Translation of "Tavsiyesine" in English

Doktorun tavsiyesine uymalısın.

You should follow the doctor's advice.

Mary'nin tavsiyesine uymalıydın.

You should have followed Mary's advice.

Annenin tavsiyesine uymalısın.

You should follow the advice of your mother.

Tavsiyesine uyman mantıklı.

It is sensible of you to follow her advice.

Tom'un tavsiyesine uymalısın.

You should follow Tom's advice.

Tom'un tavsiyesine uymayacağım.

I won't follow Tom's advice.

Onun tavsiyesine kulak vermelisin.

You must pay attention to his advice.

Onun tavsiyesine dikkat et.

Take heed of her advice.

Annenin tavsiyesine uyman gerekli.

It is necessary for you to follow your mother's advice.

Tom doktorun tavsiyesine uymalı.

Tom should follow the doctor's advice.

Onun tavsiyesine uymaya meyilliyim.

I am inclined to follow his advice.

Fadıl arkadaşının tavsiyesine uydu.

Fadil followed his friend's advice.

Kimsenin tavsiyesine ihtiyacım yok.

I don't need advice from anyone.

Tom, Mary'nin tavsiyesine uymayı reddetti.

Tom refused to follow Mary's advice.

Onun tavsiyesine uymamanız akıllıca oldu.

It was wise for you not to follow his advice.

Biraz doktor tavsiyesine ihtiyacım var.

I need some medical advice.

Biraz uzman tavsiyesine ihtiyacım var.

I need some expert advice.

Tom'un tavsiyesine uyman gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think you should follow Tom's advice.
- I don't think that you should follow Tom's advice.

Derhal doktorun tavsiyesine göre davranmalısın.

You should act on the doctor's advice at once.

Tom Mary'nin tavsiyesine dikkat etmedi.

Tom paid no attention to Mary's advice.

Tavsiyesine uymanızı şiddetle tavsiye ederim.

I strongly suggest you follow her advice.

Öğretmeninin tavsiyesine cevap versen iyi olur.

You had better yield to your teacher's advice.

Doktor tavsiyesine uymasaydınız, şimdi hasta olabilirdiniz.

If you had not followed the doctor's advice then, you might be ill now.

Hepinizin yapması gereken, onun tavsiyesine uymaktır.

All you should do is follow his advice.

Tom'un tavsiyesine aldırmamak bir hata olurdu.

It would be a mistake to ignore Tom's advice.

Onun tavsiyesine uysanız daha iyi olur.

You had better take her advice.

- Onun tavsiyesini almalıydın.
- Onun tavsiyesine uymalıydın.

- You should've taken his advice.
- You should have taken his advice.

O kaybolduğu zaman onun tavsiyesine uymayı diledi.

When she got lost, she wished she had followed his advice.

- Annenin tavsiyesini izlemelisin.
- Annenin tavsiyesine uyman gerekir.

You need to follow your mother's advice.

Tom'un aptalca tavsiyesine uyduğum için kendine kızgınım.

I'm mad at myself for following Tom's stupid advice.

Tom Mary'nin tavsiyesine uymadığına pişman olduğunu söyledi.

- Tom said he regretted not following Mary's advice.
- Tom said that he regretted not following Mary's advice.

Tom'un tavsiyesine uysaydık bunlardan hiçbiri gerekli olmazdı.

- None of this would have been necessary if we had followed Tom's advice.
- None of this would've been necessary if we'd followed Tom's advice.
- None of this would have been necessary if we'd followed Tom's advice.

Sağlıklı kalmak istiyorsan, bir blogcunun tavsiyesine aldırma.

If you want to stay healthy, don't heed the advice of a blogger.

Tom doktorunun tavsiyesine rağmen içmeye devam etti.

My uncle kept on drinking in spite of his doctor's advice.

- Tom'un tavsiyesine kulak vermeliydik.
- Tom'un önerisini dinlemeliydik.

We should've taken Tom's advice.

Tom'un Mary'nin tavsiyesine ihtiyacı vardı ama onu bulamadı.

Tom needed Mary's advice, but he couldn't find her.

Ondan hoşlanmadığı için muhtemelen onun tavsiyesine uymayı kabul etmeyecek.

- She is likely to refuse to follow his advice, because she doesn't like him.
- She is likely to refuse to follow his advice, because she does not like him.

Eğer Tom'un tavsiyesine uysaydık, şimdi bu sorunu yaşıyor olmazdık.

If we'd followed Tom's advice, we wouldn't be having this problem now.

O ona hastaneye gitmesini tavsiye etti fakat o onun tavsiyesine uymadı.

She advised him to go to the hospital, but he didn't follow her advice.

- Tom, Mary'nin tavsiyesini dinlemedi.
- Tom, Mary'nin tavsiyesini izlemedi.
- Tom, Mary'nin tavsiyesine uymadı.

Tom didn't follow Mary's advice.