Translation of "Yaşamayı" in French

0.007 sec.

Examples of using "Yaşamayı" in a sentence and their french translations:

Yaşamayı sürdürüyoruz.

Nous survivons.

- Yaşamayı hak etmiyorsun.
- Yaşamayı hak etmiyorsunuz.

- Vous ne méritez pas de vivre.
- Tu ne mérites pas de vivre.

Burada yaşamayı seviyorum.

J'aime vivre ici.

Burada yaşamayı sevmiyorum.

Je n'aime pas vivre ici.

Onsuz yaşamayı öğrendim.

- J'ai appris à vivre sans elle.
- J’ai appris à vivre sans elle.

Kırsalda yaşamayı sevmiyorum.

Je n'aime pas vivre à la campagne.

Tek yaşamayı sevmiyorum.

- Je n'aime pas vivre seule.
- Je n'aime pas vivre seul.

Yaşamayı hak etmiyorum.

Je ne mérite pas de vivre.

Onsuz yaşamayı düşünemiyorum.

Je ne peux imaginer vivre sans lui.

Boston'da yaşamayı özleyeceğiz.

Vivre à Boston nous manquera.

O Tokyo'da yaşamayı seviyor.

Il aime vivre à Tokyo.

Sırtımdaki ağrıyla yaşamayı öğrendim.

J'ai appris à vivre avec la douleur dans mon dos.

Tom yalnız yaşamayı sevmiyor.

Tom n'aime pas vivre seul.

Tom Boston'da yaşamayı seviyor.

Tom aime vivre à Boston.

Onunla yaşamayı öğrenmek zorundasın.

- Il te faut vivre avec.
- Il vous faut vivre avec.

Tom'la birlikte yaşamayı seviyorum.

J'aime vivre avec Tom.

- Hayatı seviyorum.
- Yaşamayı seviyorum.

J'adore la vie.

Umutsuz yaşamak yaşamayı bırakmaktır.

Vivre sans espoir, c'est cesser de vivre.

Tom burada yaşamayı sevmiyor.

Tom n'apprécie pas de vivre ici.

Balık bu nehirde yaşamayı bıraktı.

Les poissons ont cessé de vivre dans cette rivière.

O kadar uzun yaşamayı beklemiyordu.

Il ne s'attendait pas à vivre si longtemps.

Böyle yaşamayı hayal bile edemiyorum.

Je ne peux pas imaginer de vivre ainsi.

Osaka yerine Tokyo'da yaşamayı seçti.

Il a choisi de vivre à Tokyo au lieu d'Osaka.

Elektriksiz yaşamayı hayal bile edemiyorum.

Je ne peux pas imaginer vivre sans électricité.

Büyük bir şehirde yaşamayı isterim.

Je voudrais vivre dans une grande ville.

Nerede yaşamayı planladığını bilmek istiyorum.

- Je veux savoir où tu prévois de vivre.
- Je veux savoir où vous prévoyez de vivre.

Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.

Nous devons apprendre à vivre en harmonie avec la nature.

Korkarım acıyla yaşamayı öğrenmen gerekecek.

Je crains que tu ne doives apprendre à supporter cette douleur.

Ben hayatı uçlarda yaşamayı severim.

J'aime vivre dangereusement.

Daha anlamlı bir hayat yaşamayı öğrendim.

J'ai appris à vivre une existence qui ait davantage de sens.

- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.

J'adore vivre avec toi.

Dan sonsuza dek Londra'da yaşamayı düşünüyor.

Dan compte vivre à Londres pour toujours.

Böyle gürültülü bir yerde yaşamayı sevmiyorum.

- Je n'aime pas vivre dans un endroit si bruyant.
- Ça me déplaît de résider dans un endroit aussi bruyant.

Kırsalda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ediyorum.

Je préfère vivre à la campagne qu'en ville.

Litvanya'ya gitmeyi ve yaşamayı hayal ediyorum.

Je rêve de m'établir en Lituanie.

Ve genellikle bununla beraber yaşamayı tercih ederiz.

et souvent on choisit de vivre avec.

O zaman biz bu depremle yaşamayı öğrenmeliyiz

alors nous devons apprendre à vivre avec ce tremblement de terre

Her zaman yurt dışında yaşamayı hayal ettim.

J'ai toujours rêvé de vivre à l'étranger.

Ben kırsal alanda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.

Je préfère vivre à la campagne qu'en ville.

- Boston'da yaşamayı gerçekten ister misin?
- Gerçekten Boston'da yaşamak ister misin?

Tu veux vraiment vivre à Boston ?

Bu ülkeyi keşfetmeyi ve bir sürü macera yaşamayı sabırsızlıkla bekliyorum.

Je suis impatient d'explorer ce pays et de faire beaucoup d'aventures.

Benim dışımda bir çadırda yaşamayı tercih eden tanıdığım tek kişisin.

Tu es la seule personne que je connaisse, à part moi, qui préférerais vivre dans une tente.

Kardeş gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa aptal gibi birlikte yok olacağız.

Nous devons apprendre à vivre ensemble comme des frères, ou nous périrons ensemble comme des idiots.

, iki şehrin sular altında kalacağı ve içlerinde yaşamayı imkansız hale getireceği yerlerde

américaines de New York et Boston. Là où les deux villes seront submergées, ce qui rendra

Ben zenginlik ve korku içinde yaşamaktansa huzurlu yoksulluk içinde yaşamayı tercih ederim.

Je préfère vivre dans la pauvreté et en paix que dans la richesse et la peur.

- Son zamanlarda, birçok insan iyi yaşamayı zor buluyor.
- Son zamanlarda birçok insan rahat geçinmeyi zor buluyor.

Depuis peu, beaucoup de gens trouvent qu'il est difficile de vivre décemment.

Bazı insanlar daha alt düzey teknolojinin kullanıldığı bir toplumda yaşamayı hayal ederler. At arabası da teknoloji ürünüdür.

Certains fantasment à propos de la vie dans une société au niveau technologique inférieur. Le cheval et la carriole sont toujours des technologies.