Translation of "Geçirmek" in Spanish

0.050 sec.

Examples of using "Geçirmek" in a sentence and their spanish translations:

Her günü güzel geçirmek

Queremos tener un buen día

Tatilinizi nerede geçirmek niyetindesiniz?

¿En dónde piensas pasar tus vacaciones?

Seninle zaman geçirmek istiyorum.

Quiero pasar tiempo contigo.

Oğluyla vakit geçirmek istiyor.

Él quiere pasar tiempo con su hijo.

Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.

Quiero pasar mi vida contigo.

Geceyi burada geçirmek istiyorum.

Quiero pasar la noche aquí.

Birlikte zaman geçirmek önemli.

Es importante pasar tiempo juntos.

Ömrümü seninle geçirmek istiyorum.

Quiero pasar toda mi vida contigo.

Hayatımı burada geçirmek istemiyorum.

No quiero pasar mi vida acá.

Zaman geçirmek için caddelerde dolaştım.

Yo rondé por las calles para matar tiempo.

Yazı dağlarda geçirmek güzel olurdu.

Sería bueno pasar el verano en las montañas.

Vakit geçirmek için kart oynadık.

Jugamos a las cartas para pasar el tiempo.

Bütün sabahı böyle geçirmek isterim.

- Quisiera ocupar la mañana entera en esto.
- Me gustaría pasarme así toda la mañana.

O, kızıyla vakit geçirmek istiyor.

Quiere pasar tiempo con su hija.

Tom'la birkaç gün geçirmek istiyorum.

Quisiera pasar algunos días con Tom.

Tom benimle zaman geçirmek istiyor.

Tom quiere pasar tiempo conmigo.

Hayatımı Tom ile geçirmek istiyorum.

Quiero pasar mi vida con Tom.

Hayatımı Mary ile geçirmek istiyorum.

Quiero pasar mi vida con Mary.

Bütün zamanımı seninle geçirmek istiyorum.

Quiero pasar todo mi tiempo contigo.

Geceyi onunla geçirmek için sabırsızlanıyorum.

No veo la hora de pasar la noche con ella.

Bütün hayatımı burada geçirmek istemiyorum.

No quiero pasar toda mi vida aquí.

Kızımla biraz zaman geçirmek istiyorum.

Quiero pasar algo de tiempo con mi hija.

Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.

Quiero pasar algo de tiempo contigo.

Hayatımın kalanını seninle geçirmek istiyorum.

- Me gustaría pasar el resto de mi vida con vos.
- Me gustaría pasar el resto de mi vida contigo.

Bu, geceyi geçirmek için yeterli olacaktır.

Y esto debería servir para pasar la noche.

Bazıları zaman geçirmek için kitaplar okurlar.

- Algunos leen libros para matar el tiempo.
- Algunos leen libros para pasar el tiempo.

Tatillerimi evimin içinde kilitli geçirmek istemiyorum.

No quiero pasar las vacaciones encerrada en casa.

Ailenle zaman geçirmek senin önceliğin olmalı.

Pasar tiempo con tu familia debería ser tu prioridad.

O kızıyla birlikte vakit geçirmek istiyor.

Ella quiere pasar tiempo con su hija.

Tom'la daha fazla zaman geçirmek istedim.

Quería pasar más tiempo con Tom.

Ailemle daha fazla zaman geçirmek istiyorum.

Quiero pasar más tiempo con mi familia.

Bütün hafta sonunu Boston'da geçirmek istiyorum.

Quiero pasar el fin de semana completo en Boston.

Geceyi geçirmek için hiçbir yerim yok.

No tengo dónde pasar la noche.

Vücudumun alt yarısını ele geçirmek istesen de,

incluso si quieres cubrir toda mi parte inferior,

Tercihen iyi bir gün mü geçirmek istersiniz,

¿tendrán un buen día...

Yoksa kötü bir gün mü geçirmek istersiniz?

... o un mal día?

Her gün mutlu bir gün geçirmek isterseniz,

tener un buen día cada día,

Bana hastane odasında onca zamanı geçirmek için

Me preguntó qué hacía para sobrellevar todo ese tiempo

Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.

No quiero pasarme el resto de mi vida arrepintiéndome de ello.

Bazı insanlar zaman geçirmek için kitap okurlar.

- Hay gente que lee libros para matar el tiempo.
- Algunos leen libros para matar el tiempo.

Zaman geçirmek için kitap okuyan kişiler var.

Hay gente que lee libros para matar el tiempo.

Tom ile birkaç dakika yalnız geçirmek istiyorum.

- Quisiera estar unos minutos a solas con Tom.
- Quisiera quedarme unos minutos a solas con Tom.

Seninle daha fazla yalnız zaman geçirmek istiyorum.

Quiero pasar más tiempo a solas contigo.

Tom kırsalda biraz daha zaman geçirmek istedi.

Tom quería pasar más tiempo en el país.

Gelecek on yılı hapishanede geçirmek ister misin?

¿Quieres pasarte los próximos diez años en la cárcel?

Hayatımın geri kalanını pişmanlık duyarak geçirmek istemiyorum.

No quiero pasarme el resto de mi vida arrepintiéndome de ello.

Noel'i hastanede geçirmek zorunda olmaktan çok endişeleniyordu.

Él estaba muy preocupado por tener que pasar la Navidad en el hospital.

Tom ile daha fazla vakit geçirmek istiyorum.

Quiero pasar más tiempo con Tom.

Hayatımın geri kalanını seninle birlikte geçirmek istiyorum.

Quiero pasar el resto de mi vida contigo.

Tom hayatının geri kalanını Amerika'da geçirmek istedi.

- Tom quería pasar el resto de su vida en Estados Unidos.
- Tom quería pasar el resto de su vida en América.

Tom ömrünün geriye kalanını hapiste geçirmek istemiyor.

Tom no quiere pasar el resto de su vida en la cárcel.

Hepimiz her gün güzel bir gün geçirmek isteriz.

Todos queremos tener un buen día cada día.

Ve hepimiz her gün güzel birgün geçirmek isteriz.

y queremos ser felices cada día.

Bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

sino el rito cultural de conferir vida a las piedras.

Ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdüler.

de la Grande Armée y marcharon hacia el este para enfrentarse a la Tercera Coalición.

Her ikisinin de birlikte vakit geçirmek istediği açık.

Es evidente que ambos quieren pasar el tiempo juntos.

Bu günlerde zaman geçirmek için bahçe işleriyle uğraşıyorum.

Estoy cuidando el jardín estos días sólo para matar el tiempo.

Bu akşam birlikte biraz zaman geçirmek ister misiniz?

¿Te gustaría pasar un rato juntos esta tarde?

Tom, hayatının geri kalanını Mary ile geçirmek istedi.

Tom quería pasar el resto de su vida con Mary.

Noel'i Tom ile geçirmek istediğimi sana düşündüren nedir?

¿Qué te lleva a pensar que yo quiero pasar la Navidad con Tom?

Gerçekten tüm hafta sonunu bunu yaparak geçirmek zorunda mıyız?

¿De verdad queremos pasarnos todo el fin de semana haciendo esto?

Tom hayatının geri kalan kısmını seninle geçirmek istediğini söylüyor.

Tom dijo que quiere pasar el resto de su vida contigo.

Tom ve Mary yaşamlarının geri kalanını birlikte geçirmek istediler.

Tom y María querían pasar el resto de sus vidas juntos.

O düşüşünden hemen sonra bir operasyon geçirmek zorunda kaldı.

Después de la caída hubo que hacerle una rápida intervención.

Tom ile zaman geçirmek için bu senin son şansın.

Esta es tu última oportunidad de pasar tiempo con Tom.

Sınavda önce notlarını gözden geçirmek için biraz zaman harcamayı unutma.

No olvides pasar algo de tiempo repasando los apuntes antes del examen.

İşte daha az ve evde daha çok zaman geçirmek istiyorum.

Me gustaría pasar menos tiempo en el trabajo y más tiempo en casa.

'Evet, pazartesi gününü kötü geçirmek istiyorum' diye cevap veren oldu mu?

"Quiero tener un mal día el lunes"?

Bir Esperantistle tanışmak ve bütün günü "bu nedir?" diyerek geçirmek istiyorum.

Me encantaría conocer a un esperantista y pasar todo el día diciéndole "¿Qué es esto?".

Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.

Todavía no he encontrado a nadie con quien quisiera pasar el resto de mi vida.

Dışarısı o kadar sıcak ki bütün günü klimalı evimde geçirmek istiyorum.

Fuera hace tanto calor que quiero pasar todo el día en mi casa con aire acondicionado.

Tom kışı geçirmek için yeterli yakacak odunu olup olmadığını merak etti.

Tom se preguntaba si tenía suficiente leña para pasar el invierno.

Napolyon Haziran ayında Wellington ve Blücher'in ordularını ele geçirmek için Hollanda'ya ilerlediğinde

Cuando Napoleón avanzó hacia los Países Bajos en junio, para enfrentarse a los ejércitos de

Onun sıkı programına rağmen, Tom'un çocuklarıyla geçirmek için her zaman zamanı var.

A pesar de su apretada agenda, Tom siempre tiene tiempo para pasar con sus hijos.

Söylemek zorundayım ki, balayımı geçirmek için Gandrange'dan daha iyi bir yer yoktur.

¡Tengo que decir que no hay mejor sitio para pasar mi luna de miel que Gandrange!

Tabii başka sebepler de vardı. Bu nedenle Pando şehrini ele geçirmek üzere ilerledik.

además de otros objetivos. Por eso se procesó la toma de la ciudad de Pando.

En büyük birliği olan Dördüncü Kolordu oldu ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdü.

la Grande Armée, y marcharon hacia el este para enfrentarse a la Tercera Coalición.