Translation of "Şiddetli" in Spanish

0.014 sec.

Examples of using "Şiddetli" in a sentence and their spanish translations:

Soğuk şiddetli.

Hace un frío muy fuerte.

Tom şiddetli.

Tom es violento.

- Şiddetli yağmur yağdı.
- Şiddetli bir yağmur yağdı.

Llovió fuerte.

Şiddetli yağmur yağdı.

- Ha llovido mucho.
- Cayó una lluvia torrencial.
- Llovió fuerte.

Şiddetli yağmur yağıyor.

Llueve mucho.

Onun susuzluğu şiddetli.

Su afán es fiero.

Tom şiddetli değil.

Tom no es violento.

Onlar şiddetli düşmanlar.

Ellos son terribles enemigos.

ısı dalgaları ve şiddetli fırtınalar yıkıcı majör şiddetli kuraklık

intervalo al veintiuno por ciento de la producción global total de

Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek,

oportunidades para acabar con la extrema pobreza,

Hava çok şiddetli soğuk.

Hace un frío glacial.

Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.

Todos estábamos temblando por el encarnizado frío.

Osaka'da şiddetli yağmur yağıyordu.

- Llovía muy fuerte en Osaka.
- LLovía intensamente en Osaka.

Rüzgâr dışarıda gerçekten şiddetli.

El viento es muy fuerte afuera.

Dün şiddetli yağmur yağdı.

Llovió duro ayer.

Şimdi şiddetli yağmur yağıyor.

Llueve ahora a cántaros.

Sabahleyin şiddetli yağmur yağdı.

Llovió fuerte en la mañana.

Şiddetli yağmur yağmaya başladı.

Empezó a llover fuerte.

Dün şiddetli yağmur vardı.

Llovió pesadamente ayer.

Birden şiddetli yağmur başladı.

De repente empezó a llover muy fuerte.

Tom son derece şiddetli.

Tom es extremadamente violento.

- Midemde şiddetli bir ağrı hissettim.
- Karnıma şiddetli bir ağrı girdi.

Sentí un dolor agudo en el estómago.

üremesine uygun değil. Şiddetli yağmurlar

elefantes acostumbrados al clima. Fuertes lluvias En cuanto a las jirafas, cuyo

Denizde şiddetli bir fırtına vardı.

Hubo una tormenta violenta en el mar.

Şiddetli bir krizle karşı karşıyayız.

Enfrentamos una crisis violenta.

Şiddetli yağmurdan dolayı dışarı çıkamadı.

A causa de la fuerte lluvia, no pudo salir.

Şiddetli yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.

La fuerte lluvia nos impidió salir.

Şiddetli yağmur nedeniyle trenler durdu.

Los trenes se detuvieron debido a la lluvia torrencial.

Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.

- Esta noche llueve enérgicamente.
- Esta noche llueve a cántaros.

Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.

Voy aunque llueva a cántaros.

Şiddetli bir baş ağrım var.

Estoy con un terrible dolor de cabeza.

Tom şiddetli karın ağrısı çekiyor.

Tom sufre de fuertes dolores abdominales.

Çok şiddetli bir tartışma yaptık.

Tuvimos un debate muy vigoroso.

Şiddetli yağmur nedeniyle dışarı çıkamam.

No pude salir, a causa de la fuerte lluvia.

Şiddetli yağmur nedeni ile gidemedim.

No pude ir por culpa de la lluvia torrencial.

Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.

Ha llovido fuerte durante toda la mañana.

Tom'un şiddetli bir öfkesi var.

Tom tiene un temperamento violento.

Dün sabah şiddetli yağmur yağdı.

Llovió duro ayer en la mañana.

Mevcut işler için rekabet çok şiddetli.

La competencia por los puestos de trabajo disponibles es feroz.

Kısa sürede yağmur şiddetli yağmaya başladı.

Pronto empezó a llover mucho.

Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.

Tom tiene un severo dolor de cabeza.

Dün gece şiddetli bir yağmur vardı.

Anoche llovió mucho.

Maç şiddetli yağmur nedeniyle iptal edildi.

El partido ha quedado cancelado por la fuerte lluvia.

Şiddetli kar yağışı trenin gidişini engelledi.

La fuerte nevazón impidió que el tren partiera.

Şiddetli fırtınalarla baş etmeye hazır olmalıyız.

Debemos estar preparados para enfrentarnos a tormentas violentas.

Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.

- La fuerte lluvia nos impidió ir de pesca.
- La fuerte lluvia nos impidió ir a pescar.

Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.

La batalla rápidamente se tornó feroz y sangrienta.

Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.

La batalla fue feroz e increíblemente sangrienta.

Ama sonunda, çok şiddetli bir darbe değildi.

Pero, al final, no fue un golpe violento.

İki haftalık şiddetli yağmur sel ile sonuçlandı.

Dos semanas de chubascos causaron inundaciones.

- Bir sağanak yağdı.
- Şiddetli bir yağmur yağdı.

Cayó una lluvia torrencial.

Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur.

La mordedura de esta araña provoca un dolor intenso.

Bu kadar şiddetli ağrıyı nasıl görmezden gelebilirim?

¿Cómo puedo ignorar un dolor tan intenso?

Bütün gün o şiddetli ısıya nasıl dayanabiliyorsun?

¿Cómo puede usted aguantar ese calor horrible todo el día?

Böylesine şiddetli bir kar yağışı asla olmadı.

Jamás hemos tenido una nevada tan intensa.

Orta veya şiddetli koroner hastalığı olan 48 hastaya

A 48 pacientes con enfermedad coronaria moderada o grave

Evden ayrılır ayrılmaz şiddetli şekilde yağmur yağmaya başladı.

Apenas había salido de la casa cuando se puso a llover fuerte.

Tom şiddetli delilik nedeniyle bir psikiyatri hastanesinde hapsedildi.

Tom estaba confinado en un hospital psiquiátrico debido a su grave locura.

- Kasırga demek azgın fırtına demektir.
- Kasırgalar şiddetli fırtınalardır.

- Los huracanes son tempestades violentas.
- Los huracanes son tormentas violentas.

Tren şiddetli kar yağışı yüzünden otuz dakika geç kaldı.

El tren se retrasó 30 minutos a causa de la nieve.

O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.

Él se vio envuelto en una escaramuza con una banda violenta.

Sadece şiddetli felç geçiren insanları hayatta tutmakta daha iyi olduk.

Simplemente somos mejores en mantener vivas a las personas tras un derrame.

Şiddetli şişlikler ve nefes alma güçlüğü. Bir vakada ise ölümcüldü.

Hinchazón severa y dificultad para respirar. Y en un caso fue mortal.

şiddetli çatışmalara girdiler … ta ki sonunda, Prusya direnişi kırılıncaya kadar.

lucha furiosa por las aldeas de la meseta ... hasta que finalmente, la resistencia prusiana se rompió.

- Göğsümde keskin bir ağrı var.
- Göğsümde şiddetli bir ağrı var.

Tengo un dolor agudo en mi pecho.

O kadar şiddetli yağmur yağıyordu ki gidişimizi ertelemek zorunda kaldık.

Llovía tanto que tuvimos que aplazar la salida.

Alice şiddetli bir baş ağrısı yüzünden işten eve erken döndü.

Alice volvió temprano del trabajo con un terrible dolor de cabeza.

Mary ilk çocuğunun doğumundan sonra şiddetli bir doğum sonrası depresyon geçirdi.

Mary sufrió una severa depresión posparto después del nacimiento de su primer hijo.

Kadın bir burun spreyi kullanıyordu, çünkü şiddetli bir soğuk algınlığı vardı.

La mujer ocupaba un spray para su nariz ya que estaba bastante resfriada.

Herhangi bir destek kuvveti olmadan, görünüyor ki Hannibal bu şiddetli saldırıyı durduramayacak.

Sin refuerzos disponibles, parece que Hannibal no puede detener el embate.

Napolyon bile onun çok şiddetli olup olmadığını merak etti, Soult cevap verdi, “

Incluso Napoleón se preguntó si estaba siendo demasiado severo, a lo que Soult respondió: “Aquellos que

O kadar şiddetli yağmur yağdı ki onu başka bir zaman ziyaret etmeye karar verdik.

Llovía tan fuerte que decidimos visitarle en algún otro momento.

- Ağrınızın şiddetinin, 10 en şiddetli olmak üzere, 0 ile 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?
- 10 en şiddetli düzey olmak üzere, ağrınızın şiddetinin 0 ila 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?

En una escala de cero a diez, donde diez es el peor, ¿puede calificar su dolor?

- Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.

El argumento es riguroso y coherente pero a fin de cuentas poco convincente.

Ben bütün gün bilgisayar ekranı önünde otururum, bu yüzden elektro-manyetik dalgalar tarafından oldukça şiddetli şekilde bombardıman edilirim.

Me siento frente a la pantalla de un computador el día entero, así que sí resulto enormemente bombardeado por ondas electromagnéticas.

İnsanın gerçekten yapmak istemediği bir sürü istekleri vardır, ve aksini düşünmek bir yanlış anlama olurdu.O onların istekler kalmasını ister, onların sadece onun hayalinde değeri vardır; Onların yapılması ona karşı daha şiddetli bir hayal kırıklığı olurdu. Böyle bir istek sonsuz hayat için istektir.Eğer onlar yerine getirilse, insan sonsuza kadar yaşamaktan tamamen usanırdı ve ölümü isterdi.

El hombre tiene muchos deseos que en realidad no quiere satisfacer, y sería un malentendido imaginar lo contrario. Quiere que sigan siendo deseos, tienen valor únicamente en su imaginación, su cumplimiento sería una amarga decepción para él. Un deseo así es el deseo de la vida eterna. Si se cumpliera, el hombre llegaría a hastiarse de vivir eternamente, y anhelaría la muerte.