Translation of "Kalacaksın" in Spanish

0.031 sec.

Examples of using "Kalacaksın" in a sentence and their spanish translations:

Hayatta kalacaksın.

Sobrevivirás.

Burada kalacaksın.

Te quedarás aquí.

Sen evde kalacaksın.

Te quedarás en casa.

Ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo vas a quedarte?

Ödemek zorunda kalacaksın.

Tendrás que pagar.

- Burada ne kadar kalacaksın?
- Burada ne kadar süre kalacaksın?

- ¿Cuánto tiempo os quedaréis aquí?
- ¿Cuánto tiempo te vas a quedar aquí?
- ¿Cuánto tiempo te quedarás aquí?
- ¿Cuánto tiempo se quedará aquí?
- ¿Cuánto tiempo se quedará usted aquí?

Londra'da kaç gün kalacaksın?

- ¿Cuántos días estarás en Londres?
- ¿Cuántos días te quedarás en Londres?

Bununla yüzleşmek zorunda kalacaksın.

Tendrás que aceptarlo.

Bunu kabullenmek zorunda kalacaksın.

Tendrás que aceptarlo.

Tokyo'da ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo vas a quedarte en Tokio?

Kyoto'da ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo te vas a quedar en Kioto?

Japonya'da ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo te quedarás en Japón?

Çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Tendrás que trabajar mucho.

Koş, yoksa geç kalacaksın.

- Corre, o vas a llegar tarde.
- Corre, que, si no, llegas tarde.
- Corred, que, si no, llegáis tarde.
- Corra, que, si no, llega tarde.
- Corran, que, si no, llegan tarde.

Hakone'de ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo te vas a quedar en Hakone?

Boston'da kaç gün kalacaksın?

¿Cuántos días te vas a quedar en Boston?

Bu akşam burada kalacaksın.

Te quedarás aquí esta noche.

Burada ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo vas a quedarte aquí?

Acele et; yoksa geç kalacaksın.

- Date prisa o llegarás tarde.
- Date prisa, o llegarás tarde.

Acele et. Okula geç kalacaksın.

- Apúrate. Vas a llegar tarde a la escuela.
- Apresúrate. Vas a llegar tarde al colegio.

Acele etmezsen okula geç kalacaksın.

Si no os dais prisa, llegaréis tarde a la escuela.

Fransa'da ne kadar zaman kalacaksın?

¿Cuánto tiempo vas a pasar en Francia?

Başka birine sormak zorunda kalacaksın.

Tendrá usted que preguntar a otra persona.

Burada ne kadar süre kalacaksın?

- ¿Cuánto tiempo te vas a quedar aquí?
- ¿Cuánto tiempo te quedarás aquí?
- ¿Cuánto tiempo se quedará aquí?
- ¿Cuánto tiempo se quedará usted aquí?

Oxford'ta ne kadar süre kalacaksın?

¿Cuánto tiempo vas a estar en Oxford?

Beklemek ve görmek zorunda kalacaksın.

- Tendrás que esperar y ver.
- Tendrás que esperar a ver qué pasa.

Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.

Levántate temprano o llegarás tarde.

Çok ders çalışmak zorunda kalacaksın.

Tendrás que estudiar mucho.

Acele et, yoksa geç kalacaksın.

Date prisa, o llegarás tarde.

Bütün gün yatakta mı kalacaksın?

¿Te vas a quedar en la cama todo el día?

Halanın evinde ne kadar kalacaksın?

¿Cuánto tiempo estarás en la casa de tu tía?

Gitmezsen, özür dilemek zorunda kalacaksın.

Si no va tendrá usted que excusarse.

Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

Vas a tener que ocuparte de Tom.

Onlar dönünceye kadar burada kalacaksın.

Tú te debes quedar aquí hasta que ellos regresen.

Bu gece evde mi kalacaksın?

¿Te quedarás en casa esta noche?

Bir süre burada bizimle kalacaksın.

Te quedarás aquí con nosotros por un tiempo.

Biz geri gelene kadar burada kalacaksın.

Tú te debes quedar aquí hasta que nosotros volvamos.

Birkaç zorluğun üstesinden gelmek zorunda kalacaksın.

Deberás superar algunos inconvenientes.

Burada mı kalacaksın yoksa gidecek misin?

¿Te quedas aquí o te vas?

Hızlı koş, yoksa okula geç kalacaksın.

Corre rápido, o llegarás tarde al colegio.

Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.

Levántate pronto o llegarás tarde a la escuela.

Moskova'da ne kadar kalacaksın?" "Pazara kadar."

- "¿Hasta cuándo te quedás en Moscú?" "Hasta el domingo."
- "¿Hasta cuándo te quedas en Moscú?" "Hasta el domingo."
- "¿Hasta cuándo se queda en Moscú?" "Hasta el domingo."

Derhal git, yoksa okula geç kalacaksın.

Vete de una vez, o vas a llegar tarde al colegio.

Derhal kalk, yoksa okula geç kalacaksın.

Levántate de una vez, o llegarás tarde al colegio.

Yarın sabah erken kalkmak zorunda kalacaksın.

Mañana tendrás que madrugar.

Hadi kalk artık, okula geç kalacaksın.

Venga, levántate, vas a llegar tarde a la escuela.

En fazla, sadece otuz dakika geç kalacaksın.

Como mucho llegarás solo 30 minutos tarde.

Eğer özgürlük istiyorsan, ebeveynlerinle yüzleşmek zorunda kalacaksın.

Si querés libertad, tendrás que enfrentar a tus padres.

Hoşlansan da hoşlanmasan da onu yapmak zorunda kalacaksın.

Tendrás que hacerlo, te guste o no.

Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.

Apúrate para que no llueges tarde al almuerzo.

Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.

Después de matar el carnero tendrá usted que desollarlo.

Bugün evde mi kalacaksın yoksa okula mı gideceksin?

¿Hoy vas a quedarte en casa o ir a la escuela?

Şu andan itibaren daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Tendrás que estudiar más de ahora en adelante.

Gelecek hafta Tom'la buluşmak için Boston'a gitmek zorunda kalacaksın.

Tendrás que ir a Boston la próxima semana para ver a Tom.

Hoşuna gitse de gitmese de onu yapmak zorunda kalacaksın.

- Tendrás que hacerlo, te guste o no.
- Tienes que hacerlo, te guste o no.

Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

- Si repruebas este examen tendrás que repetir la materia.
- Si suspendes este examen, tendrás que repetir curso.

Onu uygun hale getirmek için tablonun yüksekliğini değiştirmek zorunda kalacaksın.

Tendrás que modificar la altura de la mesa para que quepa.

İşi hazirandan önce bitirmek istiyorsan çok daha iyi çalışmak zorunda kalacaksın.

Si debes terminar el trabajo antes de junio, tendrás que trabajar mejor.

Bir bilet almak için en azından bir saat beklemek zorunda kalacaksın.

Para comprar un boleto deberás esperar al menos una hora.

- Onu yapmak zorunda kalmandan korkuyorum.
- Korkarım ki onu yapmak zorunda kalacaksın.

Me temo que tendrás que hacer eso.

Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.

Tendrá que volver un poco más tarde: el hombre que lleva este asunto acaba de salir.