Translation of "Tuttu" in Japanese

0.053 sec.

Examples of using "Tuttu" in a sentence and their japanese translations:

- O nefesini tuttu.
- Nefesini tuttu.

- 彼女は息を殺した。
- 彼女は息をひそめた。
- 彼女は息を止めた。

- O benim elimi tuttu.
- O, elimi tuttu.

彼女は私の手を取った。

Şimdiye kadar tuttu.

順調だな

Hemşirenin elini tuttu.

皆 安堵の息をつきました

Adam kolumu tuttu.

その男は私の腕をつかんだ。

Cüzdanını elinde tuttu.

その子は手に財布をしっかり掴んでいた。

O, nefesini tuttu.

彼女は息を飲んだ。

O, ipi tuttu.

彼はロープをつかんだ。

Tom çakmağımı tuttu.

トムが私のライターを持っていた。

Tom ceketini tuttu.

トムは自分のコートをつかんだ。

30 dolar tuttu.

それは30ドルする。

Tom sözünü tuttu.

トムは約束を守った。

O, elimi tuttu.

彼は私の手をつかんだ。

O, sözünü tuttu.

彼は約束を守った。

- Fatura 50 dolar tuttu.
- Fatura elli dolar tuttu.

- 紙幣が合計50枚になる。
- 勘定は全部で50ドルになります。

Yale bir koç tuttu,

イエールはヘッド・コーチを雇い

Fatura 100 dolar tuttu.

- 勘定書の総額は100ドルになった。
- 勘定は100ドルに達した。

Adam çocuğu elinden tuttu.

その男は少年の手をつかまえた。

Babam beni kolumdan tuttu.

父は私の腕をつかまえた。

O, elimden sıkıca tuttu.

彼女は私の手にしっかりとしがみ付いた。

O, pencereyi kapalı tuttu.

彼は窓を閉めておいた。

O azarlanıyorken dilini tuttu.

彼は叱られているとき口をつぐんでいた。

O beni elimden tuttu.

- 彼は私の手をとった。
- 彼は私の手を掴んだ。

O onu gizli tuttu.

彼はそれを秘密にしておいた。

Kadını şüphelilerin dışında tuttu.

彼はその女性を容疑者から除外した。

Maçı izlerken nefesini tuttu.

彼はかたずをのんで試合を見守っている。

Dün gece buz tuttu.

ゆうべ霜が降りた。

O, gözlerini kapalı tuttu.

- 彼女は目を閉じたままであった。
- 彼女は目を閉じたままでいた。

O, onu elinden tuttu.

彼女は彼の手をつかんだ。

Tom, Mary'yi saçından tuttu.

トムはメアリーの髪をつかんだ。

Kendine otel suiti tuttu.

彼女はホテルのスイートルームを独り占めにした。

Tom, Mary'yi sıkı tuttu.

トムはメアリーをきつく抱きしめた。

Tom onun çantasını tuttu.

トムは自分の鞄をつかんだ。

O onun elini tuttu.

彼は彼女の手を掴みました。

O, onu kolundan tuttu.

彼は彼女の袖をつかんだ。

Çocuk annesinin elini tuttu.

子供は母親の手をとった。

Çocuk annesinin kolunu tuttu.

子供は母の腕にしっかりしがみついていた。

Polisler kalabalığı geride tuttu.

警察は群衆を制止した。

Polis onu gözaltında tuttu.

警官は彼を拘留した。

Polis kalabalığı geride tuttu.

警官たちは群衆をおしとどめた。

O, kolumu sımsıkı tuttu.

彼女は私の腕にしっかりつかまった。

O, bebeğini kollarında tuttu.

彼女は両腕に赤ん坊を抱えていた。

O, dalı sıkıca tuttu.

彼はしっかりと枝につかまった。

Tom, Mary'nin elini tuttu.

トムさんはメアリさんの手を握りました。

Tom ağzını kapalı tuttu.

トムは黙っていた。

O onun kolunu tuttu.

彼は彼女の腕をつかんだ。

O onu sıkıca tuttu.

彼は彼女をしっかりと抱いた。

Öğretmen beni sınavdan muaf tuttu.

先生は私の試験を免除してくれた。

Hesap üç bin dolar tuttu.

請求額は合計3000ドルになった。

Akan Gölü'nün üstü buz tuttu.

阿寒湖は一面に凍った。

İki asker kapıda nöbet tuttu.

2人の兵士が、門のところで見張りをしていた。

Kışın yemek odasını sıcak tuttu.

彼女は冬に食堂を暖かくしておいた。

Fırtınalı denizlerde onu deniz tuttu.

彼女はしけで船に酔った。

O, zor kaderine yas tuttu.

彼は身の不安を嘆いた。

O parmaklarıyla masada tempo tuttu.

彼女は指でテーブルをとんとんたたいた。

Su seti seli geri tuttu.

堤防が洪水を防いだ。

John başını suyun üstünde tuttu.

ジョンは水の上に頭を出した。

Yaesu Otelinde bir oda tuttu.

彼は八重洲ホテルに一室をとった。

John kafasını suyun üzerinde tuttu.

ジョンは何とかやっていた。

Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.

警察は怒った群衆を引き止めた。

O, bütün pencereleri açık tuttu.

彼は窓を全部開けておいた。

Ama akıllı seçimleriniz beni hayatta tuttu

だが君の賢い判断で―

Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu.

暑さで一晩中眠れなかったのさ。

Partiye geç kalmamak için taksi tuttu.

パーティーに遅れないように、彼はタクシーをひろった。

O ellerini sıkıca kulakları üzerinde tuttu.

彼女はしっかり耳をおさえていた。

O, yolculuğu esnasında bir günlük tuttu.

彼は旅行の間日記をつけた。

Tüm yolcuları fırtına sırasında deniz tuttu.

- 嵐の間は船客はみな船酔いした。
- 嵐の間、乗客はみんな船酔いした。

Kolumdan tuttu ve gözlerimin içine baktı.

彼は私の腕をつかんで私の目をじっと見た。

Bütün millet kahramanın ölümüne yas tuttu.

全国民が英雄の死を悲しんだ。

Çocuk tüm parasını bir kumbarada tuttu.

子は 貯金箱に すべてのお金を置きました。

Bu eldivenler onun ellerini sıcak tuttu.

- この手袋が彼女の手を暖める。
- この手袋が彼女の手を暖かくしてくれた。

Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.

ケイトは歴史の講義を丹念にノートにとった。

Saatler sonra Avusturyalı güçler Belgrad'ı bombardımana tuttu.

その直後からベオグラードへの砲撃を開始した

General boğayı boynuzlarından tuttu ordusunu felaketten kurtardı.

将軍は難局に敢然と立ち向かい、自軍を破滅から救った。

O, dilini tuttu ve bir kelime söylemedi.

彼は口元をしっかり結び一言もしゃべらなかった。

Küçük kız kardeşim caddeyi geçerken elimi tuttu.

通りを渡るとき妹は私の手につかまった。

Şiddetli yağmur çocukları bütün gün evde tuttu.

大雨のため一日中子供たちは家に閉じこもっていた。

O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.

彼女は私の手を取りそしてその手をきつく握り締めた。

Onun hastalığı onu altı hafta hastanede tuttu.

彼女は病気で6週間入院した。

Beni uçak tuttu ve kusacak gibi hissettim.

私は飛行機に酔って吐きそうになった。

O cesur bir şekilde başını dik tuttu.

彼女は勇敢に頭を上げていた。

Tom, Mary'nin kolunu tuttu ve yürümeye başladılar.

トムはメアリーの腕を取って歩き始めた。

Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.

彼らは彼女を恩人として敬った。

Eylau'daki acımasız kış savaşında askerleri hattın merkezini tuttu.

アイラウでの残忍な冬の戦いで、彼の軍隊は列の中心を握った。

Kalkanıyla yaklaştı ve saldırırsa diye kalkanını havada tuttu.

‎彼女は攻撃に備え ‎貝を盾にして近づいた

Ağır trafik gürültüsü beni bütün gece uyanık tuttu.

ひどい交通騒音のため、私は夜通し眠れなかった。

Küçük çocuk caddeyi geçerken annesinin elini sıkıca tuttu.

その男の子は通りを渡るとき母親の手をしっかりと握っていた。

Kızım ceket kolumu tuttu ve gitmeme izin vermedi.

娘は私の上衣の袖にすがりついて、私を行かせまいとした。

O, yaşlı kadının elini tuttu ve kiliseye götürdü.

彼女はおばあさんの手を取って教会まで連れていきました。

O, bir makineli tüfek ile işgalcileri körfezde tuttu.

彼は機関銃を持って侵略者たちを寄せ付けなかった。

O, bütün gece hasta çocuğunun başında nöbet tuttu.

彼女は病気の子供を徹夜で看病した。

- Taksiyle gidip geldi.
- Gidiş-dönüş için taksi tuttu.

彼は往復ともタクシーに乗った。

- Polis soyguncunun elinden tuttu.
- Polis soyguncunun kolunu yakaladı.

警官は泥棒の腕をつかんだ。

Onun hastalığı altı hafta boyunca onu hastanede tuttu.

彼女は病気で6週間入院した。

Tom uzanıp Mary'yi öpmemek için kendini zor tuttu.

トムはメアリーに顔を近づけキスをしたい気持ちを抑えた。

Of, şarjın da en aksi vakitte biteceği tuttu.

うわ、最悪なタイミングで電池切れやがった。

Küçük köpeğin sahibi onu boynundan tuttu ve onu azarladı.

小さな犬の飼い主は首を捕まえてしかりつけました。

Hava o kadar soğuktu ki gölün üstü buz tuttu.

- とても寒くて湖は一面に凍ってしまった。
- とても寒かったので、湖は一面氷に覆われた。

- Ağaçlar beni yağmurdan korudu.
- Ağaçlar beni yağmurdan uzak tuttu.

木のおかげで雨にぬれずにすんだ。