Translation of "Telefonu" in Spanish

0.021 sec.

Examples of using "Telefonu" in a sentence and their spanish translations:

Telefonu kapat.

Cuelga el teléfono.

- Ben bu telefonu istiyorum.
- Bu telefonu istiyorum.

Quiero este teléfono.

O, telefonu kapattı.

- Descolgó.
- Él cortó.

O telefonu kullanabilirsiniz.

- Puedes ocupar ese teléfono.
- Podéis usar ese teléfono.

Telefonu al,çalıyor.

- Coge el teléfono, está sonando.
- Descuelga el teléfono, está sonando.

Bu telefonu istiyorum.

Quiero este teléfono.

Telefonu yanıtlamak zorundayım.

Tengo que contestar el teléfono.

Telefonu kim yanıtladı?

¿Quién contestó el teléfono?

Tom'un telefonu çalıyor.

El teléfono de Tom está sonando.

Bu telefonu kullanabilirsiniz.

- Puede usar este teléfono.
- Puedes usar este teléfono.

Telefonu kullanabilir miyim?

- ¿Puedo usar el teléfono?
- ¿Puedo usar el móvil?

Bu telefonu kullanabilirsin.

Puedes usar este teléfono.

Tom telefonu yanıtladı.

Tom contestó el teléfono.

- Bu cep telefonu kimin?
- Bu kimin cep telefonu?

- ¿De quién es ese celular?
- ¿De quién es este móvil?
- ¿De quién es este teléfono móvil?

- O kimin telefonu?
- Bu kimin telefonu?
- Bu telefon kimin?

¿De quién es ese teléfono?

Telefonu henüz kapatmayın, lütfen.

No cuelgues todavía, por favor.

Bell telefonu icat etti.

Bell inventó el teléfono.

Telefonu kim icat etti?

¿Quién inventó el teléfono?

O telefonu yüzüme kapadı.

Él me colgó.

Bu telefonu kullanmam yasak.

Tengo prohibido usar este teléfono.

Tom'un cep telefonu çaldı.

Sonó el móvil de Tom.

- "Telefonu kullanabilir miyim?" "Lütfen çekinmeyin."
- "Telefonu kullanabilir miyim?" "Lütfen rahat olun."

- "¿Puedo hablar por teléfono?" "Sí, por favor."
- "¿Puedo llamar por teléfono?" "Sí, adelante."

- Meşgul kadın çalan telefonu görmezden geldi.
- Meşgul kadın çalan telefonu açmadı.

- La ocupada mujer ignoró al teléfono que sonaba.
- La ocupada mujer ignoró el teléfono que sonaba.

- Yarın bir cep telefonu alacağım.
- Yarın bir cep telefonu satın alacağım.

Mañana me voy a comprar un celular.

"Hey, yalnızsan, telefonu elinden bırak,

"Oye, si estás solo, cuelga el teléfono,

Vallahi şarjdaymış ya duymadım telefonu

Lo juro, no escuché el teléfono

Telefonu bir süre kullanabilir miyim?

¿Puedo usar el teléfono un rato?

"Bu telefonu kullanabilir miyim?" "Buyurun."

"¿Puedo usar este teléfono?" "Adelante."

- Telefona cevap ver.
- Telefonu cevapla.

Coge el teléfono.

Onun dört adet telefonu var.

- Él tiene cuatro celulares.
- Él tiene cuatro móviles.

Bir dakika lütfen. Telefonu kapatma.

Un momento, por favor. No cuelgue.

Onun kaç tane telefonu var?

¿Cuántos móviles tiene ella?

Tom telefonu Mary'nin yüzüne kapattı.

Tom le colgó a Mary.

Tom'un cep telefonu masada titredi.

El teléfono móvil de Tom vibró en la mesa.

Onun bir telefonu var mı?

¿Ella tiene un teléfono?

Affedersiniz fakat telefonu kullanabilir miyim?

Disculpe, ¿puedo usar el teléfono?

Tom'un bir cep telefonu yok.

Tom no tiene celular.

Bu cep telefonu hakikaten pahalı.

Este móvil es realmente caro.

Senin ev telefonu numaran nedir?

¿Cuál es tu número telefónico de domicilio?

Ben bu telefonu kullanabilir miyim?

¿Puedo usar este teléfono?

O telefonu ne zaman aldın?

¿Cuándo compraste ese celular?

Hoşça kal demeden telefonu kapadı.

Ella colgó sin decir adiós.

Bu cep telefonu gerçekten pahalı.

Este móvil es realmente caro.

Telefonu tanımadığı bir ses açmıştı.

Respondió al teléfono una voz que no reconocí.

- Tom'a telefonu almasını söyle.
- Tom'a telefon açmasını söyle.
- Tom'a telefonu açmasını söyle.

Dile a Tom que conteste el teléfono.

Veya cep telefonu servis personeli olabiliyorlar.

o técnicos en telefonía celular.

Ben konuşuyorken o aniden telefonu kapattı.

Él colgó de pronto mientras yo estaba hablando.

Biraz bekle, hemen döneceğim. Telefonu kapatma!

Espere un segundo; volveré enseguida. No corte.

Lütfen telefonu kapat ve biraz bekle.

Cuelgue y espere un momento, por favor.

Bell'in telefonu icat ettiğini herkes bilir.

Todos saben que Bell inventó el teléfono.

Çoğu genç insanın cep telefonu vardır.

La mayoría de los jóvenes tienen celulares.

Yarın bir cep telefonu satın alacağım.

Mañana me voy a comprar un celular.

Ben bir şey söyleyemeden telefonu kapattı.

Él colgó antes de que pudiera decir nada.

Telefonu kapattım ve onu tekrar aradım.

Colgué y la volví a llamar.

Bu tür cep telefonu iyi satar.

Esta clase de teléfono móvil se vende bien.

Telefonu kapatır kapatmaz, tekrar çalmaya başladı.

Justo al colgar el teléfono, volvió a sonar.

Cep telefonu onsuz yaşayamayacağımız bir icat.

El teléfono móvil es una invención imprescindible.

Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

Él me pidió permiso para usar el teléfono.

Alexander Graham Bell telefonu icat etti.

Alexander Graham Bell inventó el teléfono.

Meşgul kadın çalan telefonu görmezden geldi.

La ocupada mujer ignoró el teléfono que sonaba.

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Claro: Celular para viejos, con baño.

Benim yolculuğum popüler bir cep telefonu videosuyla,

Mi trayecto comenzó con un video muy popular,

Eskiden telefonu meşgul ettiğim için bana bağırırlardı.

Me solían chillar por acaparar el teléfono.

Lütfen telefonu kapatın ve operatör sizi arayacaktır.

Por favor cuelgue y el operador le devolverá la llamada.

Yarın bir cep telefonu satın almayı planlıyorum.

Mañana me voy a comprar un celular.

O telefonu kapattı ve geri uyumaya gitti.

Colgó el teléfono y se volvió a dormir.

Lütfen bir dakika bekleyin ve telefonu kapatmayın.

Por favor, espere un momento y no cuelgue.

Şimdi kapatmak zorundayım. Biri telefonu kullanmak için bekliyor.

Ahora tengo que colgar. Alguien está esperando para usar el teléfono.

Telefonu kapatmadan önce Ryoko ile tekrar konuşabilir miyim?

¿Puedo hablar con Ryoko un poco más antes de que cuelgues?

Tom'un cep telefonu çaldı ve o, onu yanıtladı.

El teléfono móvil de Tom sonó y él respondió.

Tom Mary'nin çığlık attığını duyduğunda telefonu kapamak üzereydi.

Tom estaba a punto de colgar cuando oyó gritar a Mary.

Kızım eski kafalı olduğumu söyler çünkü cep telefonu kullanmam.

Mi hija dice que soy anticuada porque no uso celular.

Telefonu kullanabilip kullanamayacağını sordu, bu yüzden ona izin verdim.

Ella preguntó si podía usar el teléfono, entonces la dejé.

O, telefonda beni o kadar kızdırdı ki telefonu yüzüne kapattım.

Me hizo enfadar tanto en el teléfono que le colgué.

Ondan özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.

Llamé a Susan para disculparme con ella, pero me colgó.

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

Esto en aquella época era neurálgico porque no había... no había celulares.

Tom ve Mary her gün 200'den daha fazla cep telefonu mesajını değiştirir.

Tom y Mary intercambian más de 200 textos cada día.