Translation of "şansı" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "şansı" in a sentence and their japanese translations:

Bu şansı kullanmalısınız.

- 君はこの機会を利用すべきだ。
- あなたはこの機会を利用すべきだ。
- あなたはこのチャンスを利用すべきだ。
- あなたはこのチャンスを活かすべきだ。
- このチャンスを活かさなきゃ駄目だよ。

Onun şansı açıktır.

- 彼女好調ですね。
- 彼女はついている。

Onun şansı açık.

彼は順風満帆だ。

Seçilme şansı yüksek.

彼が選出されるチャンスは十分にある。

- Onun iyileşme şansı yok.
- Onun hiç iyileşme şansı yok.

- 彼は回復する見込みがない。
- その人は回復する可能性がありません。

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

幸運な者もいた

Istakozun kaçma şansı yoktu.

‎封じ込めに成功‎だ

Onun başarma şansı yok.

彼に成功の見込みはない。

Önünde sonunda şansı bitecek.

遅かれ早かれ彼の運は尽きるだろう。

İkinci bir şansı bekle.

別の機会を待て。

O iyileşme şansı dışındadır.

彼は回復する見込みがない。

- Onun benden az şansı yok.
- Onun da benim kadar şansı var.

彼女には私とほとんど同じぐらいチャンスがある。

Yaşam koşullarını arttırma şansı olabilir.

得られるようにするためです

Onun ödülü kazanma şansı var.

彼女が授賞する見込みは十分にある。

Herkesin şansı bir gün dönebilir.

- 誰にも得意な時代はある。
- 誰にも得意な時代があるものだ。
- 誰にも一度は全盛期がある。
- 犬も歩けば棒に当たる。
- どんな人でも盛りの時はある。
- どんな犬にも全盛期がある。
- だれにも得意な時はあるもの。

Ona bir kaçma şansı verdiler.

彼等は彼に逃げるきっかけを与えた。

Onun iyileşme şansı var mı?

彼が回復する見込みはあるでしょうか。

Onun iş bulma şansı yoktu.

運悪く仕事が見つからなかった。

İyi bir başarı şansı var.

うまくいく可能性は十分にある。

Takımımızın kazanma şansı çok iyi.

うちのチームが勝つ見込みはかなり大きい。

Kazanmanın bir dış şansı vardır.

勝つ可能性はごくわずかだ。

Onun cevabı bilebilme şansı var.

ひょっとして彼女は答えを知っているかもしれない。

Av indirmek için en iyi şansı.

‎狩りのチャンス到来だ

Kız New York'a gitme şansı yakaladı.

彼女はニューヨークに行くチャンスに飛びついた。

Takımlarının bu sezonu kazanma şansı yok.

彼らのチームは今シーズンほとんど勝算が立たない。

Onun bir iş bulacak şansı vardı.

彼は幸運にも仕事を見つけた。

Onun iyi bir seçilme şansı var.

彼が選出されるチャンスは十分にある。

Bu şansı ziyan etmemeye gayret et.

この機会を無駄にしないように気を付けよ。

Onun az miktarda kazanma şansı vardır.

彼が勝つ見込みはほとんどない。

Tom'un bir kazanabilme şansı var mı?

トムが勝てる可能性はあるかな?

Gençlere gelecekleri için savaşma şansı tanıyacak fikirler.

若者たちに 成功を勝ち取る機会を 与えるためのアイデアです

Şansı yakalamak için bir yelken yaparak başlayın.

運を掴むための帆を 作り始めましょう

Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.

彼は幸運にもすてきな女の子と結婚した。

Er ya da geç, onun şansı bitecek.

- 遅かれ早かれ彼の幸運も終わるだろう。
- 遅かれ早かれ、彼の運は尽きるだろう。
- 早晩彼の運は尽きるだろう。

- Büyük ihtimalle kazanacak.
- Onun kazanma şansı yüksek.

- 彼が勝つ見込みがかなりある。
- 彼が勝つ見込みはかなりある。

İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.

その二つの国が合併する見込みはない。

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

1対1で戦ったら 絶対に勝てない

Insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

このようなサイの突進から 人は逃げ切れないと言います

Tek başına bir sırtlanın aslan karşısında şansı yok.

‎ハイエナ1頭では ‎ライオンにかなわない

İyi bir iş bulmak için çok şansı vardı.

彼は幸運にも良い仕事が見つかった。

Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.

彼は幸運にもかわいい女の子と結婚した。

Tom Boston'dayken Mary'yi ziyaret etmek için şansı yoktu.

トムがボストンにいた時、メアリーのもとを訪れる機会はなかった。

O, sorunu çözmek için çalıştı, ama şansı yoktu.

彼は問題の解決策を考え出そうとしたけど、無理でした。

Onun maçı kazanma şansı olduğuna hiç kimse inanmadı.

彼がその試合に勝つ可能性があるなど誰も信じていなかった。

Avrupa'yı ziyaret etmesi için asla ikinci bir şansı olmayacak.

彼女には決してヨーロッパを訪ねるまたの機会はないであろう。

Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.

彼は幸運にもよい奥さんを見つけた。

O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

あのチームは、あるとしても、まず優勝の望みはない。

Onun iyi bir yükselme şansı olan bir işi var.

彼女は有望な仕事に就いている。

Hangi seçenek panzehri yenilememiz için bize en iyi şansı verir?

どっちなら 抗毒液の代わりを探せる?

Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.

‎だが今夜は満月だ ‎敵を見分けやすい

Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.

リンドバーグが幸運に恵まれず、飛行機の操縦に明るくなかったならば、かれは大西洋横断飛行に成功することはできなかっただろう。

Bir diyete sıkı sıkıya sarılmadıkça, çok az zayıf kalma şansı vardır.

ダイエットを続けなければスリムなままでいる見込みはほとんどない。

Fakat tungaralar sadece bir yıl yaşar. Bu, üremek için son şansı olabilir.

‎しかし彼らの寿命は1年 ‎繁殖の機会はとても貴重だ

Bu işte büyük bir gelir elde etme şansı var, ayda bir milyon yen mümkün!

非常に高い収入を得るチャンスがあるビジネス、月額100万円可能!!