Translation of "Yerel" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yerel" in a sentence and their spanish translations:

yerel yönetimde,

en gobiernos locales,

Yerel törelere alışmalısın.

Deberías familiarizarte con las costumbres locales.

Yerel televizyona güvenmiyorum.

No confío en el canal estatal.

Yerel önderlerinize, kanun uygulayıcılarınıza

Contacten a sus líderes locales, a las fuerzas de seguridad

Onu yerel lunaparka götürdüğü

en que mamá y papá la llevaron a la feria local

Elbette yerel hastaneler olmalı.

Por supuesto que también debería haber hospitales locales.

Favori yerel restoranın nedir?

¿Cuál es tu restaurante local favorito?

Yerel halk çok misafirperver.

Los lugareños son muy hospitalarios.

Yakın köylerden yerel işçiler dâhil,

incluyendo a trabajadores locales de pueblos cercanos,

Yerel sağlık kuruluşları ile çalışarak

Trabajando con una organización local de la salud,

Yerel üniversitelerle iş birlikleri yaptık

Nos asociamos con el colegio comunitario de la localidad,

O yerel bir hastaneye nakledildi.

Él fue trasladado a un hospital local.

Yerel geleneklere saygı duymak zorundayız.

Debemos respetar las costumbres locales.

Bayanın cenazesi yerel kilisede düzenlendi.

El funeral de la mujer tuvo lugar en la iglesia local.

Gotland'te kirpi, yerel bir semboldür.

El puercoespín de Gotland es un símbolo local.

Tom yerel astronomi kulübünün başkanıdır.

Tom es el presidente del club de astronomía local.

Çocuklarımızın hepsi yerel okula gidiyor.

Todos nuestros críos van al colegio del barrio.

Küresel düşün, yerel hareket et.

Piensa globalmente, actúa localmente.

Yerel gazete muhafazakar adayı destekliyor.

El diario local está apoyando al candidato conservador.

Ucuz otellerde kalarak, yerel ulaşımı kullanarak.

nos quedamos en hostales baratos, usando transporte local.

Yerel halk tarafından tarım için kullanılmıştı;

Los locales los usaban para agricultura,

Sürdürülebilir ürünlerden yararlanmak için yerel pazarlara

Necesitamos la inmensa red de conexiones ilimitadas,

Yerel Amerikan hapishanelerindeki kişilerin %75'i

El 75 % de las personas en las cárceles locales estadounidenses

Ve yerel bir ilkokulda müdürlüğe yükseldi.

y ascendió para convertirse en director en una escuela primaria local.

Ay'daki problem şu, yerel malzeme ne?

El problema con la Luna es, ¿cuáles son los materiales locales?

O, yerel gazete için yazılar yazar.

Él escribe artículos para el periódico local.

Yerel üniversitede Budizm ve elektromekanik okudu.

Él estudió electromecánica y budismo en la universidad local.

Tom yerel orkestralardan biriyle çello çalıyor.

Tom toca el cello con una de las orquestas locales.

Ben yerel bir şirkette staj yapacağım.

Voy a hacer una pasantía en una empresa local.

Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.

Tom encontró a Mary en un mercadillo local.

Bu en iyi yerel gazetelerden biridir.

Este es uno de los mejores periódicos locales.

Hayvan yerel bir efsane haline geldi.

- El animal se volvió una leyenda local.
- El animal se convirtió en una leyenda del lugar.

O paralarla yerel toplumlara yeniden yatırım yapacağız.

Vamos a reinvertir esos dólares en comunidades locales,

Yerel hareket edebilmek için muazzam fedakârlıklar yaptık

Hicimos grandes sacrificios para actuar localmente;

Ve yerel ürünleri internet üzerinden satmaya başladı.

y empezó a vender sus productos fabricados localmente en línea.

Yerel halk görünen o ki ortalıkta yok.

Parece que los locales se han desvanecido.

yerel mimariyi inceliyorsun, daha önceki örneklere bakıyorsun.

miras la arquitectura local, los precedentes que están allí.

Bu çömlek yerel bir sanatçı tarafından yapıldı.

Esta cerámica es hecha por un artista local.

Öğle yemeği için yerel bir restoranda durduk.

Nos detuvimos en un restaurante local para comer el almuerzo.

Küçük yerel çiftlikler endüstriyel boyutta işletmelere dönüştü.

Pequeñas granjas locales se convirtieron en operaciones de tamaño industrial.

Yerel bir hastanede bir hemşire olarak çalışıyor.

Ella trabaja como enfermera en el hospital local.

Böylelikle, Médicos por la Salud gibi yerel kuruluşlara,

Esto le da a organizaciones locales como Médicos por la Salud

Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.

El director quería que el reportero local Asahi fuera a la escena del crimen.

Muazzam bir sel yerel ulaşım ağı felç etti.

Una masiva inundación paralizó la red de transporte local.

Tom yerel bir üniversitede gece sınıflarına kaydını yaptırdı.

Tom se matriculó en las clases nocturnas de la universidad local.

Tarih profesörü, yerel gazetede ilginç bir makale yazdı.

El profesor de historia escribió un interesante artículo en el periódico local.

Tom'un mobil mezbahası yerel yetkililer tarafından hızla kapatıldı.

El matadero móvil de Tom fue rápidamente clausurado por las autoridades locales.

Bunu yerel, eyalet ve ulusal yasama sistemimize dahil etmeliyiz

Los necesitamos en el sistema legislativo local, estatal y nacional,

Bu belirli bir yerel yerin liderliği ve geleneksel bilgisini

Esto necesariamente significa que debemos aprender a seguir,

Onları yerel olarak tedarik ettim ve bir ağaca aşıladım

las adquiero localmente y las injerto en el árbol,

Ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

y esa elección debe ejercerse tanto como sea posible a nivel local.

Bunlar yerel topluluklardan gelen, çoğu daha önce bizzat hapsedilmiş,

Estos son defensores apasionados dedicados a las comunidades locales,

1029'da, yerel sazlarla desteklenen Danimarkalılar, Olaf'ı sürgüne sürdü.

En 1029, los daneses, apoyados por jarls locales, llevaron a Olaf al exilio.

Bir yerel çağrı yapmak istiyorum, numara 20-36-48

Quiero hacer una llamada local, el número es el veinte--treinta y seis--cuarenta y ocho.

Yerel hükümetin evsizlere yardım etmesine acil bir ihtiyaç var.

Se requiere con urgencia que el gobierno local ayude a los desamparados.

Ve aynı bu seyahatim gibi, yerel dili öğrenmeye çok istekliydim.

Como quería aprender el idioma local,

Ama bacanın önemini kavrayan yerel halk bacayı devre dışı bırakmış.

Pero, al darse cuenta de su importancia, los lugareños dejaron de usar la chimenea.

Bu yüzden, Marie Curie ile yerel bilim müzesinden ilham alarak

Así que, inspirada por Marie Curie y mi museo de ciencias local,

Tom günün çoğunu yerel bir dergi için bir makale yazarak geçirdi.

Tom se pasó la mejor parte del día escribiendo un artículo para una revista local.

1791'de Davout yerel bir gönüllü taburuna katıldı ve komutan yardımcısı seçildi.

En 1791, Davout se unió a un batallón de voluntarios local y fue elegido comandante adjunto.

Bugün Kolombiya, Kolombiya yerel saatine göre, akşam 9.30'da Paraguay'a karşı oynayacak.

Hoy juega Colombia contra Paraguay a las nueve y media de la noche, hora de Colombia.

Tom yerel doğal yaşamı korumak için gücü dahilinde her şeyi yapmaya söz verdi.

Tomás prometió hacer todo lo que estuviera a su alcance para proteger la vida salvaje local.

1792'de yerel gönüllü taburuna katılmak için boyacı çırağı olarak görevinden ayrılan Gaskonya'dan bir çiftçinin oğluydu.

que dejó su trabajo como aprendiz de tintorero para unirse al batallón de voluntarios locales en 1792.

Erişmek için yerel internet kısıtlamalarını aşmanıza olanak tanır ve ek şifreleme, genel Wifi'ı endişesiz hale getirir.

sitios favoritos y el cifrado adicional hace que el wifi público no tenga preocupaciones.

Napoli belediye başkanı, saldırıya uğradıktan kısa bir süre sonra yerel halk tarafından dövülen bir Amerikalı turistten özür diledi.

El alcalde de Nápoles se disculpó con un turista estadounidense que fue golpeado poco después de haber sido asaltado.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.

El síndrome de París es una clase de choque cultural. Es un término psiquiátrico usado para describir a los extranjeros que empiezan a vivir en París seducidos por la imagen de la ciudad como centro de la moda, no se adaptan bien a las costumbres locales ni culturales, pierden su equilibrio mental y muestran síntomas parecidos a los de la depresión.