Translation of "Sıkıcı" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Sıkıcı" in a sentence and their japanese translations:

Sıkıcı.

そんなの退屈だと

Sıkıcı!

- 退屈だなあ。
- 退屈だな〜。

Bu sıkıcı.

面白くない。

Facebook sıkıcı.

Facebookはつまんないよ。

Ne sıkıcı!

退屈だなあ。

Hayatım sıkıcı.

私の人生つまんないな。

Sıkıcı bölümleri geç.

つまらない章は飛ばせ。

Kitabı sıkıcı buldum.

私はその本が退屈なものであることを知った。

Bu roman sıkıcı.

- この小説は退屈だ。
- この小説はつまらない。

Tren beklemek sıkıcı.

電車は待つことが退屈だ。

Bu video sıkıcı.

このビデオはつまらないよ。

TV bugün sıkıcı.

今日のテレビつまらない。

Ben gerçekten sıkıcı mıydım?

俺は本当にださいのか。

Ben sıkıcı oyundan usanıyorum.

つまらない試合に飽きてきた。

Bir tren beklemek sıkıcı.

電車は待つことが退屈だ。

Tüm bu filmler sıkıcı.

映画はどれもたいくつだ。

Tom'un sıkıcı olduğunu düşünüyorum.

トムって面白くないやつだと思うよ。

Bu gerçekten can sıkıcı.

ほんとウザいな。

Kokteyl partileri sıkıcı olabilir.

カクテルパーティーは退屈なときもある。

Onun dersleri korkunç sıkıcı.

あの先生の講義はあくびが出る。

O sıkıcı bir adam.

- 彼は嫌な奴だ。
- あいつって、ヤな奴だよな。

Sanırım onun romanı sıkıcı.

私は彼の小説をつまらないと思う。

Profesörün sıkıcı dersi beni uyuttu.

教授のだるい講演で寝てしまった。

Kitaplar olmasa hayat sıkıcı olurdu.

もし本がなければ、人生は退屈だろう。

O, can sıkıcı bir soru.

それは困った質問だな。

O filmi çok sıkıcı buldu.

彼はその映画がとてもつまらないとわかった。

O can sıkıcı ve bencildir.

彼女は迷惑で自己中心的だ。

Bu sıkıcı oyunu izlemekten usandım.

つまらない試合に飽きてきた。

O, filmi çok sıkıcı buldu.

彼はその映画がとてもつまらないとわかった。

Ah çocuk, bu can sıkıcı.

あちゃー、こいつはばつが悪いわ。

Bu sıkıcı olursa eve giderim.

つまんなかったら帰る。

Onun romanının sıkıcı olduğunu düşünüyorum.

私は彼の小説をつまらないと思う。

Bu sıkıcı hayata razı olamam.

私はこんな退屈な生活には我慢できない。

Benim görevim donuk ve sıkıcı.

仕事は退屈でつまらないです。

Inanılmaz sıkıcı iş hayatına sahip olmasına

世界中の何百万もの労働者が

Tatil çok sıkıcı olmaya devam ediyor.

休みがつづくととても退屈です。

Öylesine sıkıcı bir konuşmaydı ki uyuyakaldım.

それは非常に退屈な演説だったので私は眠ってしまった。

Doğruyu söylemek gerekirse, onun dersi sıkıcı.

実際のところ、彼の講義は退屈であった。

Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.

女ってなんであんなにめんどくさい生き物なんだろう。

Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.

あの人達は退屈な仕事にあきあきしているのだ。

Senin sayende, sıkıcı iş birikimi tamamlandı.

積み重ねた退屈な仕事がおかげさまで済んできた。

Açıkçası, onun konuşmaları her zaman sıkıcı.

- 率直に言うと、彼のスピーチはいつも退屈だ。
- はっきり言うと、彼のスピーチはいつもつまらない。

Müzik olmasaydı dünya sıkıcı bir yer olurdu.

音楽がなかったら、世界は退屈な場所になることでしょう。

Müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.

音楽がなかったら、世界は退屈な場所になることでしょう。

Müzik olmadan, dünya sıkıcı bir yer olurdu.

- 音楽がなかったら、世界は退屈な場所になることでしょう。
- 音楽がなかったら、世の中は退屈な場所になってしまうよ。

Jane çok sıkıcı bir hafta sonu geçirdi.

ジェーンはとても退屈な週末を過ごした。

Bir randevu için geç kalmak can sıkıcı.

デートに遅れるのがはずかしいです。

Bu da toplantıları sadece sıkıcı ve benzer yapmıyor,

これでは退屈で どこかで見た 集まりになるだけでなく

Spor olmasa okul hayatı ne kadar sıkıcı olurdu!

もしスポーツがなければ学校生活はなんとつまらないものだろう。

Eğer müzik olmasaydı dünya sıkıcı bir yer olurdu.

音楽がなかったら、世界は退屈な場所になることでしょう。

Senin can sıkıcı sorularınla beni rahatsız etmeyi kes!

くどいよ君の質問は、もううるさい。

- O can sıkıcı değil mi?
- Canını sıkmıyor mu?

うざくない?

Bütün erkek çocukları Carol'un sıkıcı bir kişi olduğunu düşünüyordu.

少年達はキャロルのことをつまらない人間だと思っていた。

- Bu roman beni sıkıyor.
- Bu roman bana sıkıcı geliyor.

この小説は退屈だ。

Kozue öğretmenin dersinin, donuk, sıkıcı ve sonsuz olduğunu düşündü.

こずえは先生の授業はつまらなくて退屈で永遠に続くように感じた。

Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.

コーヒーのおかげで退屈なコンサートの間眠らないでおくことができた。

Sıkıcı işimde rutine bağladım ve yeni bir şey yapmam gerekiyor.

退屈な仕事に飽き飽きだから、何か新しいことを始めなければ。

Ailem aptal şeyler hakkında tartışmayı sürdürüyor. Bu çok can sıkıcı!

両親がくだらないことで言い争っていて、とてもいらいらするよ。

Hakkında hiçbir şey bilmediğim Geometri çok sıkıcı bir konu gibi görünüyor.

幾何学について私は何も知らないが、とても退屈な学科らしい。

O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.

彼女にはその夜は退屈でおもしろくなかった。早い話が、時間の浪費であった。

Onun yeni romanını çok sıkıcı buldum. Onun çok iyi bir yazar olduğunu sanmıyorum.

彼の今度の小説はすごく退屈だった。たいした作家ではないと思う。

Arkadaşlarım her zaman benim sakin olduğumu söyler fakat ailem her zaman can sıkıcı olduğumu söyler.

友達はいつも僕のこととても落ち着いてるって言うけれど、家族にはいつもいらいらしているって言われるんだ。

Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

このファンタジー小説は派手な魔法のオンパレードで逆に単調だ。

Çok sıkıcı olduğunu düşündüğü Avrupa dillerinden sinirlenen Christopher Columbus Columbian dilini icat etti, öyle karmaşık bir dildi ki onu sadece o konuşabildi.

クリストファーコロンブスは、あまりにつまらないと見なしたヨーロッパの諸言語に不満を感じて、自分しか話せないほど複雑な「コロン語」を考案した。