Translation of "Yürüyüşe" in Spanish

- Yürüyüşe gidiyorum.
- Yürüyüşe çıkıyorum.

Me voy a dar un paseo.

Yürüyüşe çıktı.

Ella salió a dar un paseo.

Yürüyüşe gidelim.

Vámonos a dar un paseo.

- Ormanda yürüyüşe çıktık.
- Ormanda yürüyüşe gittik.

Fuimos a dar un paseo en el bosque.

Yürüyüşe çıkacağım.Gidebilir miyim?

Voy a dar un paseo. ¿Puedo ir?

Yürüyüşe çıkalım mı?

¿Vamos a dar un paseo?

Seni yürüyüşe çıkaracağim.

- Le acompañaré.
- Le mostraré la salida.

Yürüyüşe çıkmakla başlayalım.

Entonces empecemos con ir por una caminata.

Dağlara yürüyüşe gidelim.

Vamos de paseo a la montaña.

Ormanda yürüyüşe gittik.

Nos dimos un paseo por el bosque.

Yürüyüşe gidebilir miyim?

¿Puedo irme a dar un paseo?

Ben yürüyüşe gittim.

- Me fui de marcha.
- Hice senderismo.
- Me fui de excursión.

Yürüyüşe gidiyor musun?

¿Va usted de paseo?

Yürüyüşe mi gidiyoruz?

¿Nos vamos de paseo?

Köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum.

Daré un paseo con mi perro.

Çocuklarla yürüyüşe çıkmalısınız.

Deberías salir a pasear con los niños.

- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Yürüyüşe çıkmak ister misiniz?

¿Quieres dar un paseo?

- Jane köpeğini yürüyüşe götürdü.
- Jane köpeğini yürüyüşe çıkardı.

Jane sacó a pasear a su perro.

Ormanda yürüyüşe gitmek eğlencelidir.

Es divertido ir a caminar en el bosque.

Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkarız.

Cuando la lluvia amaine, iremos a caminar.

Yarın bir yürüyüşe gideceğiz.

Vamos a ir de excursión mañana.

Köpeği ile yürüyüşe çıktı.

Salió a dar un paseo con su perro.

Her sabah yürüyüşe çıkarım.

Paseo todas las mañanas.

Meydanda bir yürüyüşe çıktık.

Fuimos a pasear a la plaza.

Biz bir yürüyüşe çıktık.

Salimos de paseo.

Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktık.

Después del desayuno fuimos a pasear.

Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.

Mi abuela sale a pasear de noche.

Yürüyüşe çıkmak ister misin?

¿Quieres dar un paseo?

Her gün yürüyüşe çıkın.

- Pasea todos los días.
- Da un paseo cada día.

Tom köpeğini yürüyüşe götürdü.

Tom sacó a pasear a su perro.

Parkta yürüyüşe çıkmayı severim.

Me gusta ir a caminar al parque.

Parkta bir yürüyüşe gittim.

Fui al parque a darme un paseo.

Jane köpeğini yürüyüşe götürdü.

Jane sacó a pasear a su perro.

Her sabah yürüyüşe giderdi.

Cada mañana a él le gusta dar un paseo.

O bir yürüyüşe gitti.

- Ella se fue a dar un paseo.
- Se fue a dar una vuelta.

Ben sadece yürüyüşe gidiyorum.

Sólo voy a dar un paseo.

Ve Bennigsen Dresden'den yürüyüşe başlamıştı.

y que Bennigsen también marchaba desde Dresden.

Oğlumla birlikte bir yürüyüşe gittim.

Fui a pasear con mi hijo.

Tek başına yürüyüşe gitmeyi sever.

A ella le gusta salir a caminar sola.

Ayılmaya çalışmak için yürüyüşe gittim.

Fui a dar un paseo para intentar calmarme.

Canım dışarı yürüyüşe çıkmak istemiyor.

No tengo ganas de salir a pasear.

Babam her gün yürüyüşe çıkıyor.

Mi papá da un paseo todos los días.

Tom her sabah yürüyüşe gider.

Tom sale a caminar cada mañana.

Ben uzun bir yürüyüşe çıktım.

Fui a dar un largo paseo.

Onun canı yürüyüşe çıkmak istedi.

Ella tenía ganas de tomar un paseo.

Dedem her gün yürüyüşe çıkar.

Mi abuelo sale a caminar todos los días.

O, onunla birlikte yürüyüşe gitmezdi.

Ella no iría de paseo con él.

Yalnız başına yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.

- A ella le gusta salir a caminar sola.
- Le gusta ir a caminar sola.

Tom her sabah yürüyüşe çıkar.

Tom sale a caminar cada mañana.

Lütfen köpeğini yürüyüşe çıkarır mısın?

¿Podrías sacar al perro a pasear?

Bizimle yürüyüşe çıkmak ister misin?

¿Quieres venirte de excursión con nosotros?

Tom her gün yürüyüşe çıkar.

Tom sale a caminar todos los días.

Sadece kafamı dağıtmak için yürüyüşe çıkacağım.

Voy a ir a dar un paseo para despejar mi cabeza.

Tama bazen kendi başına yürüyüşe çıkar.

Tama a veces da un paseo solo.

Yürüyüşe gitmeyi film izlemeye tercih ederim.

Prefiero salir a andar que ver la película.

O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

Él dio un paseo antes del desayuno.

Yarın hava güzel olursa yürüyüşe gideceğim.

Si mañana hace bueno, iré a dar un paseo.

Estella ve ben bir yürüyüşe gidiyoruz.

Estella y yo nos vamos a dar un paseo.

Bizimle birlikte bir yürüyüşe ne dersin?

¿Damos un paseo?

Bu sabah canım yürüyüşe gitmek istiyor.

Tengo ganas de ir a pasear esta mañana.

Parkın etrafında beş kez yürüyüşe çıkın.

Da cinco vueltas, alrededor del parque.

Tom her öğleden sonra yürüyüşe gider.

Tom cada tarde da un paseo.

- Yürüyüşe itirazım yok.
- Yürümek umurumda değili

No me importa caminar.

O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.

Salió a dar un paseo, con su perro siguiéndole.

Tom'un akşam yemeğinden önce yürüyüşe çıkacağını düşündüm.

Pensé que Tom daría un paseo antes de cenar.

Ve bazen de yürüyüşe çıkmaya ihtiyacımız var.

Y algunas veces, solo necesitamos tomar una caminata.

Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?

¿Qué tal si damos un paseo después del almuerzo?

Her sabah yürüyüşe gitmek için evden ayrılır.

Todas las mañanas se va a dar un paseo.

Hava nasıl olursa olsun, köpeğimi yürüyüşe götürürüm.

Saco mi perro a pasear, llueva o haga buen tiempo.

Bugün evi temizleme yerine, sanırım yürüyüşe çıkacağım.

Hoy, en lugar de limpiar la casa, creo que voy a dar un paseo.

O, bu sabah onunla birlikte yürüyüşe gitti.

Ella fue a caminar con el esta mañana.

Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.

Yo fui a caminar para tomar algo de aire.

Düşman topraklarında şaşırtıcı bir zorunlu yürüyüşe yönlendirdi . nehir

cruzando el río Dniéper helado por la noche, sacando personalmente a los hombres de la zona. río cuando

Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.

Paseo todos los días, excepto cuando llueve.

- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?

¿Qué te parece dar un paseo?

Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktı.

Tom y Mary fueron a dar un paseo a pesar de que estaba lloviendo.

- Yağmur dinince yürüyüş yapalım.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıkalım.

Vamos de paseo en cuanto deje de llover.

Tom her gün Mary ve onun köpeğiyle birlikte yürüyüşe çıkar.

Tom da un paseo con Mary y su perro cada día.

Tom ve Mary birlikte yürüyüşe gitselerdi, kötü bir şey olacağını biliyordum.

Yo sabía que algo malo podía ocurrir si Tom y Mary iban a hacer caminatas juntos.

- Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler.
- Onun ebeveynleri onu yürüyüşe götürdü.

Sus padres lo llevaron a pasear.

Tom Mary'ye onun parkta tek başına yürüyüşe gitmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünmediğini söyledi.

Tom le dijo a Mary que no creía que fuera una buena idea que fuera a correr sola por el parque.