Translation of "Yaşarken" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yaşarken" in a sentence and their english translations:

Yaşarken yaşayalım.

While we live, let us live.

Yaşarken umut et.

Hope while you live.

Ormanda yaşarken sıtmaya yakalanmış.

He contracted malaria while living in the jungle.

Sen yaşarken baban ölmeyecek.

Your father will never be dead while ever you're alive.

Şimdi, belki, eskiden Boston'da yaşarken,

Now, maybe back when I lived in Boston,

İnsanlar yaşarken uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.

Humans are asleep when they live. They wake up when they die.

Tom'un yaşarken bir planı yoktu.

Tom never had a plan in his life.

Amerika'da yaşarken arkadaşlarımla golf oynadım.

When I lived in America I played golf with my friends.

Tom Quebec'te yaşarken Fransızca öğrendi.

Tom learned French while living in Quebec.

Boston'da yaşarken çok arkadaşım vardı.

I had many friends when I was living in Boston.

Kabiliye'de yaşarken bir işim yoktu.

When I lived in Kabylie, I didn't have a job.

- Tom Avustralya'da yaşarken nasıl golf oynanılacağını öğrendi.
- Tom Avustralya'da yaşarken golf oynamayı öğrendi.

Tom learned how to play golf while he was living in Australia.

Çünkü anne ve babası ile yaşarken

Because when she used to live with mama and papa,

Boston'da yaşarken araba yıkama işinde çalıştım.

I worked at a car wash when I lived in Boston.

Büyükannemle yaşarken birlikte oynayacağım kimsem yoktu.

I had nobody to play with when I lived with my grandmother.

Tom taşrada yaşarken asla kapılarını kilitlemedi.

Tom never locked his doors when he lived in the country.

Ben onu Boston'da yaşarken hep yaptım.

I did that all the time when I lived in Boston.

New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.

We rented an apartment when we lived in New York.

Ben Roma'da yaşarken, her gün metroya bindim.

When I lived in Rome, I took the subway every day.

Tom Boston'da yaşarken Mary ile arkadaş oldu.

Tom became friends with Mary when he was living in Boston.

Girdiğim her uyuşmazlık ortamında oradaki elektriğin olağanüstü güzelliğini yaşarken

And I would witness extraordinarily beautiful electricity in those rooms.

Yurt dışında yaşarken çeşitli tuhaf gelenekleri görmeye eğilimli olursun.

While living abroad, you tend to see a variety of strange customs.

Tom ve Mary, ikisi de Boston'da yaşarken arkadaş oldular.

Tom and Mary became friends when they both lived in Boston.

Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.

Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.

Ben Boston'da yaşarken Tom ara sıra beni görmeye gelirdi.

Tom occasionally visited me when I lived in Boston.

Adasında yaşarken, Brahe bir kale ve bir rasathane inşa etti.

While living on his island, Brahe built a castle and an observatory.

- Evsizken sık sık bu bankta uyurdum.
- Sokakta yaşarken sık sık şu bankın üstünde uyurdum.

I often slept on that bench when I was homeless.

Kitap okuyan biri hayatı boyunca bin farklı hayat yaşarken, hiç kitap okumayan biri sadece tek bir hayat yaşar.

A reader lives a thousand lives before he dies. A man who never reads lives only one.