Translation of "Ayrı" in German

0.007 sec.

Examples of using "Ayrı" in a sentence and their german translations:

Onlar ayrı ayrı ödediler.

Sie zahlten getrennt.

Onlar ayrı ayrı geldi.

Sie kamen getrennt an.

Ayrı ayrı ödeyebilir miyiz?

Dürfen wir getrennt zahlen?

Onları ayrı ayrı sarar mısınız?

Kannst du sie getrennt einpacken?

Onların her biri ayrı ayrı ödedi.

- Sie zahlten getrennt.
- Sie zahlten jeder für sich.

Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.

Tom und Maria kamen getrennt an.

Tom ve Mary ayrı ayrı ödedi.

Tom und Maria zahlten getrennt.

Tom ve ben ayrı ayrı geliştik.

Tom und ich haben uns auseinandergelebt.

İki gözü de mesafeyi ayrı ayrı ölçümlüyor.

Seine Augen messen unabhängig voneinander...

Ayrı olmamızı istemiyorum.

Ich will nicht, dass wir je getrennt sind.

Biz ayrı dünyalarız.

Uns trennen Welten.

Eşinden ayrı yaşıyor.

Er lebt getrennt von seiner Frau.

- Bugün Alman usulü ödeyelim.
- Bugün ayrı ayrı ödeyelim.

Lass uns heute getrennt bezahlen.

Birlikte mi yoksa ayrı ayrı mı ödeme yapıyorsunuz?

- Bezahlen Sie zusammen oder jeder für sich?
- Zahlt ihr zusammen oder getrennt?

Yavrulardan biri ayrı düşmüş.

Ein Junges ist zurückgeblieben.

Herkesin yapacağı şey ayrı

Was jeder tun wird, ist getrennt

İsterse ayrı da yönetebiliyordu

Er konnte es separat schaffen, wenn er wollte

Biz ayrı hesaplar istiyoruz.

Wir wünschen getrennte Rechnungen.

O, ailesinden ayrı yaşıyor.

Er lebt von seiner Familie getrennt.

O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.

Er lebt getrennt von seinen Eltern.

Tom eşinden ayrı yaşıyor.

Tom lebt getrennt von seiner Frau.

Onlar ayrı yataklarda uyuyorlar.

Sie schlafen in getrennten Betten.

Birlikte ya da ayrı?

Zusammen oder getrennt?

O ayrı bir soru.

Das ist eine gesonderte Frage.

Onlar ayrı ve dokunulmazdır.

Sie sind voneinander getrennt und können sich nicht berühren.

Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.

Sie müssen Hausnummer, Stadtteil, Postleitzahl und Straße getrennt eintragen.

Ama geceler... ...ayrı bir hikâye.

Aber nachts... ...ist es anders.

Bir dişi, diğerlerinden ayrı düşüyor.

Ein Weibchen ist von den anderen abgeschnitten.

Tom ve karısı ayrı yaşar.

Tom und seine Frau leben getrennt.

Benim bebekliğim ayrı bir mutluluktu..

Meine Kindheit war mehr als glücklich.

Lütfen benim şeyleri ayrı bırakın.

Bitte, lass meine Sachen in Ruhe!

Senden ayrı kalma düşüncesine katlanamam.

Ich ertrage den Gedanken nicht, von dir getrennt zu sein.

Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

Beschreibe auf einem separaten Blatt Papier deinen besten Freund: wie alt er ist, wo er wohnt, was er beruflich macht usf.

...her saat ayrı bir zorluk çıkarır.

...bringt jede Stunde einzigartige Herausforderungen.

Ayrı düşen dişi, aslanlarla çarpışmasını kaybetmiş.

Die einzelne Kuh hat den Kampf gegen die Löwen verloren.

Ve ayrı bir kafatası yığınıyla karşılaştılar.

und auf einen separaten Haufen Schädel.

İşi ve zevki ayrı tutmaya çalışırım.

- Ich versuche, eine klare Linie zwischen Geschäft und Vergnügung zu ziehen.
- Ich versuche, Geschäft und Vergnügen getrennt zu halten.

Onlar evleninceye kadar ayrı odalarda uyudular.

Bis zur Eheschließung nächtigten sie in verschiedenen Räumen.

Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?

Könnten Sie dies bitte separat einpacken?

Ayrı mı yoksa birlikte mi ödüyorsunuz?

Zahlen Sie getrennt oder zusammen?

Bir kere yaşamaya başlayın ve her bir ayrı günü ayrı bir yaşam olarak sayın.

Fang jetzt an zu leben und zähle jeden Tag als ein Leben für sich.

Bu akşam buluşmanın ayrı bir ehemmiyeti var.

Das heutige Treffen ist etwas ganz Besonderes.

Konuşmak bir şey, yapmak ayrı bir şey.

Das ist leichter gesagt als getan.

Biz ayrı duramayız. Bir şey yapmamız gerek.

Wir können nicht abseits stehen. Wir müssen etwas tun.

Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.

Dies ist wichtig genug für eine gesonderte Behandlung.

Tom, John ve Mary'yi ayrı tutmak istedi.

Tom wollte Johannes und Maria voneinander fernhalten.

Ve bu başlı başına ayrı bir konuşma konusu.

Das wäre eine eigene Rede wert.

Bay ve Bayan Smith şimdi birbirlerinden ayrı yaşıyorlar.

Herr und Frau Schmidt leben jetzt getrennt.

Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.

Ich kann Tom nicht von seinem jüngeren Bruder unterscheiden.

Kâğıt, karton, cam ve bahçe artıkları ayrı alınır.

Papier, Pappe, Glas und Gartenabfall werden getrennt abgeholt.

Türk Tarih Kurumu ayrı tüzel bir kamu kişiliğe bürünmüştür

Die türkische historische Gesellschaft hat eine eigene Rechtspersönlichkeit angenommen

- Tom ve Mary ayrı.
- Tom ve Mary beş parasız.

Tom und Maria sind pleite.

Kadınlar ve erkekler için ayrı satranç şampiyonası düzenlenmesinin nedeni ne?

Warum finden Schachturniere für Männer und Frauen getrennt statt?

Ama kafaları karışmış ve sürüden ayrı düşmüş olduklarından kolay av oluyorlar.

Orientierungslos und vom Schwarm getrennt sind sie leichte Beute.

Suret olan yerde namaz kılınamayacağı fetvası ayrı bir tartışma konusu zaten

Die Fatwa, bei der das Gebet nicht in einer Kopie verrichtet werden kann, ist bereits Gegenstand von Diskussionen.

Bu belediye organlarının her biri için ayrı bir oylama fişi vardır.

Für jedes dieser kommunalen Gremien  gibt es einen eigenen Stimmzettel.

Gözden uzak olan gönülden de ırak olur. Ayrı olduğunda teması kaybedersin.

Aus den Augen, aus dem Sinn. Wenn man getrennt ist, verliert man den Kontakt.

- Tom ve Mary ayrı yollarına gittiler.
- Tom ve Mary yollarını ayırdılar.

Tom und Maria sind getrennte Wege gegangen.

- Sağ elin yaptığından sol elin haberi yok.
- Herkes ayrı alemde.
- Herkes kendi havasında.

- Die Rechte weiß nicht, was die Linke tut.
- Die linke Hand weiß nicht, was die rechte tut.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

In Sicherheit und etwas klüger geworden. Zusammenhalt ist eine Herausforderung in diesem dichten, dunklen Regenwald.