Translation of "Yaşamayı" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yaşamayı" in a sentence and their english translations:

Yaşamayı sürdürüyoruz.

We're surviving.

Yaşamayı sürdürmelisin.

You have to go on living.

- Yaşamayı hak etmiyorsun.
- Yaşamayı hak etmiyorsunuz.

You don't deserve to live.

Burada yaşamayı seviyorum.

I like living here.

Burada yaşamayı seveceksin.

You're going to love living here.

Onunla yaşamayı öğreneceksin.

You'll learn to live with it.

Burada yaşamayı sevmiyorum.

I don't like living here.

Onsuz yaşamayı öğrendim.

I learned to live without her.

Kırsalda yaşamayı sevmiyorum.

I don't like living in the country.

Çadırda yaşamayı severim.

I love camping out.

Tek yaşamayı sevmiyorum.

I don't like living alone.

Sizinle yaşamayı seviyorum.

I love living with you.

Yaşamayı hak etmiyorum.

I don't deserve to live.

Onlarla yaşamayı seviyorum.

I like living with them.

Onunla yaşamayı seviyorum.

I like living with him.

Onsuz yaşamayı düşünemiyorum.

I can't conceive of living without him.

Boston'da yaşamayı özleyeceğiz.

We'll miss living in Boston.

Avustralya'da yaşamayı seviyorum.

I like living in Australia.

- Roma'da yaşamayı hep istemişimdir.
- Her zaman Roma'da yaşamayı istedim.

I have always wanted to live in Rome.

Orada yaşamayı imkansız bulacaksın.

You'll find it impossible to live there.

O Tokyo'da yaşamayı seviyor.

He likes to live in Tokyo.

Sırtımdaki ağrıyla yaşamayı öğrendim.

I've learned to live with the pain in my back.

Bu kentte yaşamayı planlıyorum.

I plan to live in the city.

Tom yalnız yaşamayı sevmiyor.

Tom doesn't like living alone.

Tom Boston'da yaşamayı seviyor.

Tom likes living in Boston.

Onunla yaşamayı öğrenmek zorundasın.

You have to live with it.

Boston'da yaşamayı tercih ederim.

I'd rather live in Boston.

Tom'la birlikte yaşamayı seviyorum.

I like living with Tom.

Tom şehirde yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in the city.

Boston'da yaşamayı seviyor musun?

Do you like living in Boston?

Burada yaşamayı seviyor musun?

Do you like living here?

Tom Boston'da yaşamayı sevecek.

Tom is going to love living in Boston.

Tom burada yaşamayı sevecek.

Tom is going to love living here.

Ben kampüste yaşamayı seviyorum.

I love living on campus.

Roma'da yaşamayı seviyor musun?

Do you like living in Rome?

Ben şehirde yaşamayı planlıyorum.

I plan on living in the city.

Sanırım burada yaşamayı seveceğim.

I think I'm going to like living here.

Tom kırsalda yaşamayı sevmiyor.

Tom doesn't like living in the country.

Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in the country.

Tom Boston'da yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in Boston.

Tom Boston'da yaşamayı seçti.

Tom chose to live in Boston.

- Hayatı seviyorum.
- Yaşamayı seviyorum.

I love life.

Tom nerede yaşamayı planlıyor?

Where does Tom plan to live?

Tom Boston'da yaşamayı planlıyor.

Tom plans to live in Boston.

Tom, Boston'da yaşamayı seviyordu.

Tom loved living in Boston.

Şehir merkezinde yaşamayı sevmem.

I don't like living downtown.

Tom çiftlikte yaşamayı seviyordu.

Tom loved living on the ranch.

Neden Boston'da yaşamayı seviyorsun?

Why do you like living in Boston?

Ailenle yaşamayı seviyor musun?

Do you like living with your parents?

Tom Avustralya'da yaşamayı seviyordu.

Tom loved living in Australia.

Avustralya'da yaşamayı hiç istemedim.

I never wanted to live in Australia.

Tom Avustralya'da yaşamayı seçti.

Tom chose to live in Australia.

Umutsuz yaşamak yaşamayı bırakmaktır.

To live without hope is to cease to live.

Tom burada yaşamayı sevmiyor.

Tom doesn't like living here.

- İnsanlar neden şehirde yaşamayı seviyor?
- İnsanlar niye şehirlerde yaşamayı seviyor?

- Why do people like to live in cities?
- Why do people like living in cities?

çoğunluk gibi yaşamayı denemen gerekir.

one has to try to live as the majority does.

Balık bu nehirde yaşamayı bıraktı.

- Fish have stopped living in this river.
- There aren't any fish living in this river anymore.

Tek başına yaşamayı nasıl buluyorsun?

How do you like living on your own?

O kadar uzun yaşamayı beklemiyordu.

He did not expect to live so long.

Onlar Boston'da yaşamayı planladıklarını duyurdular.

They announced that they were planning to live in Boston.

Kırsalda yalnız yaşamayı tercih ederim.

I would rather live alone in the country.

Böyle yaşamayı hayal bile edemiyorum.

I can't imagine living like that.

Tom'un bodrumunda yaşamayı nasıl bitirdin?

How did you end up living in Tom's basement?

Osaka yerine Tokyo'da yaşamayı seçti.

He chose to live in Tokyo instead of Osaka.

Elektriksiz yaşamayı hayal bile edemiyorum.

I can't imagine living without electricity.

Büyük bir şehirde yaşamayı isterim.

I would like to live in a large city.

Nerede yaşamayı planladığını bilmek istiyorum.

I want to know where you plan to live.

Ben yalnız yaşamayı tercih ederim.

I'd rather live alone.

Artık burada yaşamayı göze alamıyorum.

I can't afford to live here anymore.

Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.

We must learn to live in harmony with nature.

Korkarım acıyla yaşamayı öğrenmen gerekecek.

- I'm afraid you'll have to learn to live with the pain.
- I'm afraid that you'll have to learn to live with the pain.

Tom kesinlikle bizimle yaşamayı bekleyemez.

Tom certainly can't expect to live with us.

Ben hayatı uçlarda yaşamayı severim.

I love living on the edge.

Yüz yaşına kadar yaşamayı planlıyorum.

I plan to live to be a hundred.

Tom'un burada yaşamayı sevdiğini biliyorum.

- I know Tom loves living here.
- I know that Tom loves living here.

Bir gün Boston'da yaşamayı umuyorum.

I hope to live in Boston someday.

Tom Boston'da yaşamayı neden sevmiyor?

Why doesn't Tom like living in Boston?

O başkanlık sarayında yaşamayı reddeten ve

The only world leader who

Ahşap bir evde yaşamayı tercih ederim.

I'd rather live in a wooden house.

Yoko artık yalnız yaşamayı imkansız buluyor.

Yoko found it impossible to live alone any longer.

Daha anlamlı bir hayat yaşamayı öğrendim.

I learnt to live a more meaningful life.

Bir otelde yaşamayı gerçekten ister misin?

Do you really want to live in a hotel?

- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.

I love living with you.

Tom bana Boston'da yaşamayı sevdiğini söyledi.

- Tom told me he likes living in Boston.
- Tom told me that he likes living in Boston.

Dan sonsuza dek Londra'da yaşamayı düşünüyor.

Dan is considering living in London forever.

Ebeveynlerinle birlikte yaşamayı sevmiyorsun, değil mi?

You don't like living with your parents, do you?

Yalanlar söyleyerek yaşamayı nasıl başardığını bilmiyorum.

I do not know how she manages to live telling lies.

Tom acıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalacak.

Tom will have to learn to live with the pain.

Ne zamana kadar burada yaşamayı planlıyorsun?

Until when are you planning to live here?

Elektriksiz bir dünyada yaşamayı hayal edemiyorum.

I can't imagine living in a world without electricity.

Bir gün bir konakta yaşamayı umuyorum.

- I hope to someday live in a mansion.
- I hope to live in a mansion someday.

Böyle gürültülü bir yerde yaşamayı sevmiyorum.

I dislike living in such a noisy place.

Kırsalda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ediyorum.

I prefer living in the country to living in the city.