Translation of "Ülkenin" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Ülkenin" in a sentence and their japanese translations:

Hiçbir ülkenin başka bir ülkenin içişlerine müdahale etmemesi gerekir.

いかなる国も他国の内政に干渉してはならない。

Doğdukları ülkenin kültürü ile

過激派に転じた若者も 苦しんでいたのです

Ülkenin ekonomisi çökmek üzeredir.

その国の経済は崩壊寸前だ。

Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

戦争がその国の富を減らした。

Grev ülkenin ekonomisini etkiledi.

- ストライキは国民経済に影響を与えた。
- ストは国の経済をさまたげた。

- Bu ülkenin nüfusu giderek azalıyor.
- Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

- この国の人口はだんだん減っている。
- この国の人口は徐々に減少している。

Gül, bu ülkenin milli çiçeğidir.

バラはわが国の国花である。

Her ülkenin kendi tarihi var.

どの国にも歴史がある。

İki ülkenin diplomatik ilişkileri bulunmuyor.

その両国は外交関係がない。

O ülkenin güzelliği tarifin ötesindedir.

- その国の美しさは言葉に表現できないほどである。
- その国の美しさは言葉で表現できないほどである。
- その国の美しさは筆舌に尽くし難い。

O ülkenin hükümeti atık kararlı.

その国の政府は今安定している。

Ülkenin o bölgesinde fırtınalar vardı.

その国のその地域ではよく嵐が発生した。

Bu ülkenin dört mevsimi vardır.

この国は季節が4つあります。

Bu ülkenin hükümeti halkına zulmediyor.

この国の政府は国民を圧迫している。

O, bu ülkenin iç işidir.

それはこの国の内政問題だ。

Bir ülkenin refahı vatandaşlarına bağlı.

国家の繁栄は市民の手にかかっている。

Bu ülkenin geleneklerine aşina değilim.

私はこの国の習慣に慣れていない。

O, ülkenin iyiliği için çalışır.

彼は国のために働いている。

Onlar ülkenin her yanında topluluk kurucuları.

彼らはコミュニティを作る者として 全国あちこちにいるからです

Kendi ülkenin tarihi ile tanışık olmalısın.

自分の国の歴史は、よく知るべきです。

Bu ülkenin geleceği hakkında çok endişeliyiz.

われわれはこの国の将来を大いに心配している。

O ülkenin hükümeti insanlarına baskı yapmaktadır.

その国の政府は国民を圧迫している。

Ülkenin başkenti ekvator üzerinde yer almaktadır.

その国の首都は赤道下にある。

Ülkenin ana ürünleri kakao ve altındır.

その国の主な産物はココアと金である。

Ülkenin bu kısmında nadiren kar yağar.

その国のその地域では雪はめったに降らない。

Bankanın ülkenin her yerinde şubeleri var.

その銀行は国中いたるところに支店を持っています。

Japonya o ülkenin yeni hükümetini tanıdı.

日本はその国の新しい政府を承認した。

Bu ülkenin ana ürünlerinden biri kahvedir.

この国の主な産物の1つはコーヒーだ。

Ülkenin bu bölümündeki dağlar çeşitlilikle doludur.

この辺の山々は変化に富んでいる。

Bu ülkenin nüfusu ABD'ninkinden daha büyük.

この国の人口はアメリカの人口より少ない。

Bunun için, bu iki güçlü dev ülkenin

そのためには この2つの大国が

Bunların hepsi bir ülkenin ihtiyaç duyduğu meslekler,

これらは国が必要とする 専門職でありながら

Her ülkenin kendisine ait bir bayrağı var.

どの国にも国旗がある。

Ülkenin dış ticareti tamamen bu limana bağlıdır.

その国の外国貿易はこの港に完全に依存している。

Birçok ülkenin sigara içilmesini yasaklayan yasaları var.

多くの国で喫煙を禁止する法律が出来ている。

Birçok ülkenin uyuşturuculara karşı sıkı yasaları vardır.

多くの国には、麻薬に対する厳しい法律がある。

Bir ülkenin refahı az çok vatandaşına bağlıdır.

国家が繁栄するかは多かれ少なかれ国民次第である。

Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.

彼らは他国の内政に干渉すべきではない。

Mülteciler ülkenin dört bir yanından içeri girdiler.

難民が国中からなだれ込んだ。

O ülkenin ekonomik durumu günden güne değişiyor.

あの国の経済状態は日ごとに変化する。

Ve 1972'de ülkenin ilk yılan parkını açtı.

1972年にはインド初の ヘビ園を設立しました

Bu, Avusturya boyutundaki bir ülkenin Gayrisafi Milli Hasılası.

オーストリアのような国のGDP並みです

Ve ülkenin en büyük e-ticaret platformu Taobao,

そして中国最大の電子商取引 プラットフォームであるタオバオワンは

Bu ülkenin insanları artık eski geleneklerine saygı göstermiyor.

この国の人々はもはや自分達の古い伝統を尊重してはいない。

Ülkenin açılmasının Japon medeniyeti üzerinde büyük bir etkisi oldu.

開国は日本文明に大きな影響をもたらした。

Bir ülkenin en çok ihtiyacı olan şey bilgili liderdir.

その国が最も必要としているのは賢明な指導者である。

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

昨年は輸出が好調の反面、輸入が落ち着いていたので貿易収支は改善した。

Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.

タイではすでに乾燥しすぎて米作ができなくなった地方もある。

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

その国は気候が温和だ。

Uluslararası bir ticaret yasağı, o ülkenin ekonomisi için bardağı taşıran son damla olabilir.

国際貿易禁止令がその国の経済にとって最後の頼みでしょう。

Bu ülkenin gerçekten siyahi bir başbakanı kabul etmeye hazır olup olmadığını merak ediyorum.

あの国は果たして本当に黒人の大統領をうけいれる覚悟はあるのだろうか。

Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.

一国の経済力はその生産力だけでなく消費力にも存する。

Bir ülkenin nasıl olduğunu bilmenin en iyi yolu gitmek ve onu kendi gözlerinizle görmektir.

ある国を知る最良の方法は、行って、自分の目で見ることだ。

Çevreci, tehlikeli bir görevde, ülkenin benekli sinsi avcılarının peşinde, ancak yaptığı işin bir bedeli var.

自然保護活動家の彼は 仕事でヒョウを追跡しており 危険と隣り合わせです

Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir.

パスポートは所有者をある国の国民であることを確認し、海外への旅行を認めるためのものである。