Translation of "Yüzünü" in French

0.004 sec.

Examples of using "Yüzünü" in a sentence and their french translations:

Yüzünü biliyorum.

Je connais ton visage.

Onun yüzünü tokatladı.

Elle le gifla.

Utançla yüzünü eğdi.

Il inclina la tête embarrassé.

O, yüzünü gerdirdi.

Elle a eu un lifting.

Kadın yüzünü yıkıyor.

La femme se lave le visage.

Onun yüzünü tanıdım.

- J'ai reconnu son visage.
- Je reconnus son visage.

Tom'un yüzünü gördüm.

J'aperçus le visage de Tom.

Yüzünü yana çevirme.

Ne regarde pas ailleurs.

Tom'un yüzünü göremedim.

- Je ne pouvais pas voir le visage de Tom.
- Je n'ai pas pu voir le visage de Tom.
- Je n'ai pas pu voir le visage de Thomas.

Tom yüzünü yıkıyor.

Tom se lave le visage.

Saçları yüzünü gizledi.

Ses cheveux cachaient son visage.

Onların yüzünü kara çıkarmıştım,

J'avais l'impression de les avoir déçus

- Yüzünüzü yıkayın.
- Yüzünü yıka.

- Lave-toi le visage.
- Lavez-vous le visage.

Buralarda tekrar yüzünü gösterme.

Sors de ma vie !

Yüzünü ve ellerini yıka.

Lave-toi le visage et les mains.

Şimdiden büyükannemin yüzünü unutuyorum.

J'oublie déjà le visage de ma grand-mère.

Mary elleriyle yüzünü sakladı.

Marie cachait son visage dans ses mains.

Onun yüzünü hiç görmedim.

Je n’ai jamais vu son visage.

Git ve yüzünü temizle!

Va te débarbouiller la figure !

Tom yüzünü yana çevirdi.

Tom détourna le regard.

Ben onun yüzünü sevmiyorum.

Je n'aime pas son visage.

Bana gerçek yüzünü göster.

Montre-moi ton vrai visage.

Tom havluyla yüzünü kuruladı.

Tom essuya son visage avec une serviette.

Sami senin yüzünü unutmayacak.

- Sami n'est pas prêt d'oublier ton visage.
- Sami n'est pas prêt d'oublier votre visage.

Tom yüzünü havluyla sildi.

- Tom s'essuya le visage avec une serviette.
- Tom essuya son visage avec une serviette.

Okyanusun en büyüleyici yüzünü sergilemesiyse

C'est pendant sa phase la plus sombre

''Bu teknoloji kızımın yüzünü güldürdü.''

« Cette technologie a donné son sourire à ma fille. »

Okula gitmeden önce yüzünü yıka.

Lave-toi le visage avant d'aller à l'école.

O, yüzünü denize doğru döndü.

Il faisait face à la mer.

O, bir mendille yüzünü sildi.

Elle s'essuya la figure avec un mouchoir.

Gri bir sakal yüzünü kaplıyordu.

Une barbe grise recouvrait son visage.

Tekrar yüzünü göreceğimi hiç düşünmedim.

- Je n'ai jamais pensé que je reverrais ton visage.
- Je n'ai jamais pensé que je reverrais votre visage.
- Je n'ai jamais pensé que je verrais à nouveau ton visage.
- Je n'ai jamais pensé que je verrais à nouveau votre visage.

Diş ağrısı onun yüzünü şişirdi.

Le mal de dents a fait enfler son visage.

Ona da girdi futbolun kirli yüzünü

il est entré dans le visage sale du football

- Yüzünü yana çevir.
- Başka yere bak.

- Détourne le regard.
- Regardez ailleurs.

O yüzünü kuruttu ve saçını fırçaladı.

Elle s'est séchée le visage et s'est brossée les cheveux.

O, onun yüzünü görünce ağlamaya başladı.

À la vue de son visage, elle se mit à pleurer.

Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.

Je me souviens du visage de l'homme, mais son nom m'échappe.

Onun saçı neredeyse tüm yüzünü kapadı.

- Ses cheveux recouvraient presque la totalité de son visage.
- Ses cheveux recouvraient son visage, presque en totalité.

Onların birbirlerinin yüzünü görmemiş olmaları mümkündür.

Il se peut qu'ils n'aient pas vu le visage l'un de l'autre.

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

Je me souviens de son visage, mais je ne peux pas me souvenir de son nom.

Bu fotoğraf çok bulanık. Yüzünü ayırt edemiyorum.

- Cette photo est trop floue. Je n'arrive pas à distinguer ton visage.
- Cette photo est trop floue. Je n'arrive pas à distinguer votre visage.

Pamuk eldivenler bebeğin kendi yüzünü tırmalamasını önleyecektir.

Des mitaines en coton vont empêcher le bébé de se gratter le visage.

O onun göz yaşlarını görmesin diye yüzünü geri çevirdi.

Elle détourna son visage afin qu'il ne voie pas ses larmes.

- Seni yüzüstü bırakmayacağım.
- Yüzünü kara çıkarmayacağım.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

Je ne te laisserai pas tomber.

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

Elle sort de l'eau pour absorber de l'oxygène directement dans l'air. Enfin, le soleil revient.

Jane ile partiye gitmek için söz verdim, ve onun yüzünü kara çıkaramam.

J'ai promis d'aller à la fête avec Jane, et je ne peux pas la laisser tomber.

Birinin yüzünü asla unutmam, ama senin için seve seve bir istisna yaparım.

Je n'oublie jamais un visage, mais dans votre cas, je serai heureux de faire une exception.

Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!

En voyant le visage de sa femme couvert de rondelles vertes, il a eu une attaque. Encore une victime du concombre tueur !