Translation of "Bulunan" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Bulunan" in a sentence and their spanish translations:

Savaşçı özelliği bulunan

guerrero

Soğurken, içerisinde bulunan

a medida que se enfría,

bulunan bir köye götürmek.

a una aldea remota ubicada en el corazón de la jungla. 

Solunda bulunan aletleri kullan.

Usa las herramientas que se encuentran a tu izquierda.

Çantamda bulunan şekerleme sıcakta eridi.

El dulce que tuve en mi bolsa se derritió con el calor.

- Macaristan Orta Avrupa'da bulunan bir devlettir.
- Macaristan, Avrupa'nın ortasında bulunan bir ülkedir.

Hungría es un estado situado en Europa Central.

Göbekli ve diğer kazı yerlerinde bulunan

Y nuestros zoólogos reconocen

şu anda bulunan Ayasofya, 3. Ayasofya'dır

Hagia Sophia, actualmente ubicada, es la tercera Hagia Sophia.

Mozaiklerde bulunan meleklerin sırrı hala çözülemedi

El secreto de los ángeles en los mosaicos sigue sin resolverse

Meksika, Kuzey Amerika'da bulunan bir ülkedir.

México es un país de América del Norte.

Vaatlerde bulunan tek kişi ben değildim.

No fui la única que hizo promesas.

Bu, o çölde bulunan bir hayvandır.

Este es un animal encontrado en ese desierto.

Üzerimde bulunan tüm parayı dilenciye verdim.

Le di al mendigo todo el dinero que tenía.

Macaristan, Avrupa'nın ortasında bulunan bir ülkedir.

Hungría es un estado situado en Europa Central.

"Anlam, madde aleminde bulunan bir şey değildir;

"El significado no se encuentra en el reino material;

Londra'da bulunan bir arkadaşımdan bir mektup aldım.

Recibí una carta de un amigo mío que está en Londres.

Fal kurabiyelerinin içinde bulunan falları kim yazıyor?

¿Quién escribe las predicciones de las galletas de la suerte?

Içeride bulunan işlemeler ince bir sıva ile kapatıldı

los bordados en el interior estaban cubiertos con un fino yeso

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

Eso es porque el jabón tiene moléculas con dos extremos

Plaja gittiğin zaman okyanusta bulunan evrenin sınırsızlığını görürsün.

Cuando vayan a la playa observen la inmensidad del universo contenido en el océano.

Bulunan şeyler arasında şemsiyeler, ayakkabılar ve mendiller vardı.

Entre los hallazgos hubo paraguas, zapatos y pañuelos.

Kanatlarda bulunan Veliteler, kuşatma girişimini farkedip çoğu panikleyerek kaçtılar.

Los vélites en los flancos notan el envolvimiento y algunos entran en pánico y huyen.

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

Una capa reflectante en sus ojos amplifica la poca luz que hay.

Bunlar üç yıldır terörist izleme listesinde bulunan iki kardeşti.

los dos hermanos bajo vigilancia durante tres años.

şu anda bulunan 3. sü, 2. sinin üzerine yapıldı

3er lugar actualmente en la cima del 2do lugar

Türkiye de bulunan siteler bu kelimeleri de içerisinde bulundurdu.

Turquía también se encontró en sitios que contienen estas palabras.

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.

Antiguamente la sal era una comodidad rara y costosa.

Hacker şirketin veri tabanında bulunan hassas dosyalara erişimi kazandı.

El hacker ganó acceso a archivos sensibles en la base de datos de la compañía.

Sami'nin karnında bulunan arsenik seviyesi 4 atı öldürecek kadardı.

El nivel de arsénico encontrado en el estómago de Sami, era suficiente como para matar a 4 caballos.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

Vaya, es una gran cueva que baja por la ladera.

40 günü aşkın bir seyahat dönemi bulunan Çin yeni yılında,

Durante el período de viaje de 40 días del Año Nuevo Chino,

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

Las células de espejo en sus ojos amplifican la poca luz que hay.

María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.

María miraba al cielo estrellado, con la luna en cuarto creciente que la iluminaba aquella noche otoñal.

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

Los pedicelarios son apéndices largos como dedos con tres dientes pequeños en cada punta.

Bu arada Suriye ve Irak'ta törer eylemlerinde bulunan DAEŞ'in yenilgiye uğratırlması...

Mientras tanto en Siria e Irak, el terrorista grupo, ISIS está a punto de la derrota y tanto el

Avustralya'da bulunan bir yılan olan "içbölge taypanı" dünyanın en zehirli yılanıdır.

El taipán del interior, una serpiente encontrada en Australia, es la serpiente más venenosa del mundo.

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

Sus ojos, hechos de miles de pequeñas lentes, recogen hasta la última luz disponible.

Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.

Con su madre fuera de su camino, Duke fue capaz de proceder con su plan de malversar el dinero de la compañía.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

El folclorista Jonathan Young dice que lo único que puede lastimarlo era un arma fijada con saliva humana.

Polis, terk edilmiş araba ile üç kilometre uzakta bulunan ceset arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyor.

La policía sospechaba que había relación entre el carro abandonado y el cadáver encontrados a tres millas de distancia.

- Bazı insanlar evcil hayvanlar olarak nadir bulunan hayvanları beslerler.
- Bazı insanlar egzotik hayvanları evcil hayvan olarak beslerler.
- Kimileri egzotik hayvanları evcil hayvan olarak besler.
- Kimi insanlar acayip hayvanları evcil hayvan edinirler.

Algunas personas tienen animales exóticos como mascotas.