Translation of "Ortak" in German

0.022 sec.

Examples of using "Ortak" in a sentence and their german translations:

- Ortak değerlikli bağ nedir?
- Ortak bağ nedir?

Was ist eine Elektronenpaarbindung?

Biz ortak değiliz.

Wir sind kein Paar.

- Bizim ortak bir şeyimiz yok.
- Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Wir haben nichts gemeinsam.

Ortak bir kanı yok.

Man kann sich nicht einigen.

Burada ortak olan şey,

All dem ist gemeinsam,

Çünkü kararlar ortak alınır

Weil Entscheidungen gemeinsam getroffen werden

Hepimizin ortak noktası nedir?

Was haben alle gemeinsam?

Ortak çok arkadaşlarımız var.

Wir haben viele gemeinsame Freunde.

Ortak bir şeyimiz var.

Wir haben eine Gemeinsamkeit.

O, ortak bir bilgi.

Das weiß man.

Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Wir haben nichts gemein.

Çok ortak yanımız yok.

Wir haben nicht viele Gemeinsamkeiten.

Bizim ortak çıkarlarımız var.

Wir haben gemeinsame Interessen.

Ortak bir arkadaşımız var.

Wir haben einen gemeinsamen Freund.

Ortak birçok şeyimiz var.

Wir haben viele Gemeinsamkeiten.

Ortak noktada buluşmayacak mıyız?

- Willst du mir nicht entgegenkommen?
- Wollen Sie mir nicht entgegenkommen?

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

- Wir hatten nichts gemeinsam.
- Wir hatten nichts gemein.

Ortak birkaç şeyimiz var.

Wir haben etwas gemeinsam.

Ortak çok şeyimiz var.

Wir haben viele Gemeinsamkeiten.

- Onların pek çok ortak yanı var.
- Birçok ortak noktaları var.

- Sie haben viel gemeinsam.
- Sie haben viele Gemeinsamkeiten.

Annemin de ortak ebeveyni olabilirdi.

hätte meine Mutter auch ein Co-Elternteil gehabt.

Ayrıca üstün düzeyde ortak çalışabiliyoruz.

Wir sind auch erstklassige Kooperationspartner.

Inanılmaz fedakârlığımız ve ortak çalışmamız.

unser unglaublicher Altruismus und unsere Fähigkeit zur Kooperation.

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

Gemeingut kann nicht verkauft oder verschenkt werden

Keşke beraber ortak birşey yapabilselerdi

Ich wünschte, sie könnten etwas zusammen machen

Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.

Die Verkehrssprache vieler Asiaten ist Englisch.

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

- Ich habe nichts mit ihr gemein.
- Es gibt zwischen ihr und mir keine Gemeinsamkeiten.

Onların ortak bir şeyi yok.

Sie haben nichts gemeinsam.

Ortak çok şeyimiz olduğundan eminim.

Ich weiß sicher, dass wir viel gemein haben.

Onunla ortak bir şeyim yok.

Ich habe nichts mit ihm gemeinsam.

Ortak çok şeyimiz olduğuna eminim.

Ich weiß sicher, dass wir viel gemein haben.

Onların ortak bir şeyi var.

Sie haben etwas gemein.

Bizim çok ortak yanımız yok.

Wir haben nicht viel gemein.

Bir sürü ortak noktamız var.

Wir haben viele Gemeinsamkeiten.

Ortak bir bildiri üzerinde anlaştılar.

Sie einigten sich auf eine gemeinsame Erklärung.

Onunla çok ortak yönüm var.

Ich habe viel mit ihm gemeinsam.

Onlarla ortak bir şeyim yoktu.

Ich hatte mit ihnen nichts gemein.

Hepsinin ortak bir yönü var.

Die haben alle eins gemeinsam.

Bunu ortak bilgi olduğunu düşünüyorum.

Ich denke, das weiß man.

Onların bizimle ortak yönü yok.

Mit uns haben sie nichts gemein.

Bizim ortak bir şeyimiz yok.

Wir haben nichts gemeinsam.

Bizim ortak çok şeyimiz var.

Wir haben viele Gemeinsamkeiten.

Onunla hiç ortak yönümüz yok.

Er und ich haben keine Gemeinsamkeiten.

Ve yönetimde dolayısıyla ortak şekilde yapılıyor

Und das gemeinsam im Management

Bence para sevgisi hepimiz için ortak.

Ich denke, die Liebe zum Geld haben wir alle gemein.

Tom ve benim ortak yanımız yok.

Tom und ich haben keine Gemeinsamkeiten.

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

Aber wir haben gar nichts gemeinsam.

İki dilin ortak çok yanı var.

Die zwei Sprachen haben viel gemeinsam.

Onun ve benim ortak yanımız yok.

- Es gibt zwischen ihr und mir keine Gemeinsamkeiten.
- Sie und ich haben nichts gemein.

Siz ikinizin ortak bir şeyi yok.

Ihr beiden habt nichts gemein.

Sana birçok ortak özelliğimiz olduğunu söyledim.

Ich habe dir ja gesagt, dass wir viele Gemeinsamkeiten haben.

Sanırım bir sürü ortak noktamız var.

Ich finde, wir haben viel gemeinsam.

Avrupa'nın ortak bir dili var mı?

- Hat Europa eine gemeinsame Sprache?
- Gibt es in Europa eine gemeinsame Sprache?

Onunla bir sürü ortak yönüm var.

Ich habe viel mit ihm gemeinsam.

Pek çok ortak noktanız olduğunu düşünüyorum.

Ich denke, wir haben sehr viele Gemeinsamkeiten.

Ortak bir Avrupa kimliği mümkün mü?

Ist eine gemeinsame europäische Identität möglich?

Avrupa'nın ortak bir dile ihtiyacı var.

Europa braucht eine gemeinsame Sprache.

Tom ve Mary'nin ortak yönü olmalı.

Tom und Maria müssen etwas gemeinsam haben.

Onların ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Ich frage mich, was sie gemeinsam haben.

Onun onunla hiçbir ortak yanı yok.

Er hat mit ihr nichts gemein.

Düşündüğümden daha fazla ortak yönlerimiz var.

- Wir haben mehr gemein, als ich dachte.
- Wir haben mehr Gemeinsamkeiten, als ich dachte.

Bizim ortak başka bir şeyimiz var.

- Wir haben etwas anderes gemeinsam.
- Wir haben noch etwas gemein.
- Uns ist noch etwas gemeinsam.
- Wir haben noch eine Gemeinsamkeit.

Bizim kesinlikle ortak bir şeyimiz yok.

Wir haben keinerlei Gemeinsamkeiten.

Siz ikinizin çok ortak özelliği var.

Die beiden haben viel gemein.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

Sie hat mit ihm nichts gemein.

Şimdiye kadar bir ortak buldun mu?

- Hast du inzwischen einen Partner gefunden?
- Haben Sie inzwischen einen Partner gefunden?

Bizim gerçekten ortak bir şeyimiz yok.

Wir haben wirklich nichts gemeinsam.

Bizim gerçekten çok ortak yönümüz var.

Wir haben eine ganze Menge Gemeinsamkeiten.

Bu iki türün ortak özelliği nedir?

- Was haben diese beiden Spezies gemeinsam?
- Was haben diese zwei Arten gemeinsam?

Edinilen bilgiler için ortak bir kaynak oluşturmak

bei einer Wikipedia Galactica mitwirken

Japonun Koreli ile ortak bir şeyi var.

Japanisch hat etwas mit Koreanisch gemeinsam.

Siz ikinizin çok ortak yönü olduğunu düşünüyordum.

Ich dachte, dass ihr beiden sicher viele Gemeinsamkeiten hättet.

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

- Du und ich haben etwas gemeinsam.
- Sie und ich haben etwas gemeinsam.
- Ihr und ich haben etwas gemeinsam.

Senin ve Tom'un ortak çok şeyiniz var.

Du und Tom, ihr habt viele Gemeinsamkeiten.

Havuz mahallede tüm çocuklar tarafından ortak kullanılır.

Der Swimmingpool wird von allen Kindern aus der Nachbarschaft gemeinschaftlich benutzt.

Amerikan İngilizcesi Avrupa'nın ortak dili oldu mu?

Ist das amerikanische Englisch zur Verkehrssprache Europas geworden?

Onların hepsinin ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Ich frage mich, was die alle gemeinsam haben.

Japonların Çinlilerle bir sürü ortak yönü var.

- Die Japaner haben eine ganze Menge gemeinsam mit den Chinesen.
- Die Japaner haben mit den Chinesen viel gemein.

Tom ve Mary'nin ortak bir şeyi yok.

Tom und Maria haben nichts gemeinsam.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

- Tom und Maria haben viele Gemeinsamkeiten.
- Tom und Maria haben viel gemein.
- Tom und Maria haben viel gemeinsam.

Tom ve Mary'nin birkaç ortak arkadaşı var.

Tom und Maria haben mehrere gemeinsame Freunde.

Tom ve Mary'nin ortak bir yönü var.

Tom und Maria haben etwas gemein.

Ortak ebeveynlik şunu der: Evet, ebeveynlikte fedakârlık vardır

Ja, Kinder zu haben beinhaltet, gewisse Opfer zu bringen,

çığır açacak keşiflerin ilk adımını ortak noktada buluşturuyor.

mit dem viele bahnbrechende Entdeckungen rund um das Leben auf der Erde begannen.

Kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

sie gibt es ihrem Ehemann, aber in der Tat sind die Waren völlig üblich

Yine de ortak kıyafetlerden bir tanesi ise ferace

Eine der häufigsten Kleidungsstücke ist jedoch die Abaya

Sanırım ortak hareket etmelerine sebep bu sesler olabilir

Ich denke, diese Geräusche können dazu führen, dass sie gemeinsam wirken

Antlaşmanın gizli makaleleri ortak olarak belirtildi savaş hedefleri,

In den geheimen Artikeln des Vertrags wurden gemeinsame Kriegsziele festgelegt,

Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.

In der Regel haben Zwillinge viel gemeinsam.

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

Alle Menschen auf der Erde stammen von einem gemeinsamen Vorfahren ab.

Biz maymunlardan evrim geçirmedik. Ortak bir atayı paylaşıyoruz.

Wir haben uns nicht aus Affen entwickelt. Wir haben nur einen gemeinsamen Vorfahren mit ihnen.

Elbette, ortak insanlığımızı tanıma sadece bizim görevin başlangıcıdır.

Natürlich ist es nur der Anfang unserer Aufgabe, unsere gemeine Menschlichkeit zu erkennen.

İkiz olmalarına rağmen, onların birkaç ortak ilgisi var.

Obwohl sie Zwillinge sind, haben sie kaum gemeinsame Interessen.

Kocam ve benim ortak bir banka hesabımız var.

Mein Mann und ich haben ein gemeinsames Bankkonto.

Tom ve Mary'nin neredeyse ortak hiçbir şeyi yok.

Tom und Maria haben nahezu keine Gemeinsamkeiten.

Ortak ebeveynlik, biz bu dünyayı terk ettikten çok sonra

Das heißt Liebe in einem fürsorglichen, sicheren Umfeld,

Ve bu iki dahinin ortak yaptığı çalışma malesef yok

Und leider existiert die Zusammenarbeit dieser beiden Genies nicht.

Ben ve ben iyi geçinmiyoruz. Bizim ortak yönümüz yok.

Ben und ich kommen nicht miteinander aus. Wir haben nichts gemeinsam.

Muhtemelen sahip olduğumuzu düşündüğünüzden daha çok ortak yönümüz var.

- Wir haben weitaus mehr gemein, als du vermutlich annimmst.
- Wir haben weitaus mehr Gemeinsamkeiten, als du wahrscheinlich denkst.

Tom ve erkek kardeşinin çok az ortak yanı var.

- Tom und sein Bruder haben sehr wenige Gemeinsamkeiten.
- Tom und sein Bruder haben sehr wenig gemein.