قرر أضخم حيوان في الغابة‬ ‫أنه حان الوقت ليري الدخيلين‬ ‫باب الغابة، وانطلقت المطاردة.‬

Sonra mahallenin muhtarı, davetsiz misafirleri bölgesinden çıkarmaya karar verdi ve kovalama başladı.

‫وبالطبع، فإن إنسان الغابة‬ ‫يسعى للعيش والبقاء على قيد الحياة‬ ‫في بيئة مُدمرة وقد يسعى ليدافع عن نفسه.‬

orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.