Translation of "Yaşamını" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yaşamını" in a sentence and their english translations:

Kent yaşamını özlüyor.

He is longing for city life.

Yaşamını çalışmaya adadı.

She consecrated her life to the work.

Tom yaşamını kurtardı.

Tom saved your life.

O, yaşamını değiştirmeli.

She needs to turn her life around.

O, öğreterek yaşamını kazanır.

She earns her living by teaching.

Gelecek yaşamını derinden düşünüyordu.

He was meditating on his future life.

Katalin yaşamını Esperanto'ya adadı.

Katalin dedicated her life to Esperanto.

Ya Irak'ta yaşamını kaybedersen?

What if you lost your life in Iraq?

Yaşamını riske atman çılgınlık.

It is crazy of you to put your life at risk.

Tüm yaşamını bilime adadı.

He devoted his whole life to science.

Yaşamını seviyorsun, değil mi?

You like your life, don't you?

Karıncaların yaşamını önemsiz sayma.

Don't think little of the ants' lives.

Maaşınla yaşamını sürdürebiliyor musun?

Can you survive on your salary?

Tüm yaşamını fizik çalışmalarına adadı.

She gave her entire life to the study of physics.

Sen tüm yaşamını boşa harcıyorsun.

You're throwing away your entire life.

Dan, diğerlerinin yaşamını iyileştirmek istedi.

Dan wanted to improve the lives of others.

Alkol, senin yaşamını ele geçirdi.

Alcohol has taken over your life.

Kent yaşamını çok fazla severim.

I like city life very much.

Tom tüm yaşamını Avustralya'da geçirdi.

- Tom spent his whole life in Australia.
- Tom lived in Australia his whole life.

Amerikan günlük yaşamını öğrenmek istiyorum.

I want to learn about American daily life.

Vietnam'ın o zamanki kırsal yaşamını biliyordum,

I was able to learn about the rural life of Vietnam back then,

Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.

The present world owes its convenient life to petroleum.

Tom yaşamını bu olguyu incelemeye adamış.

Tom devoted his life to the study of this phenomenon.

O senden seks yaşamını anlatmanı istemiyor.

He doesn't want you to tell him about your sex life.

Yaşamını ve işini seviyor gibi görünüyordu.

He seemed to enjoy his life and his work.

Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.

He saved the boy at the risk of his own life.

O bir otel görevlisi olarak yaşamını kazanır.

He earns his living as a hotel boy.

- Hayatını böyle yaşıyor.
- Yaşamını bu şekilde sürdürüyor.

This is the way he lives his life.

Haber yapmak için yaşamını tehlikeye atanlar bile var.

who risk even their lives to report human rights violations.

- Tom, Mary'nin hayatını kurtardı.
- Tom, Mary'nin yaşamını kurtardı.

Tom saved Mary's life.

O, iş ve ev yaşamını dengede tutmaya çalışıyor.

She's trying to balance her work and home lives.

- Sami, Leyla'nın hayatını mahvetti.
- Sami, Leyla'nın yaşamını mahvetti.

Sami ruined Layla's life.

Tehlikede olan deniz yaşamını korumak için bir fon kuruldu.

A fund was set up to preserve endangered marine life.

Organ bağışçısı olmayı kabul edersen, birinin yaşamını kurtarmasına yardım edebilirsin.

If you agree to become an organ donor, you may help save someone's life.

- O olay Tom'un hayatını değiştirdi.
- O kaza Tom'un yaşamını değiştirdi.

That incident changed Tom's life.

Biri mağaralarda sarkıt ve dikitler, mineraller, bitki ve hayvan yaşamını bulabilir.

In the caves one can find stalactites and stalagmites, minerals, and plant and animal life.

Birkaç yıl kanserle savaştıktan sonra sonunda seksen yedi yaşında yaşamını yitirdi.

After battling cancer for several years, he finally passed away at the age of 87.

- Sami hayatını yeniden inşa etmeye çalışıyordu.
- Sami yaşamını yeniden kurmaya çalışıyordu.

Sami was trying to rebuild his life.

- Her gün kaç insan yaşamını yitiriyor?
- Her gün kaç kişi ölüyor?

How many people die every day?