Translation of "Odasını" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Odasını" in a sentence and their spanish translations:

- Tom'un odasını temizlemesi gerekiyor.
- Tom odasını temizlemeli.

Tom necesita limpiar su pieza.

O, odasını düzenledi.

Él ordenó su cuarto.

Tom odasını temizliyor.

- Tom está ordenando su pieza.
- Tom está ordenando su habitación.

O, odasını toparladı.

- Él arregló su cuarto.
- Él recogió su cuarto.

Bana odasını kullanabileceğimi söyledi.

Ella me dijo que podía usar su habitación.

Tom odasını dekore ediyor.

Tom está decorando su habitación.

Mary henüz odasını boyamadı.

María no ha pintado su cuarto aún.

O, bana odasını gösterdi.

- Ella me mostró su recámara.
- Ella me enseñó su habitación.
- Ella me mostró su dormitorio.

O aceleyle odasını temizledi.

Ella limpió su habitación con prisa.

Tom sadece odasını temizledi.

Tom acaba de limpiar su pieza.

Hizmetçi misafir odasını temizleyecek.

La criada limpiará la habitación de invitados.

Tom'un odasını gördün mü?

- ¿Viste el cuarto de Tomás?
- ¿Viste la habitación de Tomás?
- ¿Viste la pieza de Tomás?

Bay Smith odasını temizliyor.

El señor Smith está limpiando el cuarto.

O, ona odasını temizletti.

Ella le hizo limpiar su habitación.

Tom odasını temizlemek istemiyor.

- Tom no quiere limpiar su habitación.
- Tom no quiere limpiar su pieza.

Odasını her zaman temiz tutar.

Ella siempre mantiene su cuarto limpio.

Odasını kendi başına aramak zorundaydı.

Él tuvo que buscar su habitación por sí solo.

Tom'un odasını temizlediğinden emin olacağım.

Me encargaré de que Tom limpie su cuarto.

Ken ağabeyi ile odasını paylaştı.

Ken compartía su habitación con su hermano mayor.

Tom odasını çok temiz tutmaz.

Tom no mantiene su habitación muy limpia.

Tom Mary'nin odasını görmek istedi.

- Tom quería ver el cuarto de Mary.
- Tom quería ver la habitación de Mary.

O, odasını temizlemekten nefret ediyor.

Él odia limpiar su habitación.

O, ona odasını temizlemesini buyurdu.

Ella le ordenó que limpiase su habitación.

O, odasını temizlemek zorunda kaldı.

Tenía que limpiar su cuarto.

Tom Mary'den odasını temizlemesini istedi.

Tom quería que Mary limpiara su cuarto.

Odasını her zaman iyi durumda tutar.

Ella siempre mantiene su habitación en orden.

Yatak odasını kontrol etmek için gideceğim.

Iré a revisar el dormitorio.

Odasını bir daha ne zaman boyayacak?

¿Cuándo volveremos a pintar su habitación?

Yatak odasını temizlememe yardım eder misin?

¿Me ayudas a limpiar la habitación?

Oğlum söylenilmeden odasını toplayarak beni şaşırttı.

Mi hijo me sorprendió ordenando su habitación sin avisar.

Tom'a odasını temizlemesini söyledim ama temizlemedi.

Le dije a Tom que limpiara su habitación, pero no lo hizo.

Kız kardeşimle bir yatak odasını paylaşıyorum.

Comparto el dormitorio con mi hermana.

Tom'un annesi ona odasını temizlemesini söyledi.

La madre de Tom le dijo que limpiara su habitación.

O, her zaman odasını temiz tutar.

Él siempre mantiene su recámara ordenada.

Tom 2.30'dan önce odasını temizlemeli.

Tom tiene que limpiar su cuarto antes de las 2:30.

Tom geçen hafta sonu odasını temizledi.

Tom limpió su cuarto el pasado fin de semana.

Kız kardeşine onun odasını boyamasına yardım ettirdi.

Consiguió que su hermana le ayudara a pintar su cuarto.

Ben bir yabancıyla otel odasını paylaşmak istemiyorum.

No quiero compartir la habitación del hotel con un desconocido.

Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

Ella siempre tiene ordenada su pieza.

Tom yatak odasını yeniden dekore etmeyi planlıyor.

Tom planea redecorar su dormitorio.

Odasını kız kardeşi ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı.

- Tuvo que compartir una habitación con su hermana.
- Tuvo que compartir su habitación con su hermana.

O, kız kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

Tuvo que compartir una habitación con su hermana.

O erkek kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

- Él tenía que compartir el dormitorio con su hermano.
- Él tuvo que compartir una recámara con su hermano.

Tom mutfağı temizlemeyi bitirdi ve sonra oturma odasını temizlemeye başladı.

Tom terminó de limpiar la cocina y después empezó a limpiar la sala de estar.

Erkek ya da kız kardeşlerinle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldın mı?

¿Tenías que compartir una pieza con tus hermanos o hermanas?

Tom Mary'ye sonunda onu yapmadan önce kaç kez odasını temizlemesini söylemek zorunda kaldığını merak etti.

Tom se preguntaba cuántas veces debería decirle a María que limpiara su pieza antes de que al fin lo hiciera.