Translation of "Başa" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Başa" in a sentence and their spanish translations:

- Yine başa döndük.
- Yine başa sardık.
- Yine başa dönmüştük.
- Yine başa sarmıştık.

Volvimos a la casilla de salida.

Tekrar başa döneceğiz.

Volveremos a la cima de nuevo.

Başa geri dönelim.

Volvamos al principio.

Tom'la başa çıkabilmeliydim.

Debería haber sido capaz de lidiar con Tom.

Her şey başa sarıyor.

Todo se envuelve.

Onunla başa çıkabileceğimi düşünüyorum.

Creo que puedo manejarlo.

O, onunla başa çıkabilir.

Ella puede manejarlo.

O, gerilimle başa çıkamıyor.

Ella no puede manejar el estrés.

Şehri baştan başa gezdik.

Condujimos a través de la ciudad.

Onunla ustalıkla başa çıktın.

- Manejaste eso hábilmente.
- Manejasteis eso hábilmente.
- Usted manejó eso hábilmente.

Hastaların birçoğu hisleriyle başa çıkamıyordu.

Y muchos pacientes, simplemente, no podían manejar sus sentimientos

Meşguliyetinizle daha az başa çıkabilmeniz.

somos simplemente menos capaces de manejar el ajetreo.

Ve her şey başa sarıyor

Y todo se convierte en cabeza

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

Mi mente no podía con todo eso.

O bütün işle başa çıkacak.

Ella se hará cargo de todo el trabajo.

Onunla nasıl başa çıkacağımı biliyorum.

Sé cómo manejarlo.

Çocuklarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.

Yo no sé como tratar con niños.

Bana onunla başa çıkabileceğini söyledin.

Me dijiste que podías con ello.

Japon hükümeti sorunla başa çıkamaz.

El gobierno japonés no sabe cómo manejar el problema.

Bu sorunla nasıl başa çıkmalıyız?

¿Cómo vamos a tratar este asunto?

Öğretmen, öğrencilerle iyi başa çıkıyor.

Aquel profesor tiene habilidad para tratar a los alumnos.

Bununla başa çıkmanın yollarını öğrendim.

hay dos maneras de tratarlo:

Şu soruyla baş başa kaldım:

Me quedé con la pregunta:

Yalvarma hepimizin başa çıktığı bir gerçek.

La mendicidad es una realidad con la que todos lidiamos.

Başa çıkamayacağımız kadar çok örümcekle karşılaşabiliriz.

quizás encontremos más arañas de las que podemos enfrentar.

Hannibal'ın başa çıkamayacağı bir durumdur bu.

que Hannibal no puede permitirse.

- Ben bununla uğraşamam.
- Bununla başa çıkamam.

No lo puedo aguantar.

Bununla nasıl başa çıkacağımı merak ediyordum.

Me pregunté cómo podía lidiar con esto.

Pekala, bu başa çıkabileceğimiz bir şey değil.

Bien, no es nada que no esté a nuestro alcance.

Tüm bu Tip 2a zayıflıklarıyla başa çıkabilmek için.

para poder lidiar con las vulnerabilidades del Tipo 2a.

Nasıl başa çıkacağız? Doğayla daha uyumlu olabilir miyiz?

¿Cómo enfrentamos este desafío? ¿Cómo podemos adaptarnos mejor?

Tom oğlunun intiharı ile başa çıkmada sorun yaşıyor.

Tom está teniendo problemas para enfrentar el suicidio de su hijo.

Öyleyse, sizi bu tek soruyla baş başa bırakacağım.

Así que les plantearé una pregunta,

Bu kurtla başa çıkabileceğinizi düşünüyorsanız "Yeniden Dene"yi seçin.

Si aún creen poder rodear al lobo, elijan "Volver a intentarlo".

Sahip olduğumuz beden ve akılla başa çıkmanın yollarını bulmalıyız.

manejando cualquier cuerpo y mente que tengamos actualmente.

Doktor böylesine acil bir durumla nasıl başa çıkacağını biliyordu.

El doctor sabía manejar situaciones de emergencia como ésta.

Tom oğlunun intihar etmesi gerçeğiyle başa çıkmada sorun yaşıyor.

Tom está teniendo problemas para lidiar con el hecho de que su hijo cometiera suicidio.

Bu sorunla nasıl başa çıkacağıma dair herhangi bir fikrim yok.

No tengo ni idea de cómo manejar este problema.

Hayvanları, geceyle başa çıkmak için yeni yöntemler bulmaya itiyor. UYUMAYAN ŞEHİRLER

Y obliga a los animales a encontrar formas nuevas de triunfar a la noche. CIUDADES NOCTÁMBULAS

Ve kendimi ait olduğum yerin orası olduğu düşüncesiyle baş başa buldum

me confirmó que aquel era mi lugar.

Bir sürü yılan yıldızı istilaya geliyor. Ne yapacağından, nasıl başa çıkacağından emin değil gibi.

La abrumó una gran masa de ofiuras y no parecía segura de qué hacer o cómo lidiar con ellas.