Translation of "Üvey" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Üvey" in a sentence and their portuguese translations:

Jimmy benim üvey çocuğum.

Jimmy é meu filho adotivo.

O benim üvey annem.

Ela é minha madrasta.

Mary Tom'un üvey kardeşi.

Maria é meia-irmã de Tom.

Tom, Mary'nin üvey babasıdır.

O Tom é o padrasto de Mary.

Tom üvey annesini sevmez.

Tom não gosta da madrasta.

Tom benim üvey babam.

Tom é meu padrasto.

Üvey annenin ismi ne?

Como é o nome da sua madrasta?

Tom, Mary'nin üvey evladıydı.

Tom era o enteado de Mary.

Mary Tom'un üvey annesidir.

Mary é madrasta de Tom.

Mary Tom'un üvey kızıdır.

Mary é a afilhada do Tom.

Ben Tom'un üvey babasıyım.

Sou o padrasto do Tom.

- Tom benim üvey erkek kardeşimdir.
- Tom benim üvey erkek kardeşim.

Tom é meu meio-irmão.

O benim üvey kız kardeşim.

Ela é minha meia-irmã.

O benim üvey erkek kardeşim.

Ele é meu meio-irmão.

Mary benim üvey kız kardeşimdir.

Maria é minha meia-irmã.

Tom benim üvey erkek kardeşim.

Tom é meu meio-irmão.

Bir üvey erkek kardeşim var.

- Eu tenho um meio-irmão.
- Tenho um meio-irmão.

O, üvey annesini ziyaret ediyordu.

Ele estava visitando a sua mãe adotiva.

Mary benim üvey kız kardeşim.

Maria é minha meia-irmã.

Onun üvey annesi benim baldızım.

A madrasta dele é minha cunhada.

Tom'un üç üvey çocuğu var.

Tom tem três enteados.

Tom, Mary'nin üvey erkek kardeşidir.

Tom é o meio-irmão de Mary.

Tom üvey babasından nefret ederdi.

Tom odiava seu padrasto.

Diane de üvey kız kardeşin, George.

- Daiane é sua meia irmã também, George.
- Diane é sua meia-irmã também, George.

Thomas'ın üvey bir kız kardeşi vardır.

Thomas tem uma meia-irmã.

Tom Mary'nin üvey babasıyla iyi anlaşır.

Tom se dá bem com o padrasto de Maria.

Tom'un bir tane üvey kız kardeşi vardır.

- Thomas tem uma meia-irmã.
- Tom tem uma meia-irmã.

Cinderella'nın iki aşağılık üvey kız kardeşi vardı.

Cinderela teve duas irmãs más.

Annenle evlendim ama baban değilim. Sen benim üvey oğlumsun.

Eu sou casado com a sua mãe, mas não sou seu pai. Você é meu enteado.

Üvey annemle hiç tartışmadım veya o bana gerekçeler vermedi.

Eu nunca discuti com a minha madrasta, tampouco ela me deu motivos para tal.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom aprendeu a aceitar o amor que seus padrastos lhe deram.

Onlar ayrıca Snow White'ın dinsiz üvey annesini de davet ettiler.

Convidaram também a desalmada madrasta de Branca de Neve.