Translation of "Kaya" in German

0.007 sec.

Examples of using "Kaya" in a sentence and their german translations:

Çok kaya var.

- An Steinen herrscht kein Mangel.
- Der Steine sind viele.
- Hier gibt es Steine im Überfluss.

Pekâlâ, kaya tırmanışını seçtiniz.

Du willst also hochklettern.

Kaya yamaçtan aşağıya yuvarlandı.

Der Felsen rollte den Hang herunter.

O, kaya gibi sertti.

- Es war steinhart.
- Das war hart wie Stein.

O, kaya kadar sertti.

Er war steinhart.

Yukarıdan bir kaya düştü.

- Ein Fels fiel von oben herab.
- Ein Stein fiel von oben herab.

Hiçbir kaya sıkıntısı yok.

An Steinen herrscht kein Mangel.

Burada fazlasıyla kaya var.

Hier gibt es Steine im Überfluss.

- Tom bir kaya koleksiyonuna sahiptir.
- Tom'un bir kaya koleksiyonu var.

Tom hat eine Steinsammlung.

- Kaya düşüşünde üç dağcı öldü.
- Bir kaya çığında üç dağcı öldü.

Drei Bergsteiger kamen bei einem Steinschlag ums Leben.

Lilah’ın annesi kaya tırmanışına gidiyor

Lilahs Mutter kann Klettern gehen

Küçük, olağandışı bir kaya vardı.

Er hatte etwa die Größe einer Kinderhand.

Geminin gövdesinden kaya midyelerini sıyırdılar.

Sie kratzten die Rankenfüßer vom Schiffsrumpf.

Onun kasları kaya gibi sertti.

Seine Muskeln waren felsenhart.

Tom bir kaya evinde yaşıyor.

Tom wohnt in einem Felsenhaus.

Halatla tırmanma mı, kaya tırmanışı mı?

Mit dem Seil? Oder über den Felsen?

Yani yavaşça uzaklaşan bir kaya gibi.

also bewegt sich der Stein langsam weg.

Uygun ekipman olmadan kaya tırmanışı tehlikeli.

Felsenklettern ohne passende Ausrüstung ist sehr gefährlich.

Geri dönmeli ve o kaya sığınağı kullanmalıyız.

Wir müssen zurück und diesen Unterschlupf am Felsen nutzen.

Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.

Dieses alte Brot ist steinhart.

Etna dağı püskürdü, Sicilya'ya volkanik kaya yağdırıyor.

Der Ätna ist ausgebrochen und überschüttet Sizilien mit vulkanischem Gestein.

- O, düşen kaya tarafından çarpıldı ve anında öldü.
- Ona, düşen bir kaya çarptı ve anında öldü.

Er wurde von einem fallenden Gesteinsbrocken getroffen und verstarb sofort.

Kararı siz verin. Kıyıdan mı, kaya tırmanışı mı?

Triff eine Entscheidung. Die Küste entlang oder die Klippe hochklettern?

Vücudunu kaya gibi görünen tuhaf bir pozisyona sokuyor.

Er bringt seinen Körper in diese seltsame Haltung, die wie ein Stein aussieht.

Tom bir kaya parçasının üzerine tek başına oturdu.

Tom saß allein auf einem Stein.

Uzaktan bakıldığında, kaya eski bir kale gibi görünüyordu.

Aus der Ferne betrachtet, sah der Felsen wie ein altes Schloss aus.

Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

Von weitem betrachtet, sah der Felsen wie ein menschliches Gesicht aus.

- Tom bir kaya ve sert bir yer arasına sıkıştı.
- Tom bir kaya ve sert bir yerin arasında sıkıştı.

Tom sitzt zwischen den Stühlen.

Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!

Ich werde den Helm aufsetzen. Hier gibt es jede Menge loses Gestein.

Ama halatı bağlamak için bulabildiğim en büyük kaya bu.

Etwas locker, aber ich konnte keinen größeren Stein finden.

Bu kaya duvarlar yolumuzu kapatıyor. Bu yüzden biraz dolaşacağız.

Diese Felswände versperren uns den direkten Weg. Wir müssen eine andere Route wählen.

Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kale gibi görünüyor.

- Von ferne gesehen, sieht der Felsen aus wie ein altes Schloß.
- Aus der Ferne sieht der große Felsen aus wie ein altes Schloss.

Uzaktan görüldüğünde, o kaya bir insan yüzü gibi görünüyor.

Aus der Ferne betrachtet, sieht der Felsen wie das Gesicht eines Menschen aus.

Tom kaya tırmanışı için çok yaşlı olduğuna karar verdi.

Tom entschied für sich, dass er zu alt zum Felsenklettern war.

Ya buna tırmanmaya çalışacağım ya da mağaranın ağzından kaya tırmanışı yapacağım.

Entweder ich klettere das Seil hoch, oder ich verlasse die Höhle und steige den Felsen hinauf.

Biz bulaşıkları kimin yıkayacağına karar vermek için kaya, kağıt, makas oynadık.

Wir haben „Schnick, Schnack, Schnuck“ gespielt, um festzulegen, an wem es sei, den Abwasch zu erledigen.

Uranüs'ün kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, on bir bilinen halkası vardır.

Der Uranus hat elf bekannte Ringe; diese bestehen aus dunklen, felsbrockenartigen Partikeln.

Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.

Ich hatte die Wäsche gestern Abend zum Trocknen aufgehängt und am Morgen war sie dann steinhart gefroren.

Apollo 14 görevini başarıyla tamamladı ve dünyaya 43.5 kilogram Ay kaya ve toprağıyla döndü.

Apollo 14 kehrte nach erfolgreicher Mission mit 43,5 kg Mondgestein und -boden zur Erde zurück.