Translation of "Yarar" in German

0.005 sec.

Examples of using "Yarar" in a sentence and their german translations:

O işe yarar.

Das ist ja praktisch.

Hipnotizma işe yarar.

Hypnose funktioniert.

Bu neye yarar?

- Wozu dient das?
- Wozu ist das?
- Für was ist das?

Neye yarar bilmiyorum.

Ich weiß nicht, wofür es ist.

Umarım işe yarar.

Ich hoffe, dass das funktioniert.

Beyin yıkama işe yarar.

Gehirnwäsche wirkt!

Umarım bu işe yarar.

Ich hoffe, das funktioniert.

Bu ne işe yarar?

Was macht das?

Birine yarar ötekine zarar.

Des einen Freud ist des anderen Leid.

Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

Ein Kadaver ist etwas Gutes.

Nasıl yani? İşe yarar mı?

Wie soll das funktionieren?

Herhangi bir kağıt işe yarar.

Jedes Papier ist geeignet.

Bu her zaman işe yarar.

- Das funktioniert jedes Mal.
- Das klappt jedes Mal.
- Es funktioniert immer.

Onu söylemek işe yarar mı?

Wird es etwas nützen, das zu sagen?

O şey ne işe yarar?

Was macht das Ding?

Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.

Ich habe von der Lektüre dieses Buches profitiert.

Umarım bu veri işine yarar.

Ich hoffe, diese Daten werden Ihnen nützen.

Akıllıca kullanılırsa, para çok işe yarar.

Klug verwandt, kann Geld viel erreichen.

- Bu işe yarar.
- Şimdilik idare eder.

Das wird genügen.

Bu şu an için işe yarar.

Das reicht vorerst.

Yavaşça ve sessiz! Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

Immer schön langsam. Ein Kadaver ist etwas Gutes.

- Herhangi biri işe yarar.
- Kim olsa iş görür.

Egal wer.

Ama bu yalnızca, hepimiz ciddiye alırsa işe yarar.

Aber das funktioniert nur wenn jeder von uns es ernst nimmt.

- Matematiğin ne faydası var?
- Matematik ne işe yarar?

Wozu ist Mathematik gut?

O çok sayıda fikir buldu ama hiçbiri işe yarar değildi.

Wir hatten eine Menge Ideen, aber keine davon war gut.

- Ormanların dikimi çevre için iyidir.
- Ormanların dikilmesi çevreye yarar sağlar.
- Ağaç dikilmesi çevre için iyidir.
- Ağaç dikilmesi çevre için yararlıdır.

Wälder zu pflanzen ist gut für die Umwelt.

Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.

Langsam hatte Alice die Nase voll davon, neben ihrer Schwester auf der Bank zu sitzen und nichts zu tun zu haben: ein zweimal hatte sie einen Blick auf das Buch geworfen, das ihre Schwester las, doch es enthielt weder Abbildungen noch Dialoge; "und wozu taugt ein Buch", dachte Alice, "ohne Abbildungen oder Dialoge?"