Translation of "الإطلاق" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "الإطلاق" in a sentence and their turkish translations:

والقضية الأهم على الإطلاق،

ve en önemli sorun olduğunu söyleyip

لا، ليس على الإطلاق.

Hayır, hiç de öyle değil.

لم أفهمه على الإطلاق.

Onu hiç anlamadım.

أوه! وأفضل شيء على الإطلاق،

Ve hepsinden de iyisi...

أنا لست جائعا على الإطلاق.

Ben hiç aç değilim.

إنها ليست مستحيلة على الإطلاق.

Bu hiç imkansız değil.

أنا لستُ مقتنعًا على الإطلاق.

Hiç de ikna olmadım.

للفلسطينيين على الإطلاق لدولة مستقلة.

Filistinlilerin bağımsız bir devlete sahip olmaları.

أنا لست متعباً على الإطلاق.

Ben hiç yorgun değilim.

لم أدرس على الإطلاق بالأمس.

Dün hiç eğitim görmedim.

ولكن لم أكن قلقة على الإطلاق.

Hiç de endişelenmiyordum.

لكنه ليس مثل الاجتماع على الإطلاق،

Ama hiç öyle toplantı gibi değil,

يعني أننا لا نعرف على الإطلاق.

hiç bilmediğimiz anlamına gelir.

لم يحدث أي ضرر على الإطلاق.

ses tellerine hiçbir zarar vermemiş.

هو في أدنى مستوى على الإطلاق.

tüm zamanların en düşük seviyesinde.

علم الفلك ليس جديدا على الإطلاق.

Astronomi asla yeni bir bilim değildir.

لا أحب هذه المدينة على الإطلاق.

Ben bu kenti hiç beğenmiyorum.

لا أستطيع فهم أفكاره على الإطلاق.

Onun fikirlerini hiç anlayamıyorum.

هذا أغبى ما قُلتُه على الإطلاق.

- Bu şimdiye kadar söylediğim en aptalca şey.
- Bu, söylediğim en aptalca şey.

لم أدرس مادة الرياضيات على الإطلاق.

Ben hiç matematik eğitimi yapmadım.

إنه لا يشرب الكحول على الإطلاق.

O asla alkol içmez.

بوسطن ليست مثل شيكاغو على الإطلاق.

Boston hiç Chicago gibi bir yer değil.

هذا أغرب شيء تناولته على الإطلاق.

Bu şimdiye kadar yediğin en tuhaf şey.

أنّ جمالنا ومظهرنا هو الأهمّ على الإطلاق.

en önemli olduğu fikrine hâlâ kapılıyoruz.

هو أنه لا يوجد فَرق على الإطلاق.

hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

أكبر جيش منفرد يجمعه المغول على الإطلاق

Hülagü Han'a Moğolların kurduğu belkide en büyük tek orduyu verdi.

بل يمكن اعتبارك غير موجود على الإطلاق."

Hatta var olmayabilirsiniz."

وأكبر مغامرة قام بها الإنسان على الإطلاق.

ve en büyük macerada Tanrı'nın kutsamasını istiyoruz .

- لا مشكلة مطلقا!
- لا مشكلة على الإطلاق!

Hiç sorun değil!

هذه الوردة هي أجمل الورود على الإطلاق.

- Tüm çiçeklerin en güzeli bu çiçektir.
- Bu çiçek, tüm çiçeklerin en güzelidir.

لا يمكنني أن أتحدث الفرنسية على الإطلاق.

Hiçbir şekilde Farsça konuşamıyorum.

لا يحبّ سامي الأكل الصّيني على الإطلاق.

Sami, Çin yemeklerinden hiç hoşlanmaz.

كانت زوج سامي ألطفَ النساء على الإطلاق.

Sami'nin karısı gelmiş geçmiş en güzel kadındı.

لم يكن رد فعلك مفاجئًا على الإطلاق

Tepkiniz hiç şaşırtıcı değildi.

الان في حياتي أفضل مساعدة تلقيتها على الإطلاق

Hayatımda aldığım en iyi yardım;

Avengers: Endgame ، رسميًا ، الفيلم الأعلى ربحًا على الإطلاق.

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

ولم نجد أي اختلافات على الإطلاق بين الرجال والنساء

ve kadınlarla erkekler arasında kesinlikle hiçbir farklılık bulamadık,

في هذه المرحلة، لست بحاجة إلى النقود. على الإطلاق.

Hayatımın bu noktasında paraya ihtiyacım yok. Hem de hiç.

والله يعلم أن أمريكا هي الأفضل على الإطلاق فيه.

ve Amerika bunda kesinlikle en iyisi.

حسنًا ، هل يتوقف ترامب على الإطلاق؟ بالطبع لا يتوقف

peki, Trump hiç durur mu? tabi ki de durmuyor

لم يكن هناك أي أثاث في الغرفة على الإطلاق.

O odada kesinlikle hiç mobilya yoktu.

لأنّي وجدت نفسي في أكثر الأوضاع إثارة للشفقة على الإطلاق..

Çünkü kendimi o ana kadar ki en içler acısı halde buldum.

ولكن أهم شيء تعلمته على الإطلاق في خضم تلك الرحلة

Ama o gezide öğrendiğim en önemli şey

تطلب السفر إلى القمر أكبر صاروخ صممته ناسا على الإطلاق.

Aya gitmek için NASA'nın şimdiye kadar tasarladığı en büyük roket gerekiyordu.

فإنّنا في الواقع لم نتمكّن من إيجاد إشارة مهمّة على الإطلاق.

hiçbir önemli sinyal bulamadık.

عند الإطلاق ، تم ضغط الكبسولة بمزيج أكثر أمانًا من الأكسجين والنيتروجين.

Fırlatıldığında, kapsül daha güvenli bir oksijen-nitrojen karışımı ile basınçlandırıldı.

‫لذلك لن يكون غريبًا على الإطلاق، ‬ ‫على الأرجح، للناس في هذه القاعة‬

Bu odadaki insanları kesinlikle, muhtemelen şaşırtmaz ki

كان هذا غير مقبول على الإطلاق. لم يرغب المجتمع بذلك مرة واحدة

bu kesinlikle kabul edilemez bir şeydi. Toplum bir kere bunu istemiyordu zaten

ألا يستخدمه على الإطلاق عندما يقول أنه لا يستخدمه؟ نعم يستخدم ولكن

kullanmaması derken hiç mi kullanmıyor? evet kullanıyor ama

أنه يريد أن ينسى بعض الأشياء أو حتى لا يتذكرها على الإطلاق

işte o bazı şeyleri unutmak isteyen hatta hiç hatırlanmamasını isteyen

جندي - أكبر جيش في أوروبا على الإطلاق - عبر جبهة طولها 400 ميل.

askerin 400 millik bir cephede hareketini koordine etmeyi gerektiriyordu .

هاردرادا ، نشأ هارولد هاردرادا ليصبح ملك النرويج ، وأحد أعظم الفايكنج على الإطلاق.

Harold Hardrada büyüdü ve Norveç Kralı ve en büyük Vikinglerden biri oldu.

‫لذا فإن جميع تلك العوامل مجتمعة تصنع هذا،‬ ‫أخطر أفعى في العالم على الإطلاق.‬

birleşimi sonucunda ona dünyanın en tehlikeli yılanı diyebiliriz.

أنا أريد فقط أن أدعكِ تعرفين أني أعتقد أنكِ أكثر إمرأة جمالاً رأيتها على الإطلاق.

Ben sadece senin şu ana kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunu sandığımı sana bildirmek istedim.

في عام 1953‏، نجح السير إدموند هيلاري وتينسينغ نورغاي شيربا في أن يكونا أول شخصين على الإطلاق يصلان إلى قمة جبل إفرست‏.

1953 yılında, Sir Edmund Hillary ile Tenzing Norgay Sherpa, Everest'in zirvesine ayak basan ilk insanlar oldular.