Translation of "أخذت" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "أخذت" in a sentence and their turkish translations:

أخذت كارمنيا ،

Carmenia'yı aldım,

أخذت تبكي.

Sen ağlamaya başladın.

أخذت تكلم الكلب.

Köpekle konuşmaya başladı.

لو أخذت تستعمل هاتفك

Eğer telefonunu ortalığa çıkarırsan,

أخذت ذئب ذلك الطفل

bir dişi kurt o çocuğu aldı

أخذت قيلولة لمدة ساعة.

- Bir saat kestirdim.
- Bir saat şekerleme yaptım.

- أخذت تبكي.
- بدأتُ بالبكاء.

Ağlamaya başladım.

- أخذت الكتاب.
- أخَذْتُ الكِتابَ

- Kitabı aldım.
- Ben kitabı aldım.

أخذت الشّرطة فاضل للإستجواب.

Polis sorgulanmak için Fadıl'ı götürdü.

أخذت نفساً في الوقت الخاطئ،

Dalganın yanlış kısmında nefesimi tuttum,

أخذت عملة معدنية واتصلت بأمي.

Bir jeton aldım, annemi aradım.

أخذت أحد أهم خطوات حياتي.

yaşamımın en önemli araba yolculuğunu yaptım.

أخذت مايوكو قضمة من تفاحتي.

Mayuko benim elmamdan bir ısırık aldı.

أخذت السيالة و كتبت العنوان.

Kalemi alıp adresi yazdı.

أخذت ليلى ابنتها إلى المدرسة.

Leyla, kızını okula götürdü.

أخذت كل ما أعرفه عن الكوميديا

Onun hakkında bildiğim her şeyi aldım --

أخذت موعداً مع الطبيب عند الرابعة.

Saat dörde doktordan randevu aldım.

أنا أخذت تلك الصورة قبل إسبوع.

O resmi bir hafta önce çektim.

- اِنهالت بالبكاء.
- أجهشت بالبكاء.
- أخذت تبكي.

- O, ağlamaya başladı.
- Ağlamaya başladı.

- أقلّت الشّرطة سامي.
- أخذت الشّرطة سامي.

Sami polis tarafından alındı.

شعرت وكأنها أخذت شوكة وطعنتها في أحشائي

Sanki karnıma bir çatal saplamıştı

أخذت بيد الرجل. أعلى رأسي المنفجر بعيداً.

Adamın elimi tuttum, kafamın üstü uçtu gitti,

وبعدها أخذت الأفكار المريعة وقمت بإعادة توزيعها.

Sonra korkunç fikirleri alıyorum ve onları yeniden dağıtıyorum.

وكوالدين، أخذت وأباها حصصًا عدة عن الصحة النفسية،

ve devam eden bu hastalıkla birlikte

في هذا العرض، أخذت أشخاصًا بمستويات رؤية مختلفة

bu gösteride, tüm görüş seviyelerinden insanları alıp

ومن هنا أخذت قصتي منحنًا غير متوقع آخر.

Fakat, hikayem burada yine beklenmedik bir şekil aldı.

- أخذت الكلمة من فمي!
- هذا ما كنت سأقوله!

Benim sıram!

هل سأصل إلى المحطة إن أخذت هذا الطريق؟

Bu yoldan gidersem, istasyona varır mıyım?

أخذت جين جرعة زائدة من الهروين، وفقدت طفلتي الصغيرة.

Janie aşırı doz eroin almıştı ve bebeğimi kaybetmiştim.

أخذت بالتفكير أكثر قليلا حول ما كان بليتو يقوله،

Platon'un söylediği şeyi, yani bunun gerçekten nerede barındığı

لذا أخذت مائة رطل من الحب الزغب إلى منزلها.

Sonra bu 50 kiloluk pofidik sevgi yumağını eve götürmüş

- أخذت ليلى إبنتها إلى التّبضّع.
- أخذت ليلى إبنتها إلى التّسوّق.
- ذهبت ليلى و ابنتها إلى التّبضّع.
- ذهبت ليلى و ابنتها إلى التّسوّق.

Leyla kızını alışverişe götürdü.

وويكبيديا كانت جديدة نسبياً، لذلك أخذت الكثير من الاستراحات هناك.

Vikipedi de o zaman nispeten yeniydi, ben de çok ara verirdim.

غالبًا ما أخذت قادة الأعداء على حين غرة بحركات جيشه السريعة

O sık sık hızlı hamleler yaparak ve ordusunu cephe boyunca dizerek düşman tarafının komutanlarını savunmasız halde yakalıyordu.

أخذت كمية هائلة من الأشياء الثمينة، منها كميات هائلة من الإمدادات والماشية.

Büyük miktarlarda değerli malzeme, erzak ve sığır elde edildi.