Translation of "Olanı" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Olanı" in a sentence and their spanish translations:

İhtiyacım olanı aldım.

- Tengo lo que necesitaba.
- Conseguí lo que necesitaba.

İhtiyacın olanı al.

Coge lo que necesites.

Doğru olanı yapın.

Haz lo que sea correcto.

Aslında en görülebilir olanı.

es en realidad el más fácil de ver.

En pahalı olanı alacağım.

Deme el de precio más alto.

Sen doğru olanı yaptın.

Hiciste lo correcto.

Ben benim olanı istiyorum.

Quiero lo que es mío.

Doğru olanı yapmak istiyorum.

Quiero hacer lo correcto.

Doğru olanı yapmak istedim.

Quería hacer lo correcto.

Beyaz kemerli olanı seviyorum.

- Me gusta el de cinturón blanco.
- Me gusta el del cinturón blanco.

Yarın ihtiyacım olanı alacağım.

Mañana compraré lo que necesito.

Tom doğru olanı yaptı.

Tom hizo lo correcto.

Olanı gördüler, sebebini değil.

Vio lo que pasó pero no la razón.

Umarım doğru olanı yapmışızdır.

Espero que hayamos hecho lo correcto.

Hangi teli kesmeliyim, kırmızı olanı mı yoksa beyaz olanı mı?

¿Qué cable debería cortar? ¿el rojo o el blanco?

O, ona söylenilmiş olanı yaptı.

Él hizo lo que le dijeron.

Her zaman ihtiyacın olanı al.

Toma todo el tiempo que necesites.

Her zaman doğru olanı yapmalısın.

- Tienes que hacer siempre la cosa correcta.
- Siempre debes hacer lo que es correcto.

İnsanların %70'i pembe olanı seçti.

El 70% de la gente eligieron el rosa.

Ki seviyem için uygun olanı buydu.

adecuado para mi nivel,

Ülkem için en iyi olanı yaparım.

Hago lo que es mejor para mi país.

Biraz daha küçük olanı var mı?

¿Tiene uno que sea un poco más pequeño?

Sadece en iyi olanı yapmak istedim.

Solo pretendía hacer lo que era mejor.

Tom için en iyi olanı yap.

Haz lo que sea mejor para Tom.

En parlak olanı şu küçük yıldızdır.

Esa estrellita es la más brillante.

Benim için en iyi olanı bilmiyorum.

No sé lo que es mejor para mí.

İnsanların %90'ı ılık tonlu olanı seçti.

El 90% de la gente eligió la del color cálido.

çoğu insanı pembe olanı seçeceğini tahmin ettim.

ya que se ha probado que el rosa es un color relajante.

Mesele dijitali veya teknolojik olanı reddetmek değil.

No se trata de rechazar lo digital o de rechazar lo tecnológico.

Evrim en uyumlu olanı seçti. Arena hazırlandı.

La evolución seleccionó a los más aptos. La arena ha sido preparada.

Sadece herkes için en iyi olanı istiyorum.

Sólo quiero lo que es mejor para todos.

Sende bu gömleğin siyah olanı var mı?

¿Tiene esta camisa en negro?

Çoğu kişinin daha ılık tonlu olanı seçeceğini düşünüyordum,

con la asunción de que la mayoría elegiría la del color más cálido,

En absürt zırha, dikenlere, dişlere sahip olanı düşünürler.

la armadura más ridícula, puntas o dientes.

Daha da ilginç olanı hemen yanındaki camiler dolmazken

aún más interesante es que las mezquitas de al lado no están llenas

Daha ilginç olanı ise dikilen Amerikan bayrağı dalgalanıyordu

Más interesante aún, la bandera estadounidense que se erigió ondeaba

Bir tişört istiyor musun?" "Evet, kırmızı olanı istiyorum."

- "¿Quieres una camiseta?" "Sí, quisiera una roja."
- —¿Quieres una camiseta? —Sí, quiero una roja.

Birkaç elbiseye baktı ve en pahalı olanı seçti.

Ella miró algunos vestidos y eligió el más caro.

Ama daha popüler olanı Roma kampına geri çekilmeden önce

pero la versión más popular es que su hijo Publius de 17 años se lanzó a rescatar a su padre

Yinede bütün iddialar arasında en kabul edilebilir olanı ise

sigue siendo el más aceptable de todos los reclamos

Zor olanı anında yaparız. İmkansız olan biraz zaman alır.

Lo difícil lo hacemos enseguida. Lo imposible lleva un poco más de tiempo.

- Bana ait olanı alacağım.
- Bana ait olanları alıyor olacağım.

Reclamaré lo que me pertenece.

Önemli olana odaklanır ve konunun dışında olanı bir kenara koyarsınız.

y solo nos centramos en lo que importa, no en lo que consideramos irrelevante.

Ama biliyor musunuz, doğru olanı yapmak için asla geç değil.

Pero nunca es tarde para hacer lo correcto.

Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.

Marte es tanto más interesante por su cercana similitud con nuestro planeta.

Ahlak anlayışının seni doğru olanı yapmaktan alıkoymasına asla izin verme.

Nunca dejes que tu sentido de moral te impida de hacer lo correcto.

- O iki oğlanın uzun boylusu.
- İki çocuktan uzun olanı o.

Él es el mayor de dos chicos.

Elimizde olanı mı yiyelim, yoksa daha doyurucu bir şey mi arayalım?

¿Comemos lo que tenemos a mano? ¿O buscamos algo más sustancioso?

Ama ihtiyacımız olanı aldık, bu iyi. Bakın, günün sıcaklığının geçtiği anlaşılıyor.

Pero tenemos lo que necesitábamos. Y el día ya no está tan caluroso.

Ve doğru olanı yapmada daha büyük bir baskıya sahip olacakları bir yer.

y probablemente mucha más presión para hacer las cosas bien.

Çok paramız yok ama kesinlikle ihtiyacımız olanı almak için yeterince miktara sahibiz.

No tenemos mucho dinero, sin embargo es suficiente para comprar lo más necesario.

- Sadece gerçekleri söylüyorum.
- Yalnızca olanı söylüyorum.
- Sadece doğruları konuşuyorum.
- Gerçeği anlatıyorum sadece.

Solo estoy diciendo la verdad.

Bu yüzden onun için zor olanı yaptı ve 100 kadar arkadaş ve akranının

Y ella habló sobre eso ante unos 100 de sus amigos, compañeros,

Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.

El único conocimiento útil es el que nos enseña cómo buscar lo que es bueno e impedir lo que es malo.

- John'a olanları duydun mu?
- John'un başına geleni duydun mu?
- John'a olanı duydun mu?

¿Escuchaste qué le pasó a John?

Bir kırmızı araba ve bir beyaz olanı gördüm.Kırmızı olan beyaz olandan daha hoş görünüyordu.

Vi un coche rojo y otro blanco. El rojo era más bonito que el blanco.